Brezilya Sosyal Patlamanın Eşiğinde – Emre Güntekin

Brezilya Sosyal Patlamanın Eşiğinde – Emre Güntekin

Brezilya, aşırı sağcı Bolsonaro’nun sorumsuz yaklaşımı nedeniyle dünyada Covid-19 salgınının merkezi olmaya doğru yaklaşıyor. Ülke 374.898 kişiyle vaka sayısı bakımından ABD’nin ardından ikinci sıraya yerleşirken, şimdiye dek 23.473 kişi yaşamını yitirdi. Yaygın test yapılamaması nedeniyle bu sayılar gerçeğin oldukça altında. Ülkede salgının kontrol dışına çıktığı Sao Paolo ve Rio de Janeiro gibi önemli eyaletlerde hastane kapasiteleri neredeyse tamamen dolmuş durumda. Virüsün en çok vurduğu kesimler ise ülkede önemi bir yer tutan favelalarda hijyenik olmayan ve sosyal mesafe kurallarını uygulamanın neredeyse imkansız olduğu favelalar ve buralarda yaşayan yoksul emekçi sınıflar. Bolsonaro’nun salgının ağır seyrine rağmen ekonomiyi her halükarda işlek tutmak istemesi ve yoksul emekçilere en ufak bir destek sağlamaması çalışmak zorunda olan milyonlarca yoksul emekçiyi salgın tehlikesinin kucağına itiyor. Herhangi bir sağlık imkânına erişimi olmayan yerli nüfus arasında da korona virüsü tüm hızıyla yayılıyor. Öte yandan sağlık emekçileri ölümünde Brezilya dünyada zirveye oturmuş durumda. En az 15.000 hemşirenin korona virüse yakalandığı, 137’sinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor ve şimdiden buna karşı tepkiler yükseliyor.

Pandemiye derin bir siyasi ve ekonomik kriz eşlik ediyor. Bolsonaro’nun iyice azalan toplumsal meşruiyeti giderek dibe vururken ülkede son dönemin en gözde sloganı buna vurgu yapıyor: “Bolsonaro acabou” (Bolsonaro bitti). Yapılan araştırmalarda Bolsonaro’nun salgına karşı performansını kötü veya felaket olarak değerlendirenlerin oranının % 58’e ulaştığı görülüyor.

24 Mayıs’ta sokağa çıkan ve bir seyyar satıcıda hot-dog yiyen Bolsonaro burada yoğun tepkiyle karşılanmıştı.

Eski bir işkenceci subay olan Bolsonaro tıpkı seçim kampanyası sırasında dile getirdiği üzere, emekçi sınıfların, yerli halkların sorunlarını görmezden gelirken krizden çıkışın yolunu saldırgan yönelimini devam ettirmekte arıyor. Bolsonaro geçtiğimiz günlerde riskli grupların karantinaya alınarak ülkedeki ekonomik faaliyetlerin tüm hızıyla sürdürülmesini istemiş ve kendisine karşı hareket eden yöneticileri yargılanmakla tehdit etmişti.

Mayıs ayı ortalarında spor salonu ve güzellik merkezi gibi işyerlerinin açılmasını istemiş; fakat eyalet yönetimlerinden umduğu desteği bulamamıştı. Rio de Janeiro Valisi Wilson Witzel Twitter’dan yaptığı bir paylaşımda “Bolsonaro uçurumun kenarında yürüyor ve hepimizi kendisiyle birlikte götürmek istiyor.” ifadesiyle tepkisini dile getirmişti. Birçok eyalet yönetimi Bolsonaro’ya rağmen sokağa çıkma yasağı ve maske zorunluluğu gibi önlemleri sıkı bir şekilde uyguluyor.

Ayrıca Bolsonaro’nun tıpkı Trump’ın yaptığı gibi virüse karşı klorokin ve hidroksiklorokin gibi sıtma tedavisinde kullanılan ilaçları tavsiye etmesi hala tartışılıyor. Trump geçtiğimiz dönemde virüse karşı her gün bu ilaçları kullandığını açıklamıştı. Fakat bu ilaçların hastalığın tedavisinde kullanılması bir yana zararları tıp dünyasında da tartışılıyor. Bolsonaro Trump’ın bir adım ötesine geçerek ülkedeki sağlık sistemine bu ilaçların kullanılmasını dayatıyor. Geçtiğimiz haftalarda görevine daha bir ay kadar önce başlamış olan Sağlık Bakanı Nelson Teich bