Mafya Düzeninde Skandal Bitmiyor!

Mafya Düzeninde Skandal Bitmiyor!

Eski kuşak haber programlarının diliyle giriş yapacak olursak gün geçmiyor ki Türkiye’de mafya-siyaset-sermaye üçgeninin birbirine bağlanmadığı yeni bir skandal patlak vermesin. Özellikle son birkaç yıldır artık bu konudaki toplumsal duyarlılıkları sonuna kadar törpüleyecek şekilde yeni skandallarla haşır neşir oluyoruz. 

Sedat Peker’in ifşaatları sonrasında başlayan ve kamuoyunun adeta bir talk show izler gibi seyirci kaldığı bu skandallar silsilesine son birkaç haftada yeni karakterler de eklendi: Önce MHP’ye yakın Hüseyin Eryılmaz, Erol Evcil gibi isimler etrafında şekillenen ve demirçelik fabrikaları üzerinden kamunun onlarca milyar liralık vergi vurgunuyla zarara uğratılması; Adana’da başında bir cumhuriyet savcısının bulunduğu, narkotik polislerinin de içerisinde yer aldığı bir uyuşturucu çetesinin ortaya çıkması ve son olarak Necip Hablemitoğlu cinayetinin azmettiricisi olarak aranan eski özel harpçi ve bir dönem adı MİT Müsteşarlığı için de geçen Levent Göktaş’ın etrafında biriken şaibelerin ortalığa dökülmesi…

Levent Göktaş, Haziran ayında hakkında Hablemitoğlu cinayeti nedeniyle yakalama kararı çıkarılınca sırra kadem basmıştı. Göktaş’ın yakalanacağını anlayınca ortalıktan kaybolmasının arkasındaki ilişkileri T24’te Tolga Şardan’ın yazısından okuyabilirsiniz. Klasik bir Türkiye hikayesi var karşımızda: Göktaş muhtemelen kendisine operasyon yapılacağı istihbaratını alır ve ilginç bir şekilde en son görüldüğü yer olan İnan Kıraç’ın şirketi Kıraça Holding binasından sırra kadem basar. Aynı zamanda avukat olan Göktaş, bir dönem Sezgin Baran Korkmaz ile İnan Kıraç arasındaki ticari sorunun çözümü konusunda Kıraç’ın avukatlığını da yapmıştı. Göktaş, Sezgin Baran Korkmaz ile İnan Kıraç arasındaki anlaşmazlığı nasıl çözdüğünü Sözcü gazetesinden Aytunç Erkin’e anlatmıştı. İnan Kıraç da Vahap Munyar’a verdiği röportajda Göktaş’ın sorunu nasıl çözdüğünü övgüyle aktarıyordu.

Geçtiğimiz günlerde Göktaş adına bir twitter hesabı açıldı ve buradan kendisini kullanıp bir kenara atanların kabusu olacağını günün moda tabiriyle tuğlayı çekeceğini duyurdu. Fakat sonrasında avukatları tarafından hesabın kendisine ait olmadığı söylendi ve paylaşımları silindi. Hatta Avukat Celal Ülgen hesabı FETÖcülerin açtığını iddia etti. Göktaş, paylaşımlarında “beni Sedat Peker’le karıştırmayın” deyince topa Peker de dahil oldu. 

Peker Göktaş atışmasından bir şey çıkar mı? Göktaş nereye kaçtı? Kimler kaçmasına yardımcı oldu vs. vs. Sorulabilecek çok soru var. Bu sorular üzerine spekülasyon üretecek değiliz. Ancak bu ve önceki olaylardan karşımıza çıkarabileceğimiz somut gerçekler mevcut: Mafyalaşma artık sermaye düzeninin kaçınılmaz bir gerçeği. Buna bulaşmayan aktör bulmak neredeyse imkansız. Göktaş’ın twitter paylaşımlarının altına etiketlediği hesaplara bakmak yeterli: Koç’tan futbol kulüplerine kadar yok yok. Düzenin bu kadar çamura battığı yerde, cumhuriyet tarihinin her dönemecinde zenginliğini büyütmüş, emekçilerin tepesine çöken rejimlerin kaymağını yemiş bir sermayedarlar da elbette bundan bağımsız kalamaz. 

Bir ikincisi ise kamuoyu seyirci kaldığı ölçüde aktörler geliyor, gidiyor; birileri birilerine operasyon çekiyor, servetlerine çöküyor; sonra başka birileri başka birilerinin özel hayatlarının en ince ayrıntısına kadar önümüze seriyor… Kısacası bizler seyirci kaldığımız ölçüde devrin sahipleri değişiyor ve bu bataklığı bir şekilde canlı tutuyor. Artık bu bataklığı kurutmak için seyirci koltuğundan kalkmanın vaktidir.

KATEGORİLER