Home / Yazarlar / V. U. Arslan / Altınörs'e Cevap: Tarihin Ters Yüz Edilmesinden Oportünizme – V.U.Arslan

Altınörs'e Cevap: Tarihin Ters Yüz Edilmesinden Oportünizme – V.U.Arslan

Kürt ulusal hareketinin temel belirleyen olduÄŸu Halkların Demokratik Partisi (HDP)’de yer alan sosyalist örgütler, büyük çeliÅŸkiler içersindeler. Bu yüzden tüm cansızlıklarına raÄŸmen, eleÅŸtiriler karşısında bir takım sıkıntılara düşüyorlar ve savunma yapmaya çalışıyorlar.
Her ÅŸey bir yana, Gezi İsyanı sırasında Kürt hareketinin takındığı olumsuz tavır, tarihe mal oldu bir kere. Kürt hareketi, Gezi İsyanı yavaÅŸladıktan sonra özeleÅŸtiri yaptığını duyurdu, hatta HDP kongresini Gezi sloganları eÅŸliÄŸinde gerçekleÅŸtirdi. Ama bu özeleÅŸtirinin ne kadar samimi olduÄŸu konusundaki ilk test geçilemedi. 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrasında Kürt hareketi bir kez daha AKP’yi korumacı tavır aldı. AKP’nin yolsuzluklarının ardından yapılan açıklamalar, Gezi’nin potansiyel ikinci versiyonu ile karşılaÅŸsaydık eÄŸer, Haziran’daki tavrın tekrarlanacağını ortaya koydu.
Peki, Kürt ulusal hareketinin bu tavrı HDP’yi ne oranda baÄŸlar? HDP üzerindeki Kürt hareketinin mutlak belirleyiciliÄŸi düşündüldüğünde kimse “HDP ayrı bir bütündür” diye konuÅŸamaz. Kaldı ki AKP karşısında HDP’nin tutumu da ortadadır. Mücadele içerisinde yıldızı parlayan HDP’nin en etkili ismi S.S.Önder, kitle hareketi AKP’ye yüklendikçe, giderek sönükleÅŸti ve hatta prestijinin büyük bir bölümünü yitirdi. Kısacası HDP içerisindeki sosyalistler, Kürt ulusal hareketinin direksiyonu saÄŸa doÄŸru kırmasıyla pozisyonlarını savunmakta iyiden iyiye zorlanıyorlar. Gezi’den sonra “Artık hiçbir ÅŸey eskisi gibi olmayacak” denmiÅŸti. Gerçekten de öyle. Protesto dalgasına kapılan yeni bir kuÅŸak, geleneksel çarpıklıkları kabul etmeyecek ve deÄŸiÅŸimi zorlayacaktır.
Altınörs Tarihi Ters Yüz Ediyor
HDP içerisindeki sosyalistler adına böyle umutsuz bir savunmaya giriÅŸenlerden birisi de fraksiyon.org adlı sitedeki yazısıyla Alp Altınörs. Altınörs, birebir MenÅŸevizm’i tariflediÄŸi savunmasını tarihi ve uluslararası örneklerle inÅŸa etmeye soyunmuÅŸ ki bu da tam bir fiyaskoya dönüşmüş. Bilgi eksikliÄŸi ve çarpıtmalarla el ele giden bu yazıya bir cevabın verilmesi, netleÅŸme adına oldukça iyi olacaktır.
 
Altınörs’ün yazısı bir sürü düzeltmeyi öncelikle ele almayı zorunlu kılıyor. Sıradan baÅŸlayalım.
1) Altınörs, “sosyalistler, sosyallst olmayan bir cephede yer alırlar mı?” sorusuyla giriÅŸ yapıyor. Cevaben de şöyle diyor: “Troçkist hareketin kimi kesimleri dışında bu soruyu olumsuz yanıtlayacak hiçbir devrimci, sosyalist yapı tanımıyorum.” Altınörs’ün yanlış bilgiler kervanı böyle baÅŸlıyor. Gerçekse ÅŸu: Troçkizm, 3.Enternasyonal’in ilk dört kongredeki temel ilkelerini sürdürerek sosyalistlerin yeri geldiÄŸinde soldaki reformist partiler ve sendikalarla “BirleÅŸik İşçi Cephesi” kurması gerektiÄŸini savunur; Troçkistlerin karşı çıktığı burjuvazinin saÄŸcı partileriyle yapılan iÅŸbirlikleridir. Stalinizmin savunduÄŸu “halk cephesi” politikası ise burjuvazi içerisindeki sözde ilerici kanatlarla iÅŸbirliÄŸini savunur. Bu taktik, dünyadaki sayısız sınıf iÅŸbirliÄŸi örnekleriyle devrimlere ihanet edilmesinin teorik kılıfı olmuÅŸtur. Bunun bizim coÄŸrafyamızdaki en iyi örneÄŸi TKP’nin 1930’larda Stalin’den gelen direktiflerle Kemalizme yedeklenmesidir. Yine 1970’lerdeki TKP’nin halk cephesi tasarımı olan “Ulusal Demokratik Cephe”, “elini kana bulmayan” MHP’lilere bile katılım çaÄŸrısı yapabiliyordu. Özetle Troçkizm ile Stalinizmin meseleye yaklaşımı (BİC-HC) bu ÅŸekildedir.
2) Altınörs, savunduÄŸu sınıf uzlaÅŸmacı MenÅŸevik çizgiyi Lenin ile meÅŸrulaÅŸtırmaya çalışırken büyük çarpıtmalara girmek durumunda kalıyor: Lenin’i bir MenÅŸevik olarak resmediyor. Lenin ve BolÅŸevikler, işçi sınıfı içerisindeki reformist unsurlarla (Lenin’in deyiÅŸiyle burjuva işçi partileri), ittifaka girmiÅŸ, ortak iÅŸ yapmışlardır. Altınörs’ün örnek olarak verdiÄŸi Legal Marksistler olarak bilinen Struve ve hempaları da bunlardandır. Ama, BolÅŸevikler, MenÅŸeviklerden farklı olarak burjuvalarla ve saÄŸcı unsurlarla iÅŸbirliÄŸine kesinkes karşıdırlar. Bu ayrım, iki eÄŸilim arasındaki farkların en başında gelir. Stalinizm ise MenÅŸevizmin mirasını devralarak sınıf iÅŸbirliÄŸini temel kaidesi olarak bellemiÅŸtir. Bu çizginin adı da halk cephesi olmuÅŸtur.
3) HDP, devrimci proleter bir eÄŸilim olmasa da sol bir güçtür. Dolayısıyla HDP ile ittifak kurmak, kendi başına hatalı deÄŸildir. Hatalı olan örgütsel bağımsızlığın bozulması, bağımsız sınıf tavrının terk edilmesidir. Lenin, Struve gibilerle ortak iÅŸ yaptığı zaman asla kendi pozisyonunu feda etmemiÅŸtir. Tam tersine Struve ve temsil ettiÄŸi eÄŸilime karşı en sert eleÅŸtirileri kaleme alan Lenin’den baÅŸkası deÄŸildir. Ama HDP örneÄŸinde iplerin kimin elinde olduÄŸu ve Gezi gibi tarihi geliÅŸmeler karşısında ne tür pozisyonların alındığı ortadadır. Unutmamak gerekir ki HDP, bir parti olarak, “cephe” ya da “ittifak”tan çok daha yoÄŸun ve derin bir birlikteliktir. Bu anlamda Gezi gibi sınıf mücadelesinin en hayati meselelerinde parti politikaları, ilkesellikten koptuÄŸu oranda sözü edilen “birlik”, “ittifak”, “cephe”; teslimiyet ve oportünizmden baÅŸka anlam taşımaz.
4) Altınörs yazısının devamında sınıf iÅŸbirliÄŸinin teorisi olan halk cephesi taktiÄŸinin güzel örneklerini veriyor vermesine ama gerçekleri olduÄŸu gibi ters yüz ediyor. ÖrneÄŸin, Çin Komünist Partisi’nin işçi sınıfı içerisindeki geliÅŸimi ve hızlı büyümesinin milliyetçi burjuvaların örgütü Komintang ile bir ilgisi yoktur. Aksine ÇKP, Stalin’in zorlamasıyla Komintang’a katıldığında bunun geri dönüşümü partiye dönük müthiÅŸ bir kıyım olacaktır. 1925-27 arasındaki Çin Devrimi’nde ÇKP, Komintang’a baÄŸlılığı nedeniyle pasifist bir tutum aldı, cevap olarak da Komintang tarafından büyük bir katliama tabi tutuldu. Ama öncelikle ÇKP içerisinde bu yenilgici sınıf iÅŸbirliÄŸi çizgisine karşı çıkan ÇKP içerisindeki Troçkist Çin Sol Muhalefeti ortadan kaldırılmıştır.
 
5) Altınörs’ün tarihi ters yüz etmekteki sonraki durağı İkinci Dünya Savaşı’na dair. Yazarımız, halk cephesi örneklerinin ne kadar faydalı olduÄŸundan dem vuruyor. Gerçekteyse halk cephesi taktiÄŸi, faÅŸizme hizmet etmiÅŸtir. KP’ler burjuva ortaklarını ürkütüp antifaÅŸist cepheyi bölmemek bahanesiyle (halk cephesinin gereÄŸi olarak) işçi hareketini frenlemiÅŸlerdir. Bu da faÅŸizmin zaferini garanti altına almıştır, çünkü faÅŸizmi durduracak yegane güç birleÅŸik işçi cephesi taktiÄŸi etrafındaki sınıf hareketidir. Sınıf hareketi kötürüm kılınarak faÅŸizmin önü açılmıştır. Stalinizmin halk cephesindeki burjuva ortakları her defasında yüzlerini zaten faÅŸizme çevirmiÅŸlerdir.
 
6) Altınörs, doÄŸal olarak, İspanya İç Savaşı’nda İspanya Komünist Partisi PCE’nin karşı devrimci rolüne hiç deÄŸinmiyor. PCE güdümündeki hükümet, çöken burjuva rejimi yeniden ayaÄŸa kaldırmış, işçilerin öz yönetimine geçen iÅŸyerlerini burjuvaziye, köylülerin kamulaÅŸtırdığı toprakları da toprak aÄŸalarına geri vermiÅŸtir. Böyle yaparak da devrimin bel kemiÄŸini kırmıştır. Ayrıca faÅŸistlerle savaÅŸmakta olan devrime sadık diÄŸer sol unsurları arkadan vurmuÅŸtur. Franko’nun zafere yürüyüşünü mümkün kılan İspanyol Stalinistleri ve uyguladıkları halk cephesi taktikleridir. PCE ve Stalin’in GPU’daki cellatlarının Troçkist olmakla suçladıkları POUM ve anarÅŸistlerin Durruti koluna karşı uyguladıkları iÅŸkence ve cinayetler, ayrıca lanetlenmelidir.
 
7) Fransız Komünist Partisi de 1930’larda burjuva ortaklarıyla birlikte Fransa’da iktidara gelmiÅŸtir. Burjuva sistem krizde, işçi hareketi zirvede iken FKP’nin içinde olduÄŸu hükümet, grevleri durdurmuÅŸ, fabrika iÅŸgallerini kaldırmış ve sistemin çözülmesini engellemiÅŸtir. Fransız kapitalistleri gibi son derece deneyimli bir sınıf düşmanı, komünist partiye bu ÅŸekilde bir teveccüh gösteriyorsa elbette ki boÅŸuna deÄŸildir. İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında burjuva sistemin istikrar kazanması ve işçi hareketinin kontrol altında tutulmasında FKP’nin üstün hizmetleri olacaktır.
 
Demokratik Devrim
Altınörs, düzeltmeye çalıştığımız çarpıtmaların ardından “Türkiye’de gündemde olan devrim, bir demokratik devrimdir.” diyerek Türkiye’de nesilden nesile aktarılan aÅŸamacı deli gömleÄŸini giymemizi salık veriyor. Sosyalist devrim için koÅŸulların olgunlaÅŸmadığı iddiası esasında her daim burjuvalarla iÅŸ tutmanın bir bahanesi olmuÅŸtur. Bunu da en iyi Altınörs’ün temsil ettiÄŸi çizginin bilmesi gerekir. Zira 2000’lerin başından itibaren “Nepal’de devrim oluyor” diye alkışlayıp durmuÅŸlardı. Nepal’de devrimin başında bulunan Maoistler, sosyalist devrimi öngörmüyorlardı. Tıpkı Altınörs gibi “Nepal’de gündemde olan devrim, demokratik devrimdir” diyorlardı. MenÅŸevik devrim programlarının kaçınılmaz sonucu olarak Maoistler, Nepalli büyük mülkiyet sahipleriyle anlaÅŸtılar, ABD emperyalizminin onayını aldılar, baÅŸbakan oldular, emekçilerde büyük hayal kırıklığı yarattılar, sonunda da dağılıp rezil oldular. Gelgelelim Altınörs, Nepal derslerinden hiçbir ÅŸey öğrenmemiÅŸ belli ki. Demokratik devrim ve ilerici burjuvazi mitten baÅŸka birÅŸey deÄŸildir. Bir tarafta kapitalizm ve türlü türlü diktatörlükleri, diÄŸer tarafta işçi iktidarı ve sosyalizm vardır. Bunun dışında da arada derede herhangi bir demokratik aÅŸama sadece küçük burjuva demokratlarının hayal ürünü olabilir. Emperyalist kapitalist sistemden tek çıkış yolu sürekli devrimdir.
 
