İşçi-emekçi radikalizminin politik ifadesinin çok geniş kitleler nezdinde ete kemiğe bürünemediği, Gezi dinamiğinin geri çekildiği koşullarda seçimler için son viraja giriliyor. Bu durumun değişmesi için kararlı bir mücadeleyi sürdürüyoruz, ama şimdiki haliyle mevcut güçlerin durumuna göre pozisyon almak durumundayız.
Haziran seçimleri, 2014’te baÅŸlayan seçim maratonunun sonuncusu ve aslında en belirleyicisi olacak. Malum, RTE’nin devlet baÅŸkanı olma planı bu seçimlerin sonucuna baÄŸlı. Devlet baÅŸkanlığı sistemine geçiÅŸi mümkün kılacak anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸini referandumuna götürebilmesi için AKP’nin 330 milletvekiline ihtiyacı var. EÄŸer 330 milletvekili elde edilemezse RTE’nin iÅŸi bir hayli zora girecek. Mevcut anayasadaki yetki dağılımı ile cumhurbaÅŸkanı RTE’nin büyük otorite kaybı yaÅŸayacağı ve hatta olası baÅŸbakan DavutoÄŸlu ile arasına kara kedi gireceÄŸi, daha ÅŸimdiden ortaya çıktı.
DeÄŸiÅŸen Dengeler
Peki dengeler neyi gösteriyor? Normal koÅŸullarda AKP’nin 330 milletvekiline ulaÅŸması, pek olası gözükmüyordu. HDP, CHP ve MHP’nin oylarını belirli oranlarda arttıracağı, AKP’nin de kısmi gerileme yaÅŸayacağı hesap ediliyordu. Bu tahminlere göre AKP tek başına iktidar olabilecek, ama bunu zayıflayan bir çoÄŸunlukla elde edebilecekti. Avrupa, OrtadoÄŸu ve Türkiye olaÄŸanüstü bir dönemin içerisindeyken bu hesapların kağıt üstünde kalacağı ve iÅŸleri epeyce karışacak faktörlerin devreye gireceÄŸi belliydi. Bu hesaplara ilk müdahale Kürt hareketinden geldi ve HDP seçimlere alışılageldiÄŸi üzere bağımsız adaylarla deÄŸil, parti olarak girme kararı aldı. Haliyle HDP’nin %10 barajını aÅŸamama ihtimali olduÄŸu için politik arenada dalgalanma ve tartışmalar baÅŸladı.
Kürt hareketi, bu tercihini, kabaca söylersek, hedef büyütme olarak açıklıyor. DemirtaÅŸ’ın AÄŸustos’taki cumhurbaÅŸkanlığı seçimlerindeki %9.8’lik baÅŸarısı bir gösterge olarak alınıyor ve bu iddianın gayet gerçekçi olduÄŸu dile getiriliyor. Bunun dışında da baraj altında kalınması durumunda bile Kürt hareketinin bir ÅŸey kaybetmeyeceÄŸi, her durumda sistemin ve AKP’nin zora gireceÄŸi dillendiriliyor.
DiÄŸer taraftan HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararı, bir dizi spekülasyona yol açmış durumda. Bunların odağında da Kürt hareketinin bir ÅŸekilde RTE’ye baÅŸkanlık yolunu açacağı iddiası geliyor. Bu iddiaları uzun uzadıya tartışmak gereksiz. Sadece ÅŸunu söyleyelim: EÄŸer siz AKP’nin en zor zamanlarında, Reyhanlı katliamı sonrasında, Gezi’de, 17-25 Aralık yolsuzluk sürecinde iktidara öyle veya böyle destek atmışsanız, meclis grubunuz yeri geldiÄŸinde buna benzer eylemlerde bulunmuÅŸsa bu tarz iddialara kulak verenlere “Kemalist”, “faÅŸist” vb diyerek iÅŸin içinden sıyrılamazsınız. Bir yandan da Öcalan’ın yürüttüğü müzakere sürecinde ne konuÅŸulduÄŸu, ne üzerinde anlaÅŸmaya varıldığı kamuoyundan gizleniyorsa daha ikna edici ve daha ÅŸeffaf olmak gerektiÄŸi sonucu çıkarmalısınız.
