İhvan’ın Referandum Hamlesi- Kitlelerin Ayaklanması – V.U. Arslan
Mursi, İsrail’in Gazze’ye saldırısıyla başlayan uluslararası krizde yürüttüğü diplomasi ile puan toplamıştı. Mursi bu rüzgarla içerideki iktidarını güçlendirmenin vaktinin geldiğini hesapladı. Kendisinin ve İslamcıların büyük çoğunluğa sahip olduğu meclisin yetkilerini arttırarak yeni anayasanın aynı doğrultuda hazırlanmasını garanti altına almaya çalıştı. Bir yandan da özgürlükleri kısmaya çalıştı, basın üzerinde baskı oluşturdu…
Devrimci kitleler ise Mursi’nin bu hamlelerin nereye evrildiğini gördüler. Birincisi Mursi’nin yetkilerini arttırmasını yeni firavunun ortaya çıkışı olarak gördüler. Meclisi ise zaten meşru görülmüyor, haklı olarak. Çünkü bu meclis Mübarek’in devrilmesinin ardından İslamcılar hariç hiç kimsenin hazır olmadığı bir anda apar topar yapılan seçimler ile oluştu. Bu sayede İhvan (Müslüman Kardeşler) ve Selefiler meclisin %70’inden fazlasını kontrol eden bir güç elde ettiler. Oysa daha sonra yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İslamcılar bu oranın çok gerilerinde kaldılar. Mursi’de ikinci turda ancak %51’e %49’luk bir dengeyle cumhurbaşkanı seçilebildi. Bu yüzden kitleler meclisi meşru görmüyorlar ve Mursi’nin bu meclisi güçlendirmesini diktatörlüğe doğru atılmış bir hamle olarak görüyorlar. Mursi’nin özgürlükleri kısıtlamak istemesi ise başlı başına kitleler için isyan sebebi durumunda.
Neticede Arap Baharı ile başlayan kitlesel eylemler radikalleşiyor ve İhvan’ı vuruyordu. Kitlesel hareket o kadar büyüdü ki İhvan, süreci kendi lehlerine çevirecek bir hamle yapmak için Mursi’nin söz konusu değişikliklerini referanduma götürme kararı aldılar. Bununla hesapladıklarını şöyle sıralayabiliriz:
1) İhvan ve müttefiki haline gelen Selefiler, Mısır’ın en yaygın örgütlenme ağına sahip ve en zengin partileri konumunda. Karşı tarafında bu derecede yaygın ve disiplinli bir örgütlüğü bulunmuyor. Bunun dışında referandum sürecinde iktidarda olmanın nimetlerinden olabildiğince yararlanmayı hesaplamaktalar.
2) Mursi, arkasına ABD’nin uluslar arası sermayenin desteğini almayı ummaktadır. ABD kitle hareketi karşısında Mübarek’i kurban vermiştir. Şimdi elinde kendisiyle beraber çalışabilecek İhvan vardır. ABD, bu partnerini de kaybetmek istemeyecektir. Kitle hareketi giderek radikalleşmekte, sola kaymakta ve İsrail-ABD meselelerinde Mısır’ın daha net olmasını istemektedir. Bu, durum onlar için tehlikelidir.
3) İhvan, 85 milyonluk Mısır’ın çoğunluğunu oluşturan kırsal nüfusun politik süreçlerin uzağında olmasına ve geleneksel olarak güçlü olan muhafazakar dokuya güveniyor. Böylelikle hayır cephesini ateistlik “suçlaması” üzerinden vurmayı düşünüyor.
4) İhvan ayrıca kentlerdeki en yoksul örgütsüz yığınların desteğine güveniyor. Bu kesim İslamcı vakıf vb’lerinin yardımlarından faydalandığı için İhvan’a ve Selefiler’e kendilerini yakın hissediyorlar.
5) İhvan, süregiden kargaşa ve belirsizlik ortamından yorulan, daha büyük çatışmalardan tedirgin olan küçük burjuva kesimlerin düzen ve otorite lehine oy kullanarak evet’i tercih edeceğini hesaplıyor. Aynı şekilde sermaye çevrelerinin kaos ortamından kurtulmak adına arkalarında duracağını düşünoyor.
6) Hayır cephesinin net bir program ve örgütsel ifadesinin olmamasının Mursi karşıtı cepheyi hem kampanya hem de ideolojik içerik açısından zayıflatacağı hesap ediliyor.
7) Mursi, hayır kampında yer alacak olan Mübarek artıklarını sürekli gündeme getirmek suretiyle, devrimden yana pozlar takınmayı hesaplıyor. Böylelikle bizdeki “yetmez ama evet” türünden bir yarılma yaratarak karşıtlarını bölmeyi ve fikirsel olarak etkisiz hale getirmeyi amaçlıyor.
Sonuç
Güçlü temelleri olan bu hesaplar tutar mı bunu zaman gösterecek. Cumhurbaşkanlığı ikinci turunda Mursi’nin zar zor seçildiğini hatırda tutmakta fayda var. Aynı zamanda başlarda var olan demokrasi- İhvan ilişkisi konusundaki kafa karışıklıkları büyük ölçüde ortadan kalkmış durumda. Bunun dışında büyük kitle hareketinin, kitlesel radikalleşmenin gerçekleştiği bir dönemde bu hamle Mursi’nin elinde patlayabilir. Hatırlayacak olursak geçtiğimiz yıl Yunanistan’da Papandreu sosyal yıkım paketlerini referanduma götürme kararı almıştı. Ama emperyalist kapitalistler tehlikenin farkına vararak Papendreu’nun bu planını iptal ettirmişlerdi. Mısır’da durum farklı. Emperyalistlerin Mısır’a bu kadar aleni şekilde bir şey dikte ettirme şansları yok. Herşeyden önce böyle bir hamle Mursi’nin ipin çekmek anlamına gelir.
Diğer taraftan bu saatten sonra hey şey yolunda gitse bile kitle hareketi öyle bir noktaya erişti ki artık belirli tarihsel eğilimler geri çevrilemez duruma geldi. Nedir bunlar: Birincisi, Mısır’da laik tandanslı, sosyalizme açık, antiemperyalist bir gençlik kuşağının geleceği kucaklayacak olmasıdır. İkincisi siyasal İslam’ın gerilemesidir.
Öte yandan 15 Aralık’a kadar Mursi’nin işi çok zor. 1 Aralık’ta İhvan ve Selefiler örgütlü güçlerini alanlara yığarak gövde gösterisi yaptılar ve Mursi referandum kararı aldı. Ama Mursi karşıtı eylemler durulmadığı gibi 4 Aralık (Salı) günü göstericiler Mursi’nin başkanlık sarayına yürüdüler. Bu yazının yazıldığı sırada oturma eylemi halen sürmekteydi ve Mursi büüyk güvenlik önlemleri eşliğinde sarayından güç bela dışarı kaçabildi. Aynı gün 12 gazete baskıları protesto etmek için basılmadı, 5 tv kanalı yayın durdurdu.
Gelen haberlere göre eylemler yayılıyor ve kitlelerdeki heyecan üst boyutlarda. Devrimin yeni bir aşamaya doğru evrildiğini düşüncesi oldukça yaygın. İşçi sınıfı eylemlerinin öne çıkması ve olası bir genel grev Mursi’ye bitirici darbeyi indirebilir. Diğer taraftan dillerden düşmeyen devrimin tamamlanmasının altı açık bir şekilde doldurulmaldır. Bunun tek yolu sürekli devrim çizgisinin hayat bulmasıdır. Yani emperyalist kapitalizm birincil hedef olarak saptanmalı, temel hak ve özgürlüklerin ancak işçi iktidarı ile garanti altına alınabileceği vurgulanmalıdır. Mısır’daki isyan Tunus’a ve Yunanistan’a bağlanmalı ve küresel kapitalizme karşı işçi sınıfının uluslararası eylem birliğinin önemi kitlelere gösterilmelidir.