Ayasofya Ne Anlatıyor? – Veli Umut Arslan
Dünya mimarlık tarihinin en önemli harikalarından biri olan Tac Mahal, Hindistan’da İslam şaheseri olarak tanınır ve ibadet hakkı Müslümanlardadır. Farz edelim Tac Mahal, Hindu fanatiklerin istediği gibi Hindu tapınağı olarak ibadete açılsa ve Müslümanlara kapatılsa bizim İslamcılar ve faşistler neler söylerler neler… İnsanlığın baş belası bu bağnaz takımında empati yeteneği olacak değil ya! Neyse ki dinci ve zorba Modi bile böyle bir işe kalkışmayı, en azından şimdilik, denemedi.
Ama Türkiye’de durumlar başka. Dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alan Ayasofya Müzesi en sonunda camiye dönüştürüldü. Sağcılarımız muratlarına erdi, ne kadar da mutlular!
Hristiyanlığın binlerce yıl boyunca en görkemli yapısı olmuş Ayasofya ilk olarak 1453’te camiye dönüştürülmüştü. Gelgelelim dünyanın bu en eski katedralindeki mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenlerse olduğu gibi bırakılmıştı), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler, bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmişti. Açık ki Sultan Mehmed, zamanına göre, birçok konuda bir hayli hoşgörülü ve açık fikirliydi. Bugün Fatih’e özenip sultanlığa soyunanların zihniyetiyse, aradan yüzyıllar olmasına rağmen, onun çok ama çok gerisinde.
Ha AKP durdu durdu neden şimdi bu işe kalkıştı? Aslında nedenler ortada. AKP’ye oy verenlerin ağrıları ara ara verilen morfinlerle dindirilmeli ve kendilerini mutlu hissetmeleri sağlanmalı. Ekonomik kriz yüzünden emekçi kitleler yoksullaşmaya devam ediyor, hayat pahalılığı ve işsizlik aldı başını gitti. Memleket Ayasofya’yı konuşmazsa krizi konuşacak, AKP’deki erime hızlanacak. Bu gerçekleri görmek için siyaset bilimci ya da iktisatçı olmaya gerek yok. Dış baskı gelecekmiş! Bu kadarcık yan etkiyi dünya liderimiz göze alacaktır. Üstelik kendileri şu anda Libya’daki fetih hareketiyle meşgul. Bakarsınız Ayasofya’nın camiye dönüşünün başlayacağı “kutlu gün”, Sirte taarruzu ya da zaferiyle birleşir. İşte size sembolizm, işte size Osmanlı’nın dirilişi, işte size fetih, işte size dünya lideri! Elverişli dünya konjonktürü bu tarz şovlar için büyük fırsatlar sunuyor.
Muhalefet cephesinde ise acizlik fışkırıyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük iş ve gelir kayıpları yaşanıyorken CHP ekonomik kriz karşısında laf savaşı vermek dışında bir şey yapmıyor. Postmodernler kızabilir, ama salt söylemle hayat değişmez. Alternatif nedir? Alternatif, emekçilerin sınıfsal tepkilerini göstereceği, olgunlaştırıp ilerleteceği kanalları açmaktır. Hayat, iş yerlerinde, sokakta, mahallede ve kent merkezlerinde değişir. Eğer muhalefet bunu yapmazsa Erdoğan da istediği gibi suni gündemlerle siyaseti domine eder, CHP de şaşkın ördek gibi ortada kala kalır. Bakınız Millet İttifakı’nın bileşenleri Ayasofya için alkış sırasına girdi. Muharrem İnce Ayasofya’da cuma namazı için isim yazdırıyor. İşte siyaseten yenilgi tam da budur.
Emekçi radikalizminin yollarını döşemek dışında bir alternatif yok. Evvela bu gerçeği idrak etmek gerek. Sınıf mücadelesi CHP’nin harcı değil, HDP’nin de söylem dışında bir dünyası yok. Görev sosyalistlerin, geleceği hazırlamak bizlere düşüyor.