AKP’yi Yenilgiye Uğratmanın Formülü – Güneş Gümüş

AKP’yi Yenilgiye Uğratmanın Formülü – Güneş Gümüş

Ülke yeniden seçim atmosferine girmeye hazırlanıyor. Şimdiye kadar on milyonlarca muhalif seçmen Millet İttifakı’nın arkasında sorgusuz sualsiz hizaya geçmeye çağrıldı. Aritmetik hesaplarla CHP’nin, İyi Parti’nin, Saadet’in, Deva’nın, Gelecek Partisi’nin oyları toplamının AKP ve Erdoğan’ı yenmeye yetmesi hedeflendi. Ama olmadı. Sebepleri hakkında çok şey söylendi, ama aslında işleyen mekanizma hep aynı. Seçim değil nüfus sayımı yapıyoruz adeta. Milyonlarca insan yaşam tarzlarına, etnik kökenlerine, dinsel inançlarına göre oy vermeye zorlanıyor. Kimlik/kültür kutuplaşmasını aşacak politikaları hayata geçiremediği için muhalefet her defasında AKP’ye yenildi. Bu seçim öncesi Millet İttifak’ı da çatırdadı; ama o kadar yüksek hayat pahalılığına rağmen yine herkes AKP’yi favori görüyor, çünkü mekanizma değişmiş değil.

Mesele burada başlıyor zaten. Muhalif toplumsal kesimlere 5 dakika zaman ayırıp oy vererek AKP’den, Erdoğan’dan kurtulabilirsiniz mesajı pompalanıp durdu. Sonuç hezimetten başka değil. Bir kere bu mantıkla AKP’nin her daim kazanan olduğu kimlik/kültür kutuplaşması aşılamıyor. Ekonomik krizin vurduğu yoksul bölgelerde çoğunluk, burjuva politikacıların yarışında kendisine yakın hissettiği kimlik temsilcisi olarak Erdoğan’ı görüyor. Her seçim döneminde Kürt sorunu üzerinden milliyetçiliğin sesi de yükseltilince Erdoğan’ın hayat pahalılığı ve yoksullaşmanın hız kazandığı şu zamanlarda kendi sağ-muhafazakar tabanını tutması mümkün oluyor. Muhalefetin alternatif olabilmesi için bu kimlik/kültür kutuplaşması eksenini değiştirecek ölçüde güçlü bir siyasete ihtiyacı var. Toplumsal hoşnutsuzlukları hedef alan, AKP’nin patrondan, para babalarından yana siyaset yapmasını ana gündem haline getiren; emekçiden yana bir mücadele veren mi var? Burada partimiz SEP ve bir dizi sosyalist yapının verdikleri emekleri göz ardı etmiyorum. Umut ve iyimser bir gelecek ordadır zaten. Ama bugün somutta geleneksel sol partiler ve sendikalar mücadele sahasında yokları oynuyorlar. Burada belirtelim: Benim memurum, benim emekçim, benim emeklim diye başlayan nutuklar kimseye sahici ve samimi gelmiyor. Salt konuşmanın oyun kurucu olması da beklenemez. Asıl fark yaratacak olan şey, fiili mücadele, güçlü kampanyalar ve örgütlü mücadeledir. Ülkedeki havayı değiştirecek olan şey budur.

Mesela asgari ücrete yılda 1 zam gelmesine karşı, emekli maaşlarının sefalet düzeyinde oluşuna dair güçlü bir karşı tepki gelse, gündemi bu tartışma işgal etse Erdoğan da AKP de çok yorulacak. Patronlarla arayı iyi tutma odaklı CHP’nin böyle bir emekçi gündemiyle AKP’yi darlamakla işi olmaması şaşırtıcı değil de DİSK’in ya da 50 bin üyesi olduğuyla övünen TİP’in böyle bir çalışma yapmanın yakınında bile olmaması emekçilerin sahipsizliğini ve devrimcilerin güçlenmesinin ne kadar hayati olduğunu ortaya koyuyor.

Şu acı gerçeği, büyük beklenti ile girilen son seçim sonrasında herkes anladı herhalde; AKP’den kurtulmak 5 dakikalık bir oy verme enerjisinden fazlasını istiyor. Kendi kariyerinin, rantının peşinde ülkenin, halkının çıkarlarını bir kenara atmaktan geri durmayacak burjuva muhalefet liderleri toplamı bizi kurtarmayacak. Aksine başarısızlığa mahkum politikalarıyla halka, AKP’yi durdurmaya dair umutsuzluk kaynağı oluyorlar. Karşımızda ülke çapında onlarca yıldır politik hedeflerle örgütlenmiş, tarikatlarla iç içe geçmiş, iktidar aygıtlarının gücünü eline toplamış bir güç varsa biz de ülke sathında örgütlenmek, toplumsallaşacak taleplerle gündeme etki etmek ve AKP karşısında direnç odaklarını güçlendirmek zorundayız. Umutsuzluğa kapılıp bir kenara çekilmek AKP’nin gücünü ve etkisini artırmaktan başka sonuç vermeyecektir. Emek vererek kendi geleceğimizi şekillendirme mücadelesini büyütmek tek çıkar yolumuz.