Halk Cephesi’nin Yunan Yorumu Syriza
Altınörs’ü çürütmek için 1920’ler, 30’lar ya da 40’lara gitmeye gerek yok. 2000’lerin Nepal örneÄŸi dışında, 2010’ların Yunanistan’ının deneyimleri de yeterince açık. Altınörs, bildiÄŸimiz kadarıyla, Yunanistan’da Syriza’yı ve daha özelde de Syriza içerisindeki KOE‘yi destekliyor. Syriza da tıpkı diÄŸer halk cepheci örnekler gibi en kritik zamanda kapitalistlerin imdadına yetiÅŸti. Syriza, işçi hareketinin frenlenmesinde ve son 3 yılda yapılan 32 genel grevin baÅŸarısızlığa uÄŸramasında Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ile birincil derecede sorumluluÄŸa sahiptir. Sendikal bürokrasinin tepesinde bulunan Syrizalı aristokratlar, genel grevlerin bir günlük tutulması için büyük çaba göstermiÅŸler ve grevlerin vurucu bir dalgaya dönüşmesini engellemiÅŸlerdir. Syriza, muhalefette gösterdiÄŸi uzlaÅŸmacı tutumla olsun Euro’yu ve AB’yi ÅŸiddetle desteklemesiyle olsun uluslararası emperyalizmin güvenini kazanmıştır. İşçi hareketinin kesinti paketlerini durduramamasının neticesinde yükseliÅŸe geçen Neo-Nazi Altın Åžafak çetelerine karşı yükselen anti-faÅŸist hareket karşısında da Syriza’nın çözüm önerisi, düzenin kolluk kuvvetlerine riayet etmekten baÅŸkası olmamıştır. Syriza, ÅŸimdilerde içerisindeki sol kanadı tasfiye etmekle meÅŸgul ve KOE, bu tasfiye hareketinin bir savunucusudur. Syriza lideri Tsipras, seçimlerden sonra kurmayı umduÄŸu hükümet için kendisini KKE ve radikal sol koalisyon Antarsya ile sınırlandırmıyor. Tsipras, Neonazi Altın Åžafak dışındaki bütün partilerle koalisyon kurmaya hazır olduklarını söylerken halk cephesi taktiÄŸinin bir baÅŸka örneÄŸini sergilemiÅŸ oldu. Kısacası Nepal ve Yunanistan örnekleri, Altınörs’ün anlattıklarının ne anlama geldiÄŸini ortaya koymaktadır.
 
HDP İle İttifak
Altınörs’ün belirttiÄŸi gibi Kürt hareketinin tabanı yoksul emekçilere dayanmaktadır. Ayrıca, PKK ve BDP sol güçlerdir, dolayısıyla ortada burjuva güçlerle birlikte oluÅŸturulmuÅŸ bir halk cephesi örneÄŸi yoktur. Ne var ki HDP’deki sosyalistlerin uyguladığı, bir birleÅŸik işçi cephesi taktiÄŸi de deÄŸildir. HDP’li sosyalistlerin içerisinde bulunduÄŸu durum opurtünizmdir. HDP’de siyaset, Kürt ulusal hareketinin elindedir. Sosyalistler buna tabi olmamak durumundadır. Gezi isyanı gibi sosyalistler için hayati olan bir anda bu birlikteliÄŸin ne kadar zayıf bir ilkesellik etrafında kurulmuÅŸ olduÄŸu gözükmüştür. Bu da yetmemiÅŸ gibi 17 Aralık operasyonunda durum bir kez daha net bir ÅŸekilde gözükmüştür. Ayrıca Türkiye işçi sınıfının en önemli örgütü durumundaki KESK’te HDP ağırlığı bilinmektedir ve bu süreçte KESK’in durumu ortadadır. BirleÅŸik işçi cephesi taktiÄŸi belirli bir dönemde, sınıf mücadelesinin belirli bir anında, belirli bir somut hareket alanı üzerinden inÅŸa edilebilir. Örgütsel bağımsızlığın, politika yapıcılığın sosyalist olmayan unsurlara terk edildiÄŸi, ucu açık bir birliktelik olsa olsa teslimiyettir. Altınörs bundan pek hoÅŸlanmayacak, ama bunun bir adı da kuyrukçuluktur.
 
Kemalizm ya da Kuyrukçuluktan Birisini Seçmek Durumunda Değiliz
Altınörs dönüp dolaÅŸtıktan sonra meseleyi Kemalizme getiriyor. Nasıl olsa Kemalizm kolay lokma. Ama bizler Kemalizm eleÅŸtirisi ile yetinmeyeceÄŸiz ya da herhangi bir ikileme sıkışmayacağız. Hem Kürt halkının yanında olan, tutkulu enternasyonalist, hem de bağımsız devrimci sınıf çizgisini inÅŸa eden devrimci bir pozisyon! İşte Gezi İsyancılarının öncülerinin aradığı gerçek alternatif bu. Yeni bir kuÅŸak söz konusu olan ve bu kuÅŸak eski kalıplara sığmak istemiyor. DeÄŸiÅŸimi, dönüşümü zorlamak istiyor. Kemalizmi beÄŸenmeyen bu öncü katman, Gezi isyancısına sırtını dönen, öyle veya böyle AKP’ye el veren bir alternatifi de kendisine yakın hissetmeyecektir.  

Etiketlendi:

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir