Adalet Mitingi Sona Erdi; Şimdi Ne Yapmalı? – Gökçe Şentürk

Toplumun her kesiminden insanların adalet duygusunun ortadan kalktığı bir dönemde Adalet Yürüyüşü daha önce pek çok yazıda belirttiğimiz gibi insanlara mücadele etmek, sesini yükseltmek için bir yol açtı. Bu yoldan sadece CHP’liler değil, KHK mağdurları, eskiden AKP’ye oy vermiş emekçiler, laik yaşam tarzına sahip insanlar, gazeteciler sanatçılar ve daha pek çok kesim kilometrelerce yolu arşınlayarak yürüdü. Ve Ankara’dan İstanbul’a yapılan bu yürüyüş milyonların katılımıyla Maltepe’de gerçekleştirilen mitingle son buldu. Peki bundan sonra ne olacak?

Yürüyüşün İçeriği ve CHP’nin Sınırları

Bundan sonra yapılması gerekenlere geçmeden önce 25 gün süren yürüyüş boyunca ortaya çıkan tabloyu kısaca değerlendirmek gerek. Öncelikle bu ülkede milyonlarca insanın içine kapatılmak istendiği hapishaneyi kabullenmeyeceği, ülkenin sosyolojik yapısının buna uygun olmadığı, referandum da çıkan sonuçtan sonra bir kez daha görünmüş oldu. Yürüyüş süresince AKP’lilerin de farkında olduğu bu nokta onları kendi kitlelerini ellerinde tutmak adına daha fazla nefret kutuplaştırma ve marjinalleştirme söylemi kullanmaya itti ki yürüyüşün meşruluğu, toplumsallaşması ancak bu şekilde önlenebilecekti. Üstelik de 15 Temmuz’un yıldönümü yaklaşırken istenilen hava yaratılamadı. Darbe sonrası 1 senelik dönemde OHAL ve KHK’ların yarattığı adaletsizlik milyonlarca insanı etkilerken, muhalifler her alanda kıstırılmış ve ön plandaki temsilciler tutuklanmışken tam bir sene önce darbeyi fırsata çevirerek sanki patlamalar, ekonomik kriz, yoksulluk  yokmuşçasına oluşturdukları toplumsal mutabakatın çatırdıyor olması, kendi cenahlarında dikkat çeken isimlerin; önceden birlikte iş tuttukları bazı köşe yazarlarının,  adalet yürüyüşüne desteği ya da ılımlı yaklaşımı ve bu süreçteki uygulamalara eyvallah demeyişiyle de açığa çıkmış oldu. Özetle şunu söylemek mümkün; adalet yürüyüşü başından itibaren bir araya getirdiği kesimler, toplumsal muhalefetin tek bir amaca yönelik kitleselleşmesi ve adalet söylemi etrafında tüm ülkeye yayılan bir gündem oluşturabilmesiyle başarılı oldu. Peki salt bu nokta AKP’yi ve giderek güçlenen tek adam rejimini durdurmak için yeterli mi? Bu noktada yürüyüşün boyunca CHP’nin izlediği, “Bize Ne Diyecekler” siyasetinin onu bu yürüyüşü başlatmaya iten noktaya gelene kadar yapmadıklarıyla sınırladığını bir kez daha görmüş olduk. Yürüyüş kitleselleştikçe daha cesur ve somut bir söylemle ileriye dönük kalıcı adımlar atılabilirdi. Oysa bunun yerine yürüyüş belli bir kitleyi kapsayacak ‘Hak Hukuk, Adalet’ söylemiyle sınırlı tutuldu. Sona yaklaşırken de yürüyüşü oluşturan çeşitli kesimlerin sesi yok sayıldı, provokasyon ve iktidarın müdahalesi korkusuyla kitleler pasifize edildi. Her siyasi eylem ve söylem başladığı noktadan bir ileriye sıçrama göstermediği takdirde gerilemekle maluldür.  Şimdi sıcağı sıcağına görülmese de bundan sonra yapılacaklar ya da yapılmayanlar bu noktayı kanıtlayacaktır. CHP’nin her zaman olduğu gibi söylemini keskinleştirememesinin sebebi ve kitleye de salık verdiği müdahale korkusu aslında hitap edemediği AKP kitlesinin gözünde giderek kaybolma korkusundan, “AKP, yandaş medya ne der?” kaygısından kaynaklanıyor. Yoksa milyonların katıldığı böyle bir eylemde bu tedirginlik niye? Oysaki AKP’yi geriletmenin yolu ülkenin toplumsal muhalefetini örgütlü şekilde ortak taleplerle biraraya getirmek olduğu kadar, ona oy veren yoksul emekçi milyonları kazanmaktan da geçiyor. AKP’ye  destek veren bu ülkenin yoksul emekçi milyonlarını kazanmanın yolu da orta yolcu bir söylemle, soyut bir adalet isteğini birleştirmekten değil, her kesimi birleştirebilecek olan sınıfsal söylemden geçiyor. Kimin için adalet istiyoruz; grev yasaklarıyla, sömürüyle köleleştirilen işçiler için, OHAL ve KHK’larla mağdur edilen on binlerce insanın ekmeği için, haklılığı, duruşu yazdıklarıyla umut olmuş başta Ahmet Şık olmak üzere tüm tutsak gazeteciler ve vekiller için. İşte tam da sosyalistler bunun için bu yürüyüşün içinde halkı doğru kanallar, somut söylemlerle buluşturmak için oradaydı. Bunu yapabilecek tek siyasi aktörün de sosyalistler olduğu açığa çıkmış oldu. Herkesin bildiği CHP’nin düzen partisi oluşunu kendi siyasetsizliğini meşrulaştırmak için kullanan ve kitlelere müdahale etme çabası olmayan, bahsi edilen düzeni değiştirmek için ihtiyaç duyulan kitlelerin hareketini yok sayan ya da CHP’yi eleştirmeksizin kendi rengi ve söylemini ortaya koymadan yürüyenler dışında.

