Mikrofon Emekçide:Türkiye’de Beyaz Yakalı Olmak; Makine Müh. Caner Süslü ile Röportaj

Mikrofon Emekçide:Türkiye’de Beyaz Yakalı Olmak; Makine Müh. Caner Süslü ile Röportaj

Röportaj: Onur Demirci ve Şükrü Şahin

Soru: Merhaba hoş geldiniz. Öncelikle eğitim durumunuzdan bahseder misiniz?

Caner Süslü(CS): 2020 Haziran ayında Pamukkale Üniversitesi’nde makine mühendisliğinden mezun oldum. Okurken aynı zamanda bilgisayar mühendisliğinden yan dal yaptım. İyi derecede İngilizce biliyorum.

“Aslında biz öğrenciyken bizlere yetersizlik aşılanıyor. ben bu kadar işsiz kalabileceğimi beklemiyordum. Okuduğun bölüm çok zor olunca mezun olduğun zaman bunun hemen karşılığını alabileceğini düşünüyorsun. Başvurduğun şirket bir sürü program bilmeni bekliyor.3-5 yıllık tecrübe istiyorlar ama öyle bir tecrübem yok. Yine de başvuruyorsun.İnsan kaynakları kendini iyice yetersiz hissetmeni sağlamak için seni mülakatlara alıyor.”

Soru:  Mezun olduktan sonra ne gibi bir beklentiniz vardı ve nasıl bir süreçle karşı karşıya kaldınız?

CS: Aslında mezun olmadan öncesinde şu vardı. ‘Okul bizi eğitim sürecimizde meslek hayatına hazırladı mı? Bizler iş hayatına atıldığımızda yeterli mühendisler olabilecek miyiz? Aslında biz öğrenciyken bizlere yetersizlik aşılanıyor, hocalar tarafından sürekli aşağılanıyorduk. Yaptığın bir şey hiç beğenilmez mi yani. Hiçbir şey beğenilmiyor. Ne kadar çalışırsan çalış bir şekilde sana kendini yetersiz hissettirebilecek bir şey bulunuyor. Mühendislik fakültesi zordur bahanesiyle bir şeylerin yeterli pratiğini öğretmeden bizden teoriyi çok iyi bilmemizi bekliyorlar. Mesela örnek veriyorum; 1.sınıfta teknik resim diye bir ders var, hayatımda ilk defa karşılaştığım bir ders, hiçbir şey bilmiyorum onunla alakalı, rulmanı ben hayatımda hiç elimde tutmamışım, benden çizmemi bekliyorlar. Üniversite hayatım boyunca rulmanı elimde tuttuğum sene 3.sınıftır. Ben bir makine mühendisliği öğrencisiyim ama 3.sınıfta ancak rulman görebiliyorum. Laboratuvarlar yetersiz. Doğru düzgün bir şey göremiyorsun. Tek yapabildiğin kağıt üzerinde hesap yapmak. Beklentim de o noktada şekillendi.Ben bir firmaya girip bir makine tasarlayıp bunun hesaplarını yapacağım, çıkartıp çizimlerini yapacağım vs gibi düşünüyordum. Ama bu iş öyle değilmiş. Asıl işi staj dönemlerinde öğrendim. Ama ben bu kadar işsiz kalabileceğimi beklemiyordum. Okuduğun bölüm çok zor olunca mezun olduğun zaman bunun hemen karşılığını alabileceğini düşünüyorsun. Başvurduğun şirket bir sürü program bilmeni bekliyor.3-5 yıllık tecrübe istiyorlar ama öyle bir tecrübem yok. Yine de başvuruyorsun.İnsan kaynakları kendini iyice yetersiz hissetmeni sağlamak için seni mülakatlara alıyor.

Soru: Özellikle mühendislik gibi- makine mühendisliği hem okunması zor hem de ciddi nitelik isteyen bir meslek- bölümlerde insanlar mezun olduktan sonra haklı olarak iyi bir yerde çalışıp iyi bir hayat yaşamak beklentisi içerisinde oluyorlar ama anlattığın kadarıyla öyle olmuyor.Peki iş bulma süreci senin için nasıldı?Nasıl geçinebildin?

CS:2020 Haziran’dan 2021 Ocak ortasına kadar işsiz kaldım. Yaklaşık 6 aylık bir süreç. Bu süreçte ailem destek oldu ama öğrenciğim bitti ve dolasıyla param da bitti. Aileden para istemeye de çekiniyorsun bir süre sonra. Başvuru yapıyorum iş yerine bunu ailem de görüyor. Ailelerin çocuklarına ‘Bir türlü iş bulamadın. Ne zaman bulacaksın artık?’ gibi baskıları da var. Çalıştığımızda da patronların bizden beklentisi ekstra mesaiye kimin kalacağı. ‘Hadi koçlarım,mesaiye kalın da göreyim. Aferin çocuklar.’ gibi söylemlerle karşılaşıyoruz.

