AKP’nin Sanat Anlayışı: Sanat Seçim ve Yandaş İçindir! – Fadıl Güçlü

AKP’nin Sanat Anlayışı: Sanat Seçim ve Yandaş İçindir! – Fadıl Güçlü

AKP diktasının uzun pandemiyi bahane ederek müzik alanında getirdiği yasaklar bitmek tükenmek bilmedi. Aslında bu yasak ve engellemeler ne pandemi ile başladı ne de pandeminin bitmesi ile bitecek gibi görünüyor. Son 7 yılda Grup Yorum’a uygulanan konser yasakları, sansür ve engellemeler; 15 Temmuz sonrası muhalif bütün medya organlarına RTÜK eli ile yağdırılan cezalar ve kısıtlamalar sürdü gitti. AKP sıkıştıkça sürekli gündemi manipüle etme çabasıyla sözde hassasiyetler üzerinden ılımlı bile olsa muhalif sanatçılara ve müzik gruplarına yasak ve cezalar getiriyor.  

Biraz daha geriye gidecek olursak sanat bu topraklarda uzun yıllardır direniyor. Yıllarca Ahmet Kaya, Yılmaz Güney, Nazım Hikmet gibi sanatsal faaliyetlerini halkla, halk için yapan sanatçılar sansür, engel, yasak hatta hapis ve sürgünlerle karşılaştı. Kimi zaman ise Ahmet Kaya örneğinde olduğu üzere halkın sanatçısına çatal bıçak fırlatmakta tereddüt etmediler. Her ne kadar Erdoğan daha sonra, Ahmet Kaya dinleyip ağlasa da Kaya’ya uygulanan dönemin baskıcı sansürünü kendi iktidarı bugünün sanatçılarına uygulama konusunda geçmişi aratmıyor.

AKP ile birlikte artık sanatçılar sadece Kürtçe şarkı söyledikleri için yasaklanmıyor. Veya iktidara keskin muhalif bir sanatçı olmanız da şart değil. Kimi zaman geçmişte yapılan bir eleştiri, atılan bir tweet, giyim kuşamınız vs. konserinizin yasaklanması için yeterli bir sebebe dönüşebiliyor. Örneğin Melek Mosso’nun Isparta’daki konseri siyasal islamcı AGD ve Milli Gençlik Vakfı’nın hedef göstermesinden sonra AKP’li belediye tarafından yasaklandı. Bir avuç aşırı sağcı unsurun, cemaatin AKP’ye verdiği destek şu kriz ortamında AKP için çok önemli. İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekildiği dönem de benzeri bir süreç yaşamıştık. AKP, marjinal islamcı kesimin gönlünü hoş tutmak ve otoriterliğin dozunu artırmakla meşgul. 90’larda Kaya’ya 2000’lerde Kürt sanatçılara, 2010’larda devrimci müzik gruplarına uygulanan sansür bugün tabanın ya da şahsının gönlünün istediği herkese uygulanacak gibi görünüyor. 

            Güya göçmen meselesinde Erdoğan’a muhalif olan faşist Ümit Özdağ ve onun rüzgarına kapılan bazı sosyal medya fenomenleri de Kürt veya muhalif sanatçıların konser yasakları konusunda iktidarla aynı tarafa geçmekte tereddüt etmedi. Temelde birbirlerinden ayrılamayacak kadar bağlı olduklarını daha net bir şekilde halka göstermiş oldular. Keza faşist Özdağ’ın hedef göstermesi ile Apolas Lermi’nin konseri yasaklandı. Özdağ’ın siyasi zaferi!

Sansür ve yasak konusunda AKP’nin belediyeleri kazanamadığı kentlerde valilikler devreye giriyor. Eskişehir’deki festival yasakları,  Adana’da 15 günlük etkinlik yasakları tarzı yasaklar geliyor, ilerleyen zamanda da gelmeye devam edecek gibi görünüyor. Güvenlik gerekçeleri, dini ve mili hassasiyetler kılıfı altında yasak ve sansür yine Kürtleri, devrimcileri, muhalifleri, özgürlükten yana olanları vuruyor. Milli hassasiyetler nedeniyle ODTÜ Bahar şenliklerindeki konserin engellendiği gün; AKP, kendine yakın şarkıcılara milyonlarca lira dökerek Urfa’dan İstanbul’a Isparta’ya ülkenin her tarafında konserler ve eğlenceler düzenlemeye devam etti.

AKP seçim virajına girerken sokakları, meydanları kalabalık görmek istemiyor. Zaten moral olarak çöküşte olan tabanının daha fazla moral kaybı yaşamasını istemiyor. Kitlelerin bir araya geldiği konserlerde ODTÜ’de, İnönü’de Mor ve Ötesi konserinde ve daha pek çok yerde ortamın birden iktidar karşıtı bir mitinge dönüştüğünün örneklerini gördük. Bu nedenle AKP-MHP karşısında duranlara yönelik baskılar, miting yasaklarına varana kadar yöntemlerle sürecektir. 20 yıllık iktidarı döneminde örneğini çokça gördük.

AKP’li Kurtulmuş’a, Kürt sanatçılar ve Kürtçe yasağı ile ilgili AKP’nin “fabrika ayarlarına” dönüp dönmeyeceği sorulmuştu. AKP’nin fabrika ayarları baskı ve sansürdür; ayakta kalması yalnızca buna bağlıdır. Sanatın kitlelere verdiği ilham ve kitleleri bir araya getirme gücü bile iktidarı korkutmaya yetmektedir. Kurtulmuş’un “Biz insanların kendi ana dillerini, ana kültürlerini geliştirmesini sonuna kadar savunuruz” dediği de Mustafa Ceceli’nin Urfa’da söylediği Kürtçe şarkıdan ibaret olmalı; çünkü İstiklal Caddesi’nde Kürtçe şarkı söyledikleri için gözaltına alınmıştı sokak sanatçıları.

AKP, iktidarı bırakmamak için elinden geleni yapmaya devam edecektir.  Önümüzdeki seçim sürecinde bu yasak, engellemeler, sansürler dozunu artırarak devam etmeden; tüm muhalif sanatçılar sanatın birleştirici gücünü mücadeleyi ileri taşımak için seferber etmelidir.

KATEGORİLER