Korkmuyoruz! – Emrecan Konyalı (Marksist Fikir Toplulukları Genel Başkanı)
AKP içerisine girdiği çıkmazda debelenip duruyor. Muhalif kim varsa marjinalleştirmeye çalışıp hedef gösteriyor. SMA hastası çocuklar için yardım toplanması bile onlar açısından taviz verilmeyecek bir konu oluyor. Kafaları şöyle çalışıyor; herhangi bir konuda taviz verirsek sonra toparlayamayız. Tam da bu yüzden öğrenciye de saldırıyorlar, işçiye de, SMA’lı çocuklara da saldırıyorlar. Ayaklar baş olacak korkusunu o denli yüksek yaşıyorlar ki polis şiddetinde sınır tanımıyorlar. Boğaziçi üniversitesini ve bulunduğu bölgeyi adeta tutukluyorlar. Üniversiteye kelepçe vurdukları yetmiyormuş gibi kimse sesini çıkaramasın diye yüzlerce polisi metrelerce barikatı anında yerleştiriyorlar. Haklı taleplerin karşısında polis barikatı hiçbir işe yaramıyor. Çarşamba günü yani bugün, Boğaziçi öğrencileri set set polis yığınını geçip üniversiteleri içerisinde yürüyüş gerçekleştirerek kayyum rektör istemiyoruz sloganları atıyorlar. Diğer üniversitelerden arkadaşlarımız bizim için bize destek olmak amacıyla buraya geldiler, gözaltına alındılar, şimdi biz onları serbest bırakın demek için okulumuzda olacağız ses çıkaracağız diyorlar. Bakın bu çok değerlidir. AKP sopası, bütün kara propaganda medyası bu onurlu davranışın, bu haklı eylemlerin önüne geçemiyor. Onlarca öğrenci gözaltına alınmışken bana da bir şey olur mu kaygısıyla geri durmayı düşünmüyor öğrenciler. Çünkü biriken büyük bir öfke var. Gençliğin öfkesi var ortada. Yıllardan beri atanmış rektörlerle, sermaye gruplarıyla, faşist çeteleriyle zincir vurmaya çalıştıkları üniversitelerden öğrenciler artık yeter diyorlar. Artık bıkkınlığın son noktalarına gelindi. Gençlik okurken özgür bir ortam bulamıyor, ekonomik güçlüklerle, AKP’nin yarattığı krizle uğraşıyor, mezun olduktan sonra da parlak bir dünya yok elbette. Dolayısıyla bu berbat koşulları yıkacak bir alternatif arıyor gençlik. Sözün bittiği yerde mücadele devreye giriyor.
Melih Bulu ne rektördür ne hocadır ne de Boğaziçili’di. Melih Bulu tam bir proje insan, AKP’nin aymazlığının, zapt etme isteğinin üniversitedeki piyonudur. Bugün üniversite içinde onlarca öğrenci Melih Bulu’nun odasının önünde onu protesto ederken Melih Bulu Cüneyt Özdemir ile yaptığı canlı yayında cama çıkıp utanmazca öğrencilere gülüp el sallayan biridir. Bu güç nereden mi geliyor. Bütün devlet mekanizmasını kendisine bağlayan tek adam rejimi devlet gücünü kendi çıkarları uğruna kullanıyor. AKP toplumda, Türkiye’de her şeyi yerle bir ederken kendi adamlarına dokundurtmuyor. Burada da durum böyle. AKP’nin fetihçi zihniyeti üniversitelerde de bu şekilde işliyor.
Neden kayyum rektöre karşıyız?
- Rektör atamalarına dair yasal düzenlemeler antidemokratiktir. YÖK Kanunları ve OHAL KHKlarının bütün baskıcı yanlarını içeren, demokratik uygulamaları yerle bir eden bir sistemdir. Üniversitelerde, üniversite bileşenlerine tek bir söz hakkı bile tanımayan bu işleyiş tek sözü Cumhurbaşkanına dolayısıyla tek adam rejimine bırakan bir dayatmadır. Rektörlerin göreve gelişinde seçim sisteminin kaldırılmış atamalar eliyle göreve gelenler YÖK’e ve Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştı. Bu durum sonucunda rektörler üniversite faydasını düşünmeyen, üniversite değerleriyle zıt kişiler olmuştur. Hatta atanmış rektörü, onu o koltuğa getiren iktidarın çıkarlarını düşünen birer siyasi figür haline sokmuştur. Dolayısıyla üniversite bileşenlerinin hem rektörlük seçimlerinde hem de üniversite yönetiminde söz sahibi olduğu demokratik ve özerk bir yapı hem eğitimin niteliği hem de üniversitelerin özerk-özgür yapısı için şarttır.
- Üniversitelerdeki niteliksel dönüşümün yönetim kademesinden çizilen projesidir. Üniversite ruhunu değiştiremeyen iktidarların yasal düzenlemelerle üniversiteleri kendisine ve sermayeye bağlı oyun alanları yapmaya çalışması kayyum rektörler eliyle kolaylaşmaktadır. 2020 yılında yayınlanan Yükseköğretim Reformu Cumhurbaşkanlığı Politika Belgesi Taslağı bu değişimin en önemli sinyallerinden biridir. Üniversiteyle hiçbir bağı olmayan kişilerin, sermaye gruplarının temsilcilerinin üniversitede yönetim kademelerinde yer almasının önünü açan bu taslak da atama rektörlerle hedeflenen amacın bir parçasıdır.
- Üniversitelerin özerk ve demokratik yapısını korumak yahut tekrar sağlamak bizim sorumluluğumuzdur. Üniversite bilim, sanat demektir. Toplumsal sorunlara karşı muhalif duruş demektir. Baş eğmemek üniversite ruhunun temelidir. Eğer biz bu değerlere sahip çıkmazsak üniversiteden geriye kalacak olan birkaç binadan başka bir şey olmayacaktır.
Sonuç olarak; Üniversiteler oraya değer katanlarındır. İşçisi, öğrencisi, akademisyeniyle bir bütün oluşturur. İktidarın siyasi çıkarlarının bir kolu olamaz. Rektörlük seçimleri demokratik usullerle gerçekleşene, üniversiteler üzerindeki abluka dağıtılana kadar alandayız ve alanda olmaya çağırıyoruz. Örgütlü, güçlü, kitlesel bir mücadelenin önünde hiçbir gücün duramayacağının bilincindeyiz.
Umut arıyorsanız korkusuzca doğruları söyleyen öğrencilere bakın, halkın bağrında yetişmiş yüzlerce genç sadece kendileri için değil bütün bir toplumun tepesine çökmüş bu garabete karşı duruyor. Sessiz kalma, umutsuz olma zamanı değil.