Bundan Sonra Ne Yapmalı, Sosyalistlerin Görevi

SEP olarak, Grev yasaklarına karşı İşçilere Adalet, Gazeteci tutuklamalarına karşı Gazetecilik Suç değildir ve Tutsak Vekiller serbest Bırakılsın dövizlerimizle mitingde adalet söylemini somutlaştırdık.

 

Bu noktaya kadar yapılan eleştirilerin pek çoğunu yürüyüş süresince orada bulunan CHP’liler de dâhil olmak üzere pek çok kişiyle onların da hak vermesiyle paylaştık. Maltepe’de Kılıçdaroğlu ‘Maltepe Adalet çağrısı’ adıyla 10 maddelik bir manifesto açıkladı. 15 Temmuz’un aydınlatılmasından, KHK ile ihraçlara, OHAL uygulamalarına, tutsak gazetecilere, parlamenter sistemin ortadan kaldırılmasına.. değin pek çok konudan bahsediyor. Ama tüm bu konularda adaletin nasıl sağlanacağına dair bir program açıklanmadı. Bundan sonra yapılması gereken ortaya çıkan tabloda bir araya gelen kitleleri dağılmadan somut kampanya ve talepler etrafında harekete geçirmekten başkası değil. Miting sırasında Sosyalist Emekçiler Partisi olarak dağıttığımız bildirilerde yükseltilmesi gereken talepleri şöyle sıraladık;

  1. OHAL Kaldırılsın, KHK’larla Yönetime Son Verilsin!
  2. Grev Yasaklarına Son!
  3. Nuriye ve Semih Başta Olmak Üzere İhraç Edilen Muhalif Kamu Emekçileri İşe Geri Alınsın!
  4. Tutuklu Vekiller, Tutuklu Muhalif Gazeteciler, Siyasi Tutsaklar Serbest Bırakılsın!
  5. Taşeron Kaldırılsın! Güvencesiz Çalışmaya Son Verilsin!
  6. Haftalık Çalışma Saati 35’e Düşürülsün!
  7. Asgari Ücret 2000 TL’ye Çıkarılsın!
  8. İşsizlik Fonu’nun Yağmalanmasına Son!
  9. Kıdem Tazminatı Üzerinde Oynanan Oyunlara Son Verilsin!
  10. Sendikal Örgütlenme Önündeki Engeller Kaldırılsın!
  11. Çocuk İşçilik Engellensin!

AKP’yi bu noktaya taşıyan ve kitlesini de inanç ve milliyetçiliği kullanarak bir arada tutmasına neden olan sömürü düzenini ifşa etmeden ve sınıfsal taleplerle somut kampanyalar yapmadan bu ülkenin milyonlarını bir arada tutmak da adaleti sağlamak da mümkün değil.  Dolayısıyla adalet yürüyüşünün ortaya çıkardığı hareket sönümlenmeden sosyalistlerin görevi bu perspektifle emekçilere ulaşmak ve AKP’nin varlık zemininde geri dönüşü olmayan çatlaklar yaratmaktır. Maltepe mitingine katılan milyonlar göstermiştir ki umutlu olmak için çok sebebimiz var, bu ülkede harekete geçmeyi bekleyen, yol gösterici olduğunda aktif siyasetin içinde yer alarak taleplerini yükseltmek için fedakârlıktan kaçınmayan on binlerce insan var. İşte bu on binlere antikapitalist, düzenin sınırlarını sınıfsal taleplerle bir araya getirdiği emekçilerle zorlayan, AKP’nin kokuşmuş iktidarını onun kitlesine, emekçilerin hayatına dokunan talepleri dile getirerek kazandığı güvenle ifşa eden bir önderliğe ihtiyaç var.

NOT: Miting sırasında MALTEPE’DEN SONRA NE YAPMALI başlığıyla yaklaşık 30 bin bildiri dağıtarak somut kazanım elde etmenin toplumsal adalete yönelik taleplerden geçtiğini vurguladık. Bildiri dağıtırken yaşadığım bir enstantane; bildiriyi alan bir yurttaş

  • Maltepe’den Sonra Ne Yapmalı?
  • Ne Yapmalı? Devriiim ,  Onu da yapacağız elbette, hem umutlu hem hareketli hem de çalışkan olmak gerekiyor.

Bolsevik.org

KATEGORİLER