Ah Merih Ah… Milli Coşkuyu (!) Mahvettin! – Fikret Seyhan
Dün akşam Türkiye milli futbol takımı Avusturya’yı 2-1 yenerek Euro 2024 turnuvasında çeyrek finale yükseldi. Elbette bu başarı milyonlarca insanı sevindirdi. Ta ki Merih Demiral’ın gol sevincinde kurt işareti yaptığı sosyal medyada yayılana kadar…
Kurt işaretinin mahiyetini tartışmaya gerek yok. Dün 2 Temmuz’du ve 31 yıl önce Sivas’ta 33 kişi bu işareti yapan İslamcı, faşist güruhlar tarafından yakıldı. Daha da geriye gidersek kurt işaretinin özdeşleştiği faşist ülkücü çetelerin Maraş’ta, Beyazıt’ta, Bahçelievler’de yüzlerce kişiyi nasıl katlettiklerini biliyoruz. Bu kanlı geçmiş, aynı zamanda bu hareketin mazur gösterilebilecek en ufak bir yanının olmadığının da yanıtı.
Birçokları Merih’e bu hareket nedeniyle değil, milli sevinçlerine gölge düşürmüş olması nedeniyle kızıyor. Ne güzel “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz” şu günlerde, siyaset üstü bir konuda, ülkece ortak bir sevinç yaşıyorduk; yıllardır bunun hasretini çekmiyor muyduk?
Burası Türkiye… Öncelikle Merih’e, bu ülkede birlik ve beraberliğe ihtiyaç duymayan geniş bir çoğunluğun varlığını su yüzüne çıkardığı için teşekkür etmek ve şunu artık kabul etmek gerek. Bu milli takım artık herkesin milli takımı olmaktan çıkarılmıştır.
Halbuki 2016 yılında Konya’da bir İzlanda maçı öncesinde 10 Ekim’de katledilen 101 kişi için saygı duruşunun yuhalandığı, “Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez” sloganlarıyla karşılandığı gün bu tescillenmişti. Bu olayın ardından kim yahu durun ne yapıyorsunuz diyebilmişti? Tek bir futbolcudan taraftara bir eleştiri gelmiş miydi? Kısacası, karşımızda yıllardır ötekine saygıya yer bırakmayan bir milli takım olduğunu özellikle de dün milli coşkunun parçası haline gelmeye hevesli solcuların görmesi gerek.
Normal koşullarda toplumda farklı dini ve etnik kimliklere saldırıların, katliamların, her türlü çeteciliğin, uyuşturucu ticareti başta olmak üzere kirli işlerin merkezi haline gelmiş; Sinan Ateş suikastinde de gördüğümüz üzere gerektiğinde kendi içinde bile kan dökmekte hiçbir beis görmeyecek bir hareketin selamını futbol sahalarına taşıdığı için Merih Demiral’ın ciddi bir yaptırımla karşılanması beklenirdi.
Tabiki Türkiye’de böyle birşey olmayacak. Aksine yarın bir gün olur da işsiz kalırsa Merih de tıpkı aynı ortamda türemiş Arda Turan gibi, İngiltere’de ve Alman milli takımında gözden düşmesinin ardından Türk olduğunu hatırlayan ve bu sayede Fenerbahçe’nin kapısı kendisine açılan Mesut Özil gibi bağra basılacaktır; kendisine bir belediye takımında veya şanlı geçmişlere sahip üç büyüklerimizde bir yer açılacaktır. Bu ülke nelerini görmedi ki… Merih’e mi yer bulunamayacak.
Merih de tıpkı öncekiler gibi yaşadığımız çürüme ortamının bir ürünü. Başarıya giden yolda her şeyi mübah gören; saray seviciliğin ve egemen düşünceye yaslanmanın var olmanın birincil koşulu haline geldiği, günün sonunda ise paranın ve ticaretin kazandığı bir bataklıkta yetişen biri nihayetinde… Türkçü kesilir, kurt işareti yapar, gol sevincinde asker selamı yapmayan takım arkadaşının üzerine yürür; ama Suudi Arabistan’da Süper Kupa finalinde Mustafa Kemal tişörtü nedeniyle kriz çıktığında milyon dolarlık kazancını tehlikeye atmamak adına ortalıkta görünmemeyi seçer. Merih bu yönüyle memleket sağcılığının tipik bir özetidir.