Kaos Planı Devrede mi? – Güneş Gümüş
AKP-MHP iktidar bloğu 2023 seçimlerini kazanamayağını anladığında 2015’te olduğu gibi yeni bir kaos planını devreye sokar mı? Doğrusu bu şüpheler muhalif herkesin aklını kemiriyordu.
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP meclis çoğunluğunu kaybedince hükümet kurulamamış ve hemen ardından patlamaya başlayan bombalar ve artan çatışmalarla 1 Kasım seçimlerine gidilmişti. Ortaya konan kaos planı ile sağ seçmen yeniden AKP’ye yönlenmiş ve AKP istediğini alarak tek başına iktidar olmuştu.
Ama o zaman çatışmaların tarafları vardı. 2015’te canlı bombalarla katliam yapan IŞİD bugün artık çok zayıfladı. 2015’te hendek/şehir savaşları inisiyatifini alan PKK de bugün Türkiye hudutlarında zayıfladı ve çatışmaları tırmandırmaktan ne umabilir? Üstelik çatışmalar neticesinde artan devlet baskısından en fazla zarar görenin Kürt ulusal hareketi temsilcileri olduğu ortada. Yani 2023 dönemecinde kaos planını devreye sokmanın koşulları pek de varmış gibi görünmüyordu.
Ama 13 Kasım’da Taksim’de patlayan bomba ve sonrasında yaşananlar bir çeşit kaos planının koşullarının geliştirilmeye çalışıldığını gösteriyor. Nitekim Süleyman Soylu Taksim’deki patlamanın hemen ardından saldırından PKK/YPG’yi sorumlu tuttu ve Kobane’yi hedef gösterdi. Oysa İstiklal Caddesi’ne bombayı bırakan Alham Albashir dahil olmak üzere şimdiye kadar ortaya çıkan bütün bulgular işin içinde başka işlerin olduğu şüphesini güçlendirdi. İnandırıcılığını tümden kaybetmiş olan Soylu’nun açıklamaları bizzat Tayyip Erdoğan tarafından dolaylı biçimde yalanlandı. Nitekim Berat Albayrak’a yakın Sabah gazetesinin önceki gün yaptığı haber, Soylu’yu boşa düşürürken tabloyu bizler için biraz olsun netleştirir cinstendi.
Çünkü habere göre Alham Albashir polisteki ilk ifadesinde; ağabeyinin ÖSO’da üst düzey bir komutan, ailesinin de ÖSO taraftarı olduğunu, kendisinin de YPG tarafından “ÖSO casusu” olduğu suçlamasıyla 1 ay hapse atıldığını, ailesi üstünden tehdit edilerek zorla İstanbul’a gönderildiğini söylemişti. Ama İçişleri Bakanı Soylu, Albashir’in polisteki ifadesini bildiği halde Albashir’in “Beni YPG istihbarat elemanı olarak eğitip İstanbul’a gönderdiler” dediğini öne sürüyordu. Yani ilk olarak Erdoğan’ın Esad ile yakınlaşmasından rahatsız olan, tehditler savuran, Afrin ve Azez gibi şehirlerde TSK kontrol noktalarında protestolar düzenleyip bayrak yakan ÖSO oluşumları gündeme gelecekken YPG için düğmeye basıldı.
Ve derhal mesele hiç aydınlatılmadan TSK hava ve kara birlikleri Suriye ve Irak sınırındaki YPG mevzilerini bombaladı. Kobane’ye kara harekatının yapılacağı Erdoğan tarafından duyuruldu. Kobane Kürt ulusal hareketi açısından stratejik, demografik, tarihsel ve sembolik açılardan son derece kıymetli. Bu yüzden özellikle kara harekatı neticesinde canı yanacak olan YPG ve PKK’nin misillemelerde bulunması mı isteniyor? Pekala Ankara ve İstanbul’da patlayacak olan bombalarla istenen kaos ortamının sağlanması mümkün olabilir. Nitekim Kandil cephesinden son dönemlerde şehirlerde eylem yapılması çağrılarının geldiği biliniyor.
AKP/MHP geçmişte askeri alanda milliyetçi zaferler elde etmedi değil. Afrin ve Serakeniye-Tel Abyad bölgesinin işgal edilmesi ya da Ermenistan’a karşı Azerbaycan ile elde edilen askeri başarılar gibi. Ama baktığımızda bu askeri başarılar AKP’nin toplumsal desteğinde bir ilerlemeye vesile olmadı, olsa olsa kendi destek tabanını sıkılaştırmaya hizmet etti. Milliyetçiliğin çok etkili olduğu bir sırada işlerin tam tersi olması gerekirdi. Ama kutuplaşma bu sefer AKP’nin aleyhine işliyor. Örneğin 2019’daki yerel seçimlerde AKP ağır hasar aldı. Bugün “Ermenilere karşı kazanılan Karabağ zaferini” kim hatırlıyor! Yani bugün şayet Kobane’ye yapılacak operasyon başarılı olsa bile AKP seçimler için istediği itilimi yakalayamayabilir.
Elbette ki burjuva muhalefet bloğunun bu operasyonla AKP’yi izleyerek siyaseten felç geçireceği, HDP ile bu blok arasındaki gerilimin yükseleceği, Erdoğan’ın prestij yakalayacağı aşikar. Ama bütün bunların Türkiye gibi bir yerde aylar içerisinde unutulacağı da aşikar. Ama Kobane operasyonuna karşı PKK tarafından yapılacak misillemelerle ya da provokasyonlar sonucu ülke içerisinde başlatılacak şiddet sarmalının yaratacağı korku atmosferi “terör” karşısında güçlü ve sert bir iktidar seçeneğini sağ seçmen için cazip kılabilir. İşte bu da RTE’nin %50 barajına doğru yaklaşmasına zemin hazırlayabilir. Bu da olmazsa fırsattan istifade OHAL ilan edilebilir, seçimler çalınabilir ya da ertelenebilir…
Kürt sorununda tavır almak burjuva muhalefetin boyunu aşıyor. Milliyetçi zehirin etkisi yüzünden bırakın olası Kobane operasyonuna karşı çıkmayı Taksim’deki katliamın izini sürmekten bile imtina ediyorlar. Bu da onları AKP’yi izlemek zorunda bırakıyor. Ama devrimciler mutlaka gerçekleri anlatarak sınıf bilinçli enternasyonalist bir birikimin oluşması için mücadele edeceklerdir. İşçilerin birliği halkların kardeşliği çizgisinin gelişmesi dışında iyimser bir geleceğimizin olmadığı ortada. O halde tüm gücümüzle bunun için çalışalım.