Sri Lanka’da Şimdi Ne Olacak? – Emre Güntekin
Güney Asya’nın uzunca bir süredir derin bir ekonomik ve politik krizin içinden geçen ada ülkesi, Sri Lanka tarihi bir kavşakta. Aylardır süren isyan dalgasının ardından 9 Temmuz’da devlet başkanı Gotabaya Rajapaksa’nın sarayının basılmasıyla birlikte, Rajapaksa ailesinin yirmi yıla yaklaşan iktidarları son buldu. Katliamlar, hırsızlıklar, yolsuzluklarla anılan Rajapaksalar kitlelerin gazabından ancak ülkeden kaçarak kurtulabildiler. Kitlelerin öfkesi karanlık bir dönemin sona ermenisi sağladı; fakat emekçiler için kabusa dönen hayatın yerine yeni bir dönemin kapısının aralanabilmesi için bundan daha fazlasına ihtiyaç olduğu görülüyor.
Başkan Rajapaksa’nın ülkeden kaçmasıyla birlikte koltuğunu geçici olarak, geçtiğimiz Mayıs ayında altıncı kez başbakanlığa geri dönüş yapan Ranil Wickremesinghe devraldı. Geçici başkanın ilk adımı “kamu güvenliği”ni gerekçe göstererek OHAL ilan etmek oldu. Wickremesinghe, ayrıca Rajapaksa’nın ardından iktidar partisinin yeni devlet başkanı adayı olarak ön plana çıkarken; kitlelerde eskiye dönüşün bir adımı olacağı gerekçesiyle onun adına karşı bir tepki yükseliyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde onun konutu da kitlelerin öfkesinden nasibini almıştı.
Peki şimdi ne olacak? Sri Lanka’yı ne bekliyor?
Radikal kitle hareketi Sri Lanka’da tarihsel bir olaya imza atarken; 9 Temmuz’da başkanlık sarayının basıldığı görüntüler uzun yıllar hafızalardan silinmeyecektir. Dahası kitle hareketinin bu kadarla yetinmek istemediğini aradan geçen on günlük süreç gösterdi. Sri Lankalı emekçiler sorunun sadece Rajapaksalardan ibaret olmadığını, kitle hareketini OHAL sopasıyla hizaya çekmeye çalışacağını ilk andan itibaren ortaya koyan Wickremesinghe’ye de gösterdiler. Zira kitleler artık yaşamlarını çekilmez kılan derin ekonomik buhranın, yoksulluğun ve sefaletin mimarlarının hükmü altında yaşamak istemiyorlar.
Sri Lanka bu koşullar altında yeni başkanını belirleyecek bir seçime gidiyor. 20 Temmuz’da rejimin ruhunu yansıtan Sri Lanka parlamentosu ülkenin yeni başkanını belirleyecek. 225 koltuklu parlamentonun 100 koltuğu Rajapaksaların partisinin elinde. Yani eski rejim bir ölçüde, iktidar partisinden kimi kopuşlar yaşanacak olsa bile, yeni dönemin en büyük belirleyicisi olacak. Kim seçilirse seçilsin, önceliği kitlelerin öfkesiyle darmadağın olan düzeni yeniden restore etmek ve yıkımdan kurtarmak olacak. Burada şimdiye kadar kitlelerin karşısına fazla çıkarılmayan ordunun önemli bir rol oynayacağını tahmin etmek zor değil. Yeni seçilecek başkan, göstermelik demokrasi örtüsünün arkasında süngünün üzerinde oturmak zorunda kalacaktır.
Kitleler de bunun farkında ve köklü bir değişimin eski rejimin kalıntıları üzerinden gerçekleşemeyeceğini idrak edebilecek durumdalar. Nisan ayından bu yana parlamentoyu hedef alacak şekilde, eylemlerde “225 defol” sloganı hayli ön plandaydı. Şimdi bu parlamentonun seçeceği yeni bir “Rajapaksa”yla yetinmelerini beklemek pek gerçekçi olmayacaktır.
Sri Lanka’da Suların Durulması Neden Zor?
Ülkede hala enerji kesintileri halkın yaşamını doğrudan etkilerken; en temel gıda ve sağlık malzemelerine erişimde de sıkıntılar sürüyor. Özellikle akaryakıt kıtlığı nedeniyle gündelik yaşam neredeyse tamamen durma noktasına gelirken; insanlar yakıt alabilmek için saatlerini uzun kuyruklarda harcamak zorunda kalıyor.
Enflasyon % 54’e dayanırken; Wickremesinghe’nin memur maaşlarını ödemek için aklına gelen ilk plan enflasyonu daha da körükleyecek şekilde para basımını hızlandırmak. Bununla birlikte ülkenin havayolu şirketinin özelleştirilmesi, vergilerin artırılması ve IMF’nin kapısının çalınması öne çıkan seçenekler… Yani yeni aktörler mevcut krize emekçi sınıflar lehine çözüm üretmek yerine; mevcut yoksulluğu ve sefaleti daha da derinleştirmek dışında bir reçeteye sahip değiller. IMF gibi uluslararası kurumlar halkın sırtına yeni prangalar vuracak anlaşma için suların durulmasını, politik istikrarı sağlayacak yeni bir rejimin işbaşına geçmesini bekliyor.
Fakat kapitalizmin mevcut krizi Sri Lanka’nın içinde bulunduğu derin buhrandan çıkışı zorlaştıran belirsizliklerle dolu. Pandemi ve savaş gibi etkenlerle derinleşen kriz Sri Lanka gibi borçlanma yoluyla ayakta duran, ekonomisi turizm ve ithalata bağımlı ülkeler için yeniden ayağa kalkmayı zorlaştırıyor. Lübnan ve Sudan gibi kriz içinde debelenen ülkeler için olduğu gibi Sri Lanka için de ekonomik ve politik istikrarı yeniden sağlamanın koşulları kapitalist düzen altında oldukça sınırlı.
Sri Lankalı emekçiler nasıl bir düzende yaşamak istemediklerini fazlasıyla gösterdiler. Rajapaksa hanedanlığını alaşağı ederek tarihe geçtiler. Bu benzeri koşullara mahkum edilen yoksul ülkelerin emekçileri için muazzam bir ilham kaynağı olacaktır. Zira kapitalistleri en fazla tedirgin eden şey bu isyan ateşinin yayılmasıdır. Örneğin, Türkiye’de bile iktidar sözcüleri şimdiden bu başkanlık sarayı baskınından etkilenmiş görünüyorlar.
Fakat, eski rejimin alaşağı edilmesi sonrasında yerine konulacak alternatifin ne olacağı sorusunun cevabı tarihin ne yöne akacağını belirleyecektir. Sri Lanka bu tarihsel şoka devrimci bir öncünün bulunmadığı koşullarda girdi ve kitlelerin kendiliğinden öfkesi hareketi bugüne taşımayı başardı. Bunun ötesine geçerek, sosyalist bir seçeneğin gündeme gelmesi ise ancak devrimci bir öncünün varlığı koşuluyla mümkün olacaktır ve şu an tabloda eksik görünen en önemli unsur budur.