Soru: İş bulma sürecinde insanları en çok yoran şey mülakatlar. Mülakatlarda ciddi haksızlıkların yaşandığını da biliyoruz. Karşı tarafı ne kadar yetersiz hissettirirlerse verdikleri düşük maaş da karşı taraf için  o kabul edilebilir olacak.Kendini yetersiz hissettirebilmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Peki bu röportajı okuyan arkadaşların kendini yalnız hissetmeyeceği örnekler var mı verebileceğin?

CS: Dil konusunda çok zorluyorlar. Programları kullanmayı bilmek konusunda zorluyorlar. Bir keresinde çizim programlarını ne kadar iyi biliyorsun diye sordular bana. Her sene yeni sürümü çıkan oldukça pahalı programlar kullanıyorum ben. Öğrenciler için ücretsiz deneme sürümleri var ama ben artık öğrenci olmadığım için kullanamıyorum. Çok iyi bilmiyorum ama elimden geleni yaparım dedim.’Her gelen o kadar iyi değilim derse nasıl olacak? Hemen alın arkadaşı götürün bir çizimine bakın!’ dediler. Bu üslupla ve bağırarak söylendi bu cümle. Büyük bir özenle giyinip gittiğim ilk iş görüşmemden bahsediyorum. Stresten elim titremeye başladı. Tepki veremiyorum çünkü eğitimli bir beyaz yakalıdan bunları beklemiyorsun. En azından daha rahat geçer diye düşünüyorsun ama öyle olmuyor. O psikolojiyle bir bilgisayarın başına oturtup bir kumpas, bir metre, bir tane de parça verdiler. 15 dakika gibi bir süre içinde bunu çiz dendi. 15 dakika bir şekilde geçiyor ama yaptığın iş kesinlikle beğenilmiyor. ‘Başka yoldan kolay yolla çizebilirdin.’dendi ama benim tecrübem yok, ben sadece bu yoldan çizmeyi biliyorum. Sonra İngilizce mülakata geçildi.Beni boş bir odaya aldılar ve önüme yabancı dili kullanma kılavuzu bıraktılar.’Oku bakalım.Telafuzun varsa ingilizcen de vardır.’dediler. Okuduğun zaman da ‘Çevir bakalım ne anlatıyor burada?’ diye soruluyor. Onu da çeviriyorsun.’Bu çok verimli bir mülakat olmadı.’deniliyor. Bilkent Üniversitesi’nin hazırlığı geçme sınavını koydular sonrasında önüme.Moleküler biyolojiyle alakalı bir sürü teknik terimin olduğu bir paragraf var kağıtta. Biz sizi en geç cuma günü arayacağız. Aramazsak mutlaka siz bizi arayın.’ dendi. Cuma günü de aramadılar tabi ki. Her türlü şeye hazır olmak gerekli mülakatlarda.

Soru: Beyaz yakalılar toplumun bir kesimi açısından tuzu kuru olarak görülebiliyor. Özellikle son dönemde beyaz yakalı yoksullaşması, proleterleşmesi söz konusu; iş başvurularında da sizlerin deneyimli ve donanımlı olması bekleniyor. Peki bütün bu donanımlar beklenirken genç mezun bir mühendis iş görüşmelerinde ne kadar maaş teklifleri ile karşılaşıyor?

CS: Herhangi bir skala yok. Skalanın olmaması bizleri komik tekliflerle karşı karşıya bırakıyor. Stabil bi ücret yok. asgari ücretle de başlayabilirsin, altında bir fiyatla da başlayabilirsin. Asgari ücretin biraz üzerinde maaş alıyorsan kendini şanslı sayabilirsin bile.
Sigortan tabii ki aldığın maaş fazla olsa bile onun üzerinden yatmıyor. Asgari ücret üzerinden yatıyor.

“Umut örgütlenmekte ve birlikte hareket etmekte. Sınıf mücadelesi etrafında örgütlenmek, eşitlikçi  ve adil olabilmek gerekli. Birlik olduğun zaman kimse sana dokunamıyor. Bu sadece iş yerinde değil, hayatın geri kalanında da çok önemli. Tek başınaysan bir yemek sırasında bile hakkın yenilebilir. Ben tüm bunları örgütlü, hakkını kendisi gibi olan emekçilerle birlikte arayan bir mühendis olarak söylüyorum. Haksızlıklara asla baş eğmeden ekmek kavgasını büyütmek gerekiyor.”