ÖDP, Seçim İttifakına Evet Demelidir
HDP, seçimlere parti olarak gitme kararı aldıktan sonra baÅŸta ÖDP olmak üzere sol-sosyalist kanada kendisini desteklemesi yönünde çaÄŸrılar yaptı. Bu çaÄŸrılar somut tekliflere de dönüştü. DemirtaÅŸ, Tanıl Bora’ya verdiÄŸi mülakatta HDP çatısı altında seçilecek ÖDPli milletvekillerinin seçimler sonrasında ayrılarak kendi partileri adına yola devam edebileceklerini söylediÄŸinde aslında çok cazip bir teklif sunmuÅŸ oldu.
Bizlere göre ÖDP ve BirleÅŸik Haziran Hareketi’nin ya da BHH’nin HTKP ve diÄŸer örgütlerin mümkün mertebedeki çoÄŸunluÄŸu ile beraber bu teklife evet demeleri gerekmektedir. Neden? Evvela ülkenin CHP’nin solundaki bir seçim alternatifine ihtiyacı vardır. ÖDP, ABD-TÜSİAD-Cemaat ÅŸeytan üçlüsüne iplerini teslim etmiÅŸ olan CHP’ye çaÄŸrı yapmayı kesmelidir. DiÄŸer taraftan BHH’nin ittifak kurması durumunda HDP’nin barajı aÅŸma ÅŸansı çok yükselecektir. Bu durumda ülkede sol bir hava esecektir. Ayrıca meclisteki sosyalist milletvekilleri HDP’yi de sola çekebilecek ve AKP’ye karşı kimi durumda takınılan hayırhah tutumlar üzerinde de basınç kurulabilecektir. HDP’nin bu teklifini reddetmek, suya sabuna dokunmadan bir kenarda durmak, inisiyatif alacak politik cesarete sahip olmamak ve Kürt alerjisi suçlamalarına açık kapı bırakmak anlamına gelecektir ki bütün bunlar politik ve örgütsel kriz olarak kendilerine dönecektir.
 Peki BHH’ye ne olacak? İlk olarak örgütsel yapının bir amaç haline getirilmesinin doÄŸru olmadığını söyleyelim. BHH’nin kendisini tariflediÄŸi AKP ve RTE’yi durduracak bir zemin yaratmak iddiası, HDP’nin sunduÄŸu teklifle gayet örtüşmektedir. %10 barajının geçilmesi ihtimali dediÄŸimiz gibi BHH’nin katılımı ile çok büyük oranda artacaktır. Bu da AKP’nin büyük ölçüde zayıflaması anlamına geleceÄŸi gibi HDP üzerinde de kimi durumlarda etkileyici bir faktör olunabilir. Ayrıca, BHH’nin dağılmaması da becerilmelidir. EÄŸer HTKP, olumlu bir tavır içinde olursa BHH içerisinde büyük çoÄŸunluk elde edilmiÅŸ olacaktır.
Bu yüzden belirleyici aktör konumundaki ÖDP, ağırlığını koymalı ve BHH içerisindeki diğer özneleri ikna etmelidir. Bu çerçevede de kimi kısmi kopuşlardan çekinilmemesi gerekiyor. Bu saatten sonra da olabilecek en şeffaf şekilde HDP ile müzakereler yürütülmeli ve ittifak sağlanmalıdır.
Başlangıçta belirttiğimiz gibi işçi ve emekçilerin devrimci programının ifadesi olacak siyasal öznelerin geniş kitlelere ulaşamadığı bir durumdayız. Bu koşullar içerisinde seçimlerde gündeme gelecek olan en sol alternatifin desteklenmesi, ülkedeki emekçiler ve ezilen Kürt halkı için en doğru karar olacaktır.













