Açlık Grevleri Kürt Ulusal Hareketinin Zaferiyle Bitti Denebilir mi?

20 Kasım, 2012

 Evet denebilir. Zira Kürt ulusal hareketi, Türkiye’deki hakim rejimi sarsabileceğini ortaya koydu. Bunu yaparken kadrolarının yanısıra kendi geniş periferisini de harekete geçirebildi. Böyle olunca başta Kürt illeri olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanı eylem alanına döndü. Kentlerdeki kitlesel eylemlikler ve serhıldanların büyük gerilla saldırılarından çok daha etkili olduğu bir kez daha gözükmüş oldu. Kürt ulusal hareketinin açlık grevleriyle ortaya çıkardığı büyük enerji,  Kürtler üzerindeki saçma AKP propagandalarını ve yaygın dezenformasyon kampanyalarını darmadağın etti.

Diğer taraftan Kürt ulusal hareketinin rejimi sarsma yeteneği bir açıdan da etnik tansiyonun şiddetlenmesi ile ilintilidir. En kötüsü Bursa’da yaşanan sokak kavgalarının gösterdiği gibi etnik gerilim etnik çatışmalara dönüşebilmektedir ve bunun yaşandığı her durumda halklar arasındaki mesafe biraz daha açılmaktadır.

Bunun dışında açlık grevleri Kürt ulusal hareketinin temel taleplerini gündeme taşıdı, meşrulaştırdı ve bu konuda ilerlemeler sağladı. Öcalan’ın üzerindeki tecrit koşulları fiili olarak geriletildi. Öcalan devlet tarafından muhattap alındı ve müzakereye giden yolun neye benzediği genel kamuoyu tarafından da idrak edildi. Krizden normalleşmeye müzakere ile çıkılabildiği görüldü.

Diğer taraftan Kürt ulusal hareketi üzerindeki Öcalan otoritesi bir kez daha tescillenmiş oldu. Öcalan’ın açlık grevlerini bitirme çağrısının anında bütün hareket nezdinde karşılık bulması Kürt sorununun çözümünün Öcalan’dan geçtiğini gösterdi. Yani Kürt ulusal hareketinin genel yörüngesi Öcalan’ın muhasebesine bağlıdır ve bu muhasebe içerisinde Öcalan’ın şahsının geleceği önemli bir yer işgal etmektedir.

Öcalan’ın açlık grevlerine müdahalesi tam da eylemlerin tesirinin en vurucu aşamaya ulaştığı anda geldi. Bundan sonrası ise egemen sınıf adına kontrolün yitirildiği kaosa doğru sürüklenmenin başladığı günler olacaktı. Kürt ulusal hareketinin genel olarak böyle bir şeyden çekinmediği ve hatta bunu arzu edilebilir bulduğu düşünülebilir. Ne de olsa 2012 için hedeflenilenin bir Kürt baharı olduğu daha önce birçok kez dillendirilmişti. O halde Öcalan’ın bu açılardan “erken” olan müdahalesini nasıl okumak gerekir? Öcalan MİT ile ne görüştü, bunu bilmemiz mümkün değil ama Öcalan’ın bu süreçte güçlü ve akil bir lider olarak öne çıktığı bir gerçek. Kürt sorununda “barışçıl” bir yol tutturulacaksa bu Öcalan ile olacaktır. Bu yüzden egemen sınıf Öcalan konusunda kamuoyunu alıştırmalıdır. Yok, eğer silahla devam edeceklerse PKK zaten yoluna devam ediyor.

AKP hükümeti ve özellikle de T.Erdoğan açlık grevleri süresince tabiri caizse saçma sapan tutumlar takınmıştır. Açlık grevi yok, ciğer kebap yiyorlar, rejime ihtiyaçları var türünden ucuzlukları maharet zanneden başbakan her zamanki sahte kabadayılıkları ile atıp tutsa da neticede açlık grevlerinin taleplerini karşılamak durumunda kaldı. Bu tarz basitliklikler T.Erdoğan’ın Kürt sorununda müzakere sürecine oy kaygısıyla pek fazla yaklaşmayacağını göstermiştir.

Türkiye sosyalistleri, açlık grevleri süresince, genel olarak, doğru bir politik tutum takınmıştır. BDP ve diğer Kürt bileşenleri yalnız bırakılmamış, Kürt ulusal hareketi sosyalist hareket tarafından gücü olan her yerde desteklenmiştir. Diğer yandan TKP gibi Kemalizm ile fazla haşır neşir oluşumların açlık grevleri gibi bir meseleye dahi bir hayli mesafeli yaklaştıkları gözükmüştür. Ne de olsa bu kesimler pek meraklısı oldukları cumhuriyetin kazanımlarının Kürtlerin kaybı olduğunu anlamak istememekte diretmektedirler.

Marksist devrimciler işçi sınıfının politik eğitimi için Kürt sorununda net olmalıdırlar. Kürt sorununda milliyetçi refleksler geliştiren emekçiler asla devrimci olamayacaklardır. Bu yüzden işçi sınıfının enternasyonalist eğitimi çok hassas bir yerde dumaktadır. Kürt sorunun etnik çatışmaya dönüşmemesi için enternasyonalist safların güçlenmesi zaruridir.

KATEGORİLER
ETİKETLER