Soru: Çalışma hayatının içerisinde beyaz yakalıların durumu nedir? Yaptığınız işlerden keyif alıp heyecan duyuyor musunuz?

CS: Mobbinge bir kere uğradım. Onun sonu da işten çıkmamla sonuçlandı. Mobbing var tabii ki. Kendi işimiz dışında ki işleri de yapıyoruz. Servis işi için ekstra personel alınması gerekirken servisin bile bir mühendis olarak benim tarafımdan yapılması istendiği oldu. Üstleriniz var ve onlar tarafından sistematik baskı uygulanabiliyor, sizden görev tanımızın dışında pek çok şey yapmanız bekleniyor. İşsizlik tehlikesi de olduğu için katlanmak zorunda kalıyoruz.

Soru: Toplumda herkesin kabul ettiği mavi yakalı ve beyaz yakalı olmak diye bir ayrım var. Toplum beyaz yakalıları dediğimiz gibi tuzu kuru, daha iyi koşullarda daha iyi maaşlara çalışan bir kesim olarak görüyor. Fabrikanın içerisinde mavi yakalı ve beyaz yakalı olmak arasında nasıl bir ayrım açığa çıkıyor? Bununla bağlantılı olarak, fabrikada teknik ve iş niteliği dışında emekçiler arasında beyaz yakalı ve mavi yakalı olarak bir ayrışma özellikle hedefleniyor. Sizce bunun sebepleri nelerdir?

CS:  Fabrikada mutlak bi hiyerarşi sistemi var .Herkes altında bulunan kişiye mobbing uyguluyor. Projenin gecikmesi durumunda ilk hakarete bağırmalara ve mobbinge uğrayan kesim beyaz yakalılar oluyor. Proje sekteye uğradığı takdirde patronlar mavi yakaya gitmek yerine önce bizlere geliyorlar. Bizler de mavi yakalılara gitmeye zorlanıyoruz. Patron bire bir muhatap olmak istemediği için özellikle bir hiyerarşi oluşturuluyor. Mavi yakalı emekçiler üzerinde baskı kurmamız isteniyor. Amaç sömürü sisteminin kademe kademe devam etmesinden başka bir şey değil. Aynı zamanda tek ayrışma beyaz yakalı ve mavi yakalı emekçiler arasında da değil; özellikle sanayide kadın ve erkek emekçiler üzerinde de bir ayrışma var. Sanayide kadınlar çalışamaz diye bakılıyor istenmiyor, barındırılmıyor da diyebiliriz.

“Beyaz ve mavi olmak fark etmez. Emek ikisinde de aynı emek. Ayrıştırılabilir olmayan tek şey emektir.”

Soru: Bu kadar emek verip karşılığını alamayan insanlar olarak bu koşullardan kurtulmak için bir yol görebiliyor musunuz?

CS: Kazanım sağlamak için olması gereken mücadelenin kesinlikle sınıf mücadelesi olduğunu düşünüyorum. Beyaz ve mavi olmak fark etmez. Emek ikisinde de aynı emek. Ayrıştırılabilir olmayan tek şey emektir. Hangi iş olursa olsun yaptığı işten memnun olan bir insan tanımadım diyebilirim.

Soru: Tıpkı sizler gibi haklı olarak büyük beklenti ve umutlarla mezun olup, mesleğini topluma dokunan, nitelikli ve hakkaniyetli bir şekilde yapmak isteyen ve bunu gerçekleştiremeyen iş bulamayan, intihar eden gencecik insanlar var. Onlara ne söylemek istersiniz? sizce umut var mı?

CS: Umut tabii ki var. Umut örgütlenmekte ve birlikte hareket etmekte. Sınıf mücadelesi etrafında örgütlenmek, eşitlikçi  ve adil olabilmek gerekli. Birlik olduğun zaman kimse sana dokunamıyor. Bu sadece iş yerinde değil, hayatın geri kalanında da çok önemli. Tek başınaysan bir yemek sırasında bile hakkın yenilebilir. Ben tüm bunları örgütlü, hakkını kendisi gibi olan emekçilerle birlikte arayan bir mühendis olarak söylüyorum. Haksızlıklara asla baş eğmeden ekmek kavgasını büyütmek ve en önemlisi de mutlaka örgütlenmek gerekiyor.

 

-Bu güzel röportaj için teşekkür ederiz

-Ben de teşekkür ederim, kolaylıklar..

ETİKETLER