Afganistan Hakkında Herkes Yanıldı: Peki Şimdi Ne Olacak? – Omid Jurrat Rastakhiz
Afganistan’da son günlerde inanılmaz olaylar yaşandı ki bunu kimse tahmin edememişti. Hatta gücü eline geçiren Taliban bile şokta. Sanırım öyle oyunlar oynandi ki dakika 90’da gelen darbe herkesi hayretler içinde bıraktı. Ama burada kaybeden ABD ile müttefikleri ve yine Afganistan halkı oldu.
ABD’nin, artık Sovyetler gibi bir düşmanı olmadığı için işgal ettiği yerleri yavaştan kanatarak içinden kolay kolay çıkılamaz bir buhrana sürüklemek, stratejisi konumuna gelmiş durumda ve bunu hepimiz Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’de gördük, görmekteyiz. Halbuki Sovyetler dağılmadan hala yerinde olsaydı, büyük ihtimalle Afganistan gibi ülkeler farklı bir konumda olabilirdi; ABD, çevreleme politikasıyla girdiği ülkeleri ekonomik açıdan güçlendirmek için elinden geleni yapardı. Oysa 90’lı yılların başında Sovyetler çökünce, ABD kendine başka bir düşman yaratmak istedi ki bunu 11 Eylül olaylarıyla başardı; Afganistan’ı işgal etti. 2001’in sonlarına doğru tamamen dağılan Taliban, ABD’nin müttefiki konumunda olan Pakistan’a sığındı. Ancak tez zamanda toparlanıp gerilla savaşlarıyla geri döndü ve yorucu bir çatışma başladı. 2005’te daha ciddi şekilde başlayan savaş giderek şiddet kazandı; Afganistan’da o zamana kadar tecrübe edilmemiş intihar saldırıları arttı. Taliban’a nereden destek geldiği çok açık ve aşikardı. Bir çocuk bile Taliban’ın merkezinin Pakistan ve özellikle Ketta şehri olduğunu anlayabiliyordu. Öte yandan ABD ve İngiliz helikopterlerin Taliban’a silah ve mühimat indirdiğiyle ilgili kanıtlar var. Sanırım ABD, bir taraftan Taliban’ı yarı aktif halde tutarak “Taliban’la savaş bahanesiyle” uyuşturucu ticaretini istediği gibi yönetti, öbür taraftan da eğer bir gün gidecekse aşırı dincilerin, yerini doldurmasını istedi. Çünkü ikinci dünya savaşından sonra daima aşırı kökten dinciler ABD emperyalizminin yakın dostu olmuştur ve bunu kimse inkar edemez. Böylece bölgede uzun vadeli bir istikrarsızlık olacak, Rusya, Çin ve İran gibi rakip ülkeler bundan nasibini alacaktı. ABD’nin bu planı Ağustos ayının ortalarına kadar tıkır tıkır işledi. Fakat 11 günde Taliban militanları neredeyse tüm Afganistan’ı ele geçirince Batılılar şoka girdi ve kısa zaman içinde rakiplerine meydanı bıraktıklarını anladılar.
Biraz geriye gidelim; acaba ne oldu da ABD ani bir kararla Afganistan’dan çekilmeye karar verdi? Hatırlıyorum da, daha ABD- Taliban arasında “Barış” anlaşması yapılmadan birkaç ay önce art arda birkaç helikopterin düşürüldüğü haberleri yayıldı. Öte yandan Taliban’ın elinde son derece teknolojik ve savaş alanında Afgan Milli Ordusu’na karşı üstünlük sağlayan silahların olduğu söylentisi dolaştı. Silahların Rusya tarafından temin edildiği söyleniyordu. Şimdi düşününce bu haberlerin doğruluk payı pek de üstün gözüküyor. Suriye krizinde ani bir hareketle “ Geri döndüm ve ben de varım” diyen Rusya sanırım son zamanlarda Afganistan’a da el uzattı; Çin ve İran’ın desteğiyle de ABD’ye yeni bir Vietnam yaratmaya çabaladı. Bu doğrultuda, geleneksel olarak birbirine düşman olmasına rağmen Taliban’ın Moskova, Tahran ve Pekin ziyaretleri ve bu üç ülkenin Taliban lehine açıklamalarda bulunması bir ay öncesine kadar şaşırtıcıydı. Ama şimdi yavaştan her şey gün yüzüne çıkmakta. Dolayısıyla, bunun farkında olan ABD daha beter rezil olmadan bir an önce bölgeyi terketmeye teşebbüs etti. Fakat, geri çekilirken de Taliban’ı rakiplerine bırakmak istemedi, gönlünü almak için geniş çaplı bir plan çerçevesinde Afganistan’ı tamamen Taliban’a bıraktı. Ne de olsa, Taliban’ı Pakistan üzerinden kontrol edebileceğini düşündü herhalde. Oysa ABD, Pakistan’ın gönlünü son yıllarda birkaç kez kırmıştır. Örnek, Bin Ladin’i Pakistan’a haber vermeden İslamabad’a yakın bir yerde öldürdü, Pakistan’ın uluslararası alanda itibar kaybetmesine sebep oldu veya da son yıllarda Pakistan Ordusu’na sağlanan yardımların önemli miktarını kesti. Öte yandan Çin’i sıkıştırmak amacıyla ABD Hindistan ile yakın ilişkiler kurmaya başladı ki bu Pakistan’ın katiyen hoşuna gitmeyecekti. Dolayısıyla, Çin ile yakın ilişkileri olan Pakistan’ın da ABD’ye hazırlanan sürprizin şekillendirilmesinde büyük payı var. ABD’deki siyasetçilerle Almanya, Fransa veya da Birleşik Krallık gibi Batılıların öfkesi, Taliban’ın hegemonyayı ele geçirmesi için değil, Biden’in yanlış politikalarıyla bölgedeki etkin alanlarını Rusya, Çin ve İran gibi düşmanlarına kolayca bıraktıkları içindir. İşte bu yüzden ne yapacaklarını şaşıran Batılılar ellerinden geldiği kadar medyada Taliban aleyhine hamleler yapmakta ve böylece Taliban’ı, kıblelerini rakiplerine çevirmemesi için sıkıştırmaktadır. Bunun için de insan hakları, kadın hakları . . . vs gibi olguları evirip çevirip dillendirmektedir. Oysa Taliban Batılılar’ın istediği gibi hareket edip onun rakiplerine karşı bir tutumu olursa, emin olun tüm insani hakları unutup Taliban’dan melek olarak bahsedeceklerdir.
Peki, bundan sonra ne olur, ihtimaller nelerdir?
Olayların bu şekilde gelişeceğini Taliban yetkilileri bile tahmin etmemişti ve bunu Taliban liderlerinden Molla Abdulgani Birader de itiraf etmekte. Hadiseler Batılıları şoka soktuğu gibi Taliban’ı da hazırlıksız yakalamıştır. Dolayısıyla Taliban’ın önünde şimdi bir yığın sorun yatmaktadır. İlk önce Taliban sadece Afganistan’da değil uluslararası çapta meşruiyet kazanmak için çaba gösterecektir. Bunun için hem içten hem de dıştan sıkıştırılacaktır. Uluslararası alanda bir yandan Rusya ve Çin gibi ülkeleri ikna etmek zorunda kalacak, diğer taraftan da Batılıları tatmin etmek zorunda. Eğer Rusya ve Çin’e fazla yaklaşırsa Batı tarafından bir sürü ambargo ve boykotlarla karşılaşmak zorunda kalır; kısa veya uzun vadeli ekonomik sorunlarla boğuşur, dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Eğer Rusya ve Çin’e sırt çevirip de geleneksel ceddi Batıya yönelirse bu defa da Rusya ve Çin Kuzey İttifakı’nı güçlendirir, Taliban’ın üzerine salar ve zaten Taliban, uluslararası çapta nefret edildiği için yine dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Dolayısıyla Taliban Batı ve Doğu arasında bir denge oluşturmak zorunda ama bu da pek çetin gözüküyor. Ülke içinde de meşruiyet kazanmak için Taliban’ın bir sürü faaliyette bulunması gerekiyor. İlkin Taliban karşıtı gruplara bazı ödünler vererek onları hükümete katması gerekiyor. Diğer yandan da milyonlarca işsiz halka iş bulmak zorunda. Ama durumlar şimdiki gibi devam ederse bunları başaramayacak gibi duruyor.
Fakat, Taliban yukarıda yazılanların hepsinde başarılı olur veya olmaz, büyük ihtimalle Afganistan için şöyle bir gelecek çizilecektir:
Taliban rejimi Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler tarafından tanınır, Taliban Batıya ehemmiyet vermez. Bu durumda Batı da Afganistan’a ambargo ve boykotlar uygular, Taliban’ı ve Afganistan’ı ekonomik açıdan zor durumda bırakır; toplumda bazı kıpırdanmalar ve isyanlar başlar. Buna karşılık Taliban da toplum üzerindeki baskısını artırır, 90’lı yılların tecrübesi tekrar yaşanır. Ekonomik sorunlarını ise Çin, Rusya, Pakistan, İran ve Orta Asya’nın yardımlarıyla kısa veya uzun vadede çözmeye çalışır.
Diğer bir ihtimal ise, Taliban kadın hakları veya insan hakları gibi Batı’nın sevdiği olguları biraz değiştirerek yeniden topluma oturtur.
Böylelikle Batı’nın ekonomik yardımından da yararlanmaya çalışır. Fakat bu durumda 70- 85 binlik “cihadı kazanmış” aşırı radikal askerinin güvenini kaybeder. Pakistan medreselerinden “Afgan halkını müslüman yapmak” için yola çıkan bu unsurlar insan hakları, özgür medya veya yüzü açık kadınlarla barışamaz; kandırıldık diye gider IŞİD’e katılır. Bu da yeniden uzun bir süre ülkenin iç savaşa sürüklenmesi demektir. (Büyük olasılıkla ABD’nin de istediği bu!)
Sonuç olarak, Afganistan büyük ihtimalle yeni bir kaosa ve yeni bir savaşa sürüklenmektedir. Devletçilik açısından hiçbir tecrübesi olmayan, sadece medreselerde eğitim alan ve geleceği görmekten yoksun olan Taliban liderleri tez zamanda Afganistan’ı idare edemeyeceklerini göstereceklerdir. ABD askerlerini bölgeden çekse de, öcünü Taliban liderlerinden almaya çalışacaktır. Bunun için hala IŞİD kozu elindedir veya yeni bir cihatçı örgüt de üretebilir. Ancak son gelişmeler- söylemek için biraz erken olsa da- ABD imparatorluğunun çöküşünün başlangıcıdır. Salgın da devam ederse ABD’nin çok kısa süre içinde darmadağın olacağı söylenebilir, belki o zaman elini Afganistan’dan çeker. Fakat ABD’nin gerisinde bıraktığı tahribatı onarmak için on yıllar gerekiyor. Hele beyinleri selefizm ile yıkanmış bireyleri toplumdan temizlemek ise daha uzun yıllar gerektirmektedir. Ve bu onarım ve temizlemeyi yapmak da Afganistan’daki sol örgütlerle aydın kesime düşüyor. Dolayısıyla ülkedeki sol örgütler hemen toparlanmalı, kendine çeki düzen vermelidir. Geçmişteki yanlışlardan ders çıkarıp derhal halkı örgütlemeye koyulmalıdır; yoksa ülkenin sorunu yüzyıllarca devam edebilir.