- Okur Mektubu: Eğitim Sisteminin Ötekileştirilmiş Öğretmenleri - Kasım 22, 2025
- Şili Seçimleri Sağın Güçlenişini Ortaya Koydu – V. U. Arslan - Kasım 19, 2025
- Trump’ın Yeni Cephanesi: Antikomünizm – Emre Güntekin - Kasım 15, 2025
Bugün sayısı 60 binin üzerine çıkarak sayısal olarak azımsanmayacak boyutlara ulaşan ücretli öğretmenler, sefalete mahkum edilmiş durumda. Ücretli öğretmenlik neoliberal köleliğin bir yansıması. Bu sistemin temelleri 1990’lı yıllarda atılmış, 2003 tarihinde ise resmen uygulamaya konulmuştur. AKP iktidarı boyunca sayıları katlanmış, çalışma koşulları giderek kötüleşmiştir.
Bugün mühendislik, sağlık meslek yüksek okulu, iktisadi ve idari bilimler gibi herhangi bir fakülteden mezun olmak ücretli öğretmen olmak için yeterli. Bu da öğretmenlik mesleğinin ve eğitim fakültelerinin kıymetini ayaklar altına alıyor. Birçok örnekte zengin semtlerin öğretmenlerinin çoğu, neredeyse hepsi kadrolu öğretmenken gettolarda ise durum maalesef ki içler acısı. Bundan dolayı gettoda yaşamını sürdüren öğrenciler akademik anlamda yeterli olmayan insanlar tarafından eğitilmeye çalışılıyor. Bu da öğrencilerin akademik hayata genç yaşta küsmesine sebebiyet veriyor. Son olarak kendim karşılaştığım bir durumu örnek olay olarak anlatmak istiyorum. Radyo ve televizyonculuk bölümü mezunu bir arkadaşımız ortaokulda İngilizce öğretmenliği yapıyordu. İngilizce bilip bilmediğini sorduğumda aldığım yanıt karşısında şoke oldum. Öğrencilerle beraber bende öğreniyorum demişti.
Aslında bugün ücretli öğretmenlik sistemi bu kadar sıkıntılıyken gelin birde ücretli öğretmenlerin durumunu inceleyelim. Ücretli öğretmenler neyden sorumlu veya sorumlu değil bunun da bilgisine tam anlamıyla sahip değildir. Bu konuda yapılacak en küçük araştırmada bile sadece ücretli öğretmenlerin görev ve sorumluluğu sınıf defterini doldurmak ve fiili olarak sınıfta olmaktır (sınıfın içerisinde olmanız öğretmen olmanıza yeterli). Ama buna ek olarak ücretli öğretmenlere pano, nöbet, BEP, BİGEP gibi kırtasiyecilik görev ve sorumluluğu yüklenmektedir. Bu görev ve sorumluluğu yerine getirmeyen ücretli öğretmenler de maalesef ki idareciler tarafından mobbinge maruz kalıyor. Zaten yönetmelikten bir haber olan ücretli öğretmenler fotokopi makinası başında saatlerce kuyruklar oluşturup belge işlemleri ile uğraştırılıyorlar. Tehdit olarak da hocam eğer yapmazsanız sizlere tutanak tutarız gibi sözlü tehditlere maruz bırakılmaktadırlar. Oysa tutanaklar sadece kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlere (daha kadro almaya hak kazanamamış öğretmenler/ ilk 5 yılını dolduramamış yeni atanmış öğretmenler) tutulabilir. Ücretli öğretmenlere çocuklara kötü muamele, uzun süre devamsızlık gibi durumlarda tutanak tutulabilir.
Buna karşılık tutanak cezalarının ise maaştan kesme, kınama v.b. yaptırımları vardır. Bu zaten ağır bir sömürü altında üç kuruş para alan ücretli öğretmenlere uygulanamaz. Ücretli öğretmenlere uygulanabilecek cezalar ise işten atılma ve bir sonraki yıl çağrılmamaktır. Kaldı ki sistem böyle sürmeye devam ederse gelecek yıl yine aynı kurumda olmasa da farklı bir kurumda illa ki ücretli öğretmene ihtiyaç duyulacağı kesindir.
Ücretli öğretmenler için ne yazık ki bir çatı bulunmamaktadır. Var olan mücadele ise bireysel veya bölgesel olmaktan ileri gidememektedir. Çünkü ücretli öğretmenlerin sendika hakkı bulunmamaktadır. Mevcut sendikalar ise durumu görmesine rağmen bu konuda bir şey yapmamaktadırlar. Bu da ücretli öğretmenleri yalnızlığa itmektedir.
Şimdide devlet mekanizmasının buradan insan sömürüsünü biraz tartışalım. Bugün bir sözleşmeli/kadrolu öğretmenin brüt maaşı 59.000 TL dir. Bu sadece öğretmen brüt maaşıdır (ek derslerle daha da fazla olabilmektedir). Ama aynı işi yüküne sahip olan bir ücretli öğretmenin maaşı ise 15-25 bin arasında (girdiği derse bağlı olarak) değişmektedir. Bu da aslında atama sayılarının neden az olduğunun göstergesidir. Çünkü MEB yapacağı 1 kişilik kontenjan parası ile 3 tane ücretli öğretmen çalıştırabilmektedir. Oysa 2026 yılı bütçe görüşmelerinde eğitime ayrılan para 1 trilyon 944 milyar liradır yani devlet bütçesinin %15.3’ü MEB’e ayrıldı. Peki buradan soruyoruz bakan Yusuf Tekin devlet okullarına minimal bütçeler ayrılırken dudak uçuklatan bu büyük bütçe nereye aktarılıyor. Okulların temizliği ve tesisat işlemleri iğrenç durumda. Öğretmenlerin çoğu ücretli, İstanbul’da bir ilkokulda 55 tane ücretli öğretmen bulunmakta. Urfa’da birçok okulda idareciler dışında bütün öğretmenler ücretli öğretmen ve çoğu şehrin gettolarında durum bundan çok da farklı değil iken devlet bütçesinin %15.3’ü nereye aktarılıyor?
Peki çözüm nedir?
Böyle bir sorunun var olduğunu her yerde dile getirip kamuoyu oluşturulmalıdır. Dönüp bakıldığı zaman bu sorunu yan yana gelen 100.000 ücretli öğretmen çözebilir. Ama yukarıda da dediğimiz gibi hem ücretli öğretmenleri yan yana getirecek bir platform bulunmamakta hem de bu kadar geniş meslek grubunu içerisinde barındırdığı için böyle bir durum maalesef ki çok zor duruyor. Bu konuda ücretli öğretmenlik sisteminde en fazla mağduriyeti yaşayan velilerin bilgilendirilmesi gerekmektedir. Geçtiğimiz Eylül ayında Urfa’nın Siverek ilçesinde okul dönemi başlamış olmasına rağmen ilk hafta ders işlenmemesi üzerine veliler okul idaresini protesto edercesine okula gelmiş ve büyük bir kamuoyu oluşmuştu. Aslında çözüm de tam olarak budur. Ücretli öğretmenlerin fazla olduğu bölgelerde veliler bu konuda harekete geçmelidir. Çünkü bugün dönüp bakıldığında aslında bu sistem siyasal iktidar için çok kullanışlı bir sistem. Buna çözüm olacak tek çözüm veliler ile yapılacak kitlesel protestolardır.













