IMF Toplanırken “Asıl Düşman İçerde!” Sloganını Yükseltelim!
IMF ve Dünya Bankası’nın yıllık toplantıları 54 yıl sonra ikinci kez Türkiye’de düzenlenmiş olacak ve Türkiye bunun gerçekleştiği ilk ülke olacak. Bugünlerde burjuva medyanın öve öve bitiremediği konuların başında bu geliyor. Ancak, kapitalizmin patronlarının biraraya geleceği IMF ve Dünya Bankası’nın yıllık toplantılarından işçi ve emekçi sınıflar yararına kararlar çıkacağını söyleyemeyiz. Zira Türkiye’nin düzenlemekle övünç duyduğu, uğruna trilyonlar akıtarak saraylar inşa ettiği toplantılarda emekçi sınıflara yönelik yeni saldırılar, krizle birlikte çöküşe geçen kapitalizme nasıl hayat verileceği ve bunun uğruna uygulanacak yıkım politikaları tartışılacak.
IMF’nin tarihçesine kısaca bir göz gezdirildiğinde, politikasının tamamen kapitalist sistemi ayakta tutmak üzere oluşturulduğu karşımıza çıkacaktır. IMF ve Dünya Bankası 1944 yılındaki Bretton Woods anlaşmasıyla II. Dünya Savaşı’ndan galibiyetle çıkan ve ekonomik olarak dünyanın en güçlü ülkesi haline gelen ABD’nin savaştan yıkımla çıkan ülkelerin burjuvazisine mali yardım yapması amacıyla oluşturuldu. Özellikle işçi sınıfı hareketinin tüm dünyada yükseldiği 1960 ve 1970’li yıllarda IMF’nin yönelimlerinden birisi de Arjantin, Brezilya, Şili gibi ülkelerde sınıf mücadelelerini ezen askeri diktatörlükleri desteklemek olmuştur. 1980’lerle birlikte işçi sınıfı mücadelelerinin geri çekilmesinin ardından ise neoliberal saldırıların temel destekleyicileri olan kurumlar haline geldiler.
İstanbul’a Yeni Saldırı Hazırlıkları İçin Geliyorlar!
Türkiye büyük sermayesi IMF ile yeni anlaşmalar imzalayıp krizin bedelini emekçilerin üzerine yıkmanın yollarını ararken, uluslararası sermaye içinse asıl sorun mevcut krizin en az hasarla atlatılması olarak görünüyor. Nitekim bu seneki yıllık toplantıların temel gündemi küresel krizden çıkış yolunun saptanması, finans sisteminin yeniden rayına oturtulması olarak belirlendi. IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarından kısa bir süre önce yapılan G-20 toplantısında bunun sinyalleri net bir biçimde verildi. Türkiye büyük sermayesi emperyalist odaklarla yakınlaşmanın içerisine girmeye çabalarken, IMF toplantılarını bunun bir fırsatı olarak görmekten gerek duymuyor. İstanbul’da onlarca kişinin göz göre göre öldüğü sel felaketi sırasında, toplantılarda kullanılacak, trilyonlar akıtarak inşa ettikleri saraylar için şaşaalı törenler hazırlamaktan geri durmuyorlar.
IMF’ye Karşı Mücadele de Sloganımız “Asıl Düşman İçerde!”
IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantıları yaklaşırken birçok sol çevrede toplantıya karşı eylemlerin hazırlıklarına girişmeye başladı. Ancak, ideolojik olarak IMF konusuna yaklaşımda bugüne kadar ortaya çıkan çarpıklıkların üzerine gitmek toplantı karşıtı eylemliliklerin sınıf çizgisine girmesi için zorunludur. Sermayenin bugüne kadar emekçi sınıflara karşı yürüttüğü birçok saldırının sorumluluğu IMF ve Dünya Bankası’na yüklenmiş ve emekçi sınıfların Türkiye büyük sermayesine yönelik öfkelerinin önüne set çekilmiştir. IMF, Türkiye sermayesinin emekçi sınıflara saldırarak krizi aşmasına kılavuzluk etse de yağmanın kaymağını büyük sermaye cebine indirmektedir. Sol içinde emekçi sınıfların yoksulluğunun sorumluluğu IMF, Dünya Bankası’na yükleyenler, ülke egemenlerini karşılarına almak istemeyen düzen içi unsurlardır.
Bugün her ne kadar sermaye iktidarı IMF’yle anlaşmamakta direniyormuş pozlarına yatsa da özünde Türkiye sermayesinin uyguladığı programın IMF’ninkinden öz olarak farkı bulunmamaktadır. Bu nedenle Türkiye’de işçi ve emekçi sınıfların fakirliğinin, sefaletinin sorumluluğu doğrudan IMF ve Dünya Bankası üzerine yıkılamaz, bu büyük sermayenin politikalarının doğrudan bir sonucudur ve IMF’ye karşı mücadelede asıl hedefimiz onun yerel ayağı olan sermayenin iktidarını devirmek olmalıdır. Bu da ancak küçük burjuva-milliyetçi bir rotanın ötesinde, sosyalist devrimin gerçekleştireceği bir görevdir.