Azerbaycan’dan Türkiye’deki Muhalefet Nasıl Görünüyor? – Ahmad Mammadli

Azerbaycan’dan Türkiye’deki Muhalefet Nasıl Görünüyor? – Ahmad Mammadli

Azerbaycan’da yaşayan bir genç olarak Türkiye politikasını çocukluğumdan beri aktif olarak izlemekteyim ve son zamanlar tepkilere sebep olan bir konuyu ele almak istedim. Bu da iktidarları birbirine çok yakın olan iki ülkenin aslında muhalefetinin birbirinden aslında çok uzak, hatta bilgisiz olması meselesi.

Yakın dönemde Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde devletler bazında yapılan ortaklıklara paralel olarak siyasi muhalefet partilerinin de bir ortak bakışları var. 

Mesela, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Şuşa şehrinde bir okul açmak istediğinde Aliyev iktidarının buna izin vermemesi üzerine Azerbaycan’ın ana muhalefet partisi olan Azerbaycan Halk Cephesi Partisi lideri Ali Karimli Bahçeli’nin tutumunu desteklemiş ve Aliyev’i bu konuda eleştirmişti.

Aynı zamanda Azerbaycan’da geleneksel muhalefet ve yeni ortaya çıkan sağ yönlü muhafazakar partiler Türkiye seyahatlerinde birçok durumda AKP, MHP ve İYİP ziyaretleri yapar. Ama çok ileriye gitmez ve sol muhalefete karşı Türkiye’nin kendi iktidarından bile fazla ayrıştırıcı ve saygısız davranırlar. Böyle davranışlara Azerbaycan’da “Papadan çok hristiyan olmak” da denir. 

Bir örnek olarak Musavat Partisi eski genel başkanı ve halihazırda parti meclisi başkanı Arif Hacılı siyasi tutsak ve AİHM’in beraatine karar verdiği eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı “terörist” diye sosyal medya hesaplarından damgalamıştı. Halbuki Arif Hacılı kendisi de zamanında AİHM’in de siyasi tutsak olarak tanıdığı biriydi ve Azerbaycanda AİHM kararlarının uygulanmasını destekliyor. Hatta partisi Avrupa’daki liberaller ve demokratların ittifakı olan ALDE’nin üyesi ve Avrupa oturumlarına da parti olarak katılıyorlar. 

Aslında benzer tutum Türkiye’de de mevcut. Azerbaycan halkına daimi olarak Boraltan Katliamı üzerinden siyasi propaganda yapan Aliyev iktidarı ülke içindeki sivil toplum ve aktivistlerin CHP ve Türkiye muhalefeti sempatisi de duymasına sebebiyyet vermişti. Ama CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Haydar Aliyev’e sempati duyduğunu bildiren tutumu, yeni genel başkan Özgür Özel’in daha da ileriye giderek resmi olarak 350’den fazla, gayri-resmi 1000’den fazla kişiyi suçsuz yere hapse atan ve ülkesinin doğal kaynaklarını kendi ceplerine dolduran bir aile iktidarının başındaki şahsa, yani İlham Aliyev’e karşı sıcak yaklaşması ve beraberinde COP29 zamanı Azerbaycan’ı ziyaret eden Ekrem İmamoğlu’nun halkın bile tanımadığı Bakü Valisi ve Azerbaycan’daki muhalif gençler hakkında karalama kampanyaları yürüten ve iktidarın trollüğünü yapan gençleri “genç girişimciler” olarak tanımlayarak onlarla görüşmesi Azerbaycan genç muhalif kesiminde ve sivil toplumunda tepki aldı ve şöyle bir olgu oluşturdu : “Türkiye’nin ne iktidarı, ne de ana muhalefeti için demokrasi bir genel değer değil, sadece çıkar konusudur.”

Ekrem İmamoğlu’ndan ve CHP’den Azerbaycan halkı yerine devrim niteliğinde bir tutum takınması beklenemez elbette. Ama otoriter rejimlere karşı daha omurgalı davranış beklenmekteydi.

Azerbaycanlılar kendi ülkelerinde özgür ve şeffaf seçim olmadığı için Türkiye’deki seçimleri heyecan ve merakla izliyor. Hatta kendi hayatımdan bir örnek vermek istiyorum. Babam SSCB döneminde Gürcistan’dan Azerbaycan’ın İran sınırına yakın bir köyde öğretmenlik yapması için atandı ve sonra bu köyde yaşamaya devam ettiler. Bu köy Bakü’den yaklaşık 300 kilometre uzakta ve hayat şartları iyi bir yer değil. Buna rağmen bizim köyde 2018 ve 2023 Türkiye cumhurbaşkanı seçimleri olurken insanlar gruplara bölünür, kimin kazanacağı ve yaratacağı etki üzerine tartışırlardı. Yani basit bir örnekle Azerbaycan halkı şehirlisinden köylüsüne dış politika konularında aslında hiperaktiftir diyebiliriz.

Şimdi konumun en püf noktasına geliyoruz. Azerbaycan’ın geleneksel muhalafeti demokratik yapısı zedelenmiş ve biraz Aliyev’e benzemiş durumda. Türkiye’deki muhalafete olan tutumları ise sadece milliyetçi partilere yönelik pozitif ve CHP’ye karşı mesafeli. Eski adıyla HDP, şimdiki adıyla DEM Partiye aşırı karşıt durumda. Öyle ki muhalafet parti liderleri doğrudan doğruya haksız yere tutuklanan Selahettin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında daha az konuşmaya hatta konuşmamaya dikkat gösteriyorlar. 

Bunun karşıt görüşü oluşturan sebeplerden birinin komik gelse bile bir hikayesi de var. Azerbaycanın geleneksel muhalefeti İlham Aliyev ve babası Haydar Aliyev’i Azeri olmamakla suçlarken ve Aliyev ailesinin Kürt-Ermeni soyundan geldiğini ve halka kötü davranmasının sebebini buna bağlıyor. Ve bu hikayeyi Karabağ konusu ile de bağlayarak 30 yıldır Aliyev’i Ermenilerin hamisi olmakla suçluyor ve kitlelerine de bu hikayeyi anlatıyorlardı. 

Hatta Azerbaycan’da 2003 seçimlerinde iktidarın zorla Haydar Aliyev’den oğlu İlham Aliyev’e geçmesine itiraz olarak meydanlara çıkan halk onlara karşı fiziki şiddet uygulayan ve hatta ölümüne darp eden kolluk kuvvetlerinin Azerbaycanlı olmadığını, Kürtlerden ibaret askeri garnizon olduğunu da iddia etti. Bu asılsız hikayeler ne kadar saçma görünsede muhalafet bunu kendi taraftarlarına ve halka inandırabilmişti. Aslında Azerbaycan’da bugünkü Kürt karşıtlığı ve Türkiye’deki Kürtlere, dolayısıyla DEM partiye karşı ayrıştırıcı bakışlarının da böyle bir tarihçesi mevcut. Öyle ki Azerbaycan’daki Kürtler de bu gibi benzer yanılgılardan dolayı kendi kimliklerini herkese açıklamıyor, hatta bazı tanıdığım aileler çocuklarına Kürt olduklarını yalnızca kendilerinin bilmesi gerektiğini tembihliyor. Çünkü I. Karabağ Savaşı zamanı evlerini terk edip köyümüze gelen ailelerin çoğu Kürtlerden oluşuyordu ve savaş başlayana kadar ülkenin Laçın, Kelbecer rayonlarında aynı zamanda Ermenistan sınırı istikametinde yaşamaktaydılar. 

Bu konunun ikinci tarafı olan Türkiye muhalafetinin de  Azerbaycan’daki siyasi baskılara kayıtsız kalmasının en kısa yorumu olası iktidar değişikliğinde enerji deposu olan Azerbaycan’ı kaybetmemek ve hangi rejim olursa olsun onunla siyasi uzlaşma sağlamak. En azından Türkiye’nin en büyük muhalefet partisi olan CHP’nin ve  seçim zamanı altılı masada temsiliyeti olan partilerin tutumu Azerbaycan tarafında bu yönüyle değerlendirilmekte.

Ahmad Mammadli (Bağımsız Araştırmacı ve İnsan Hakları Savuncusu)

KATEGORİLER

Yorumlar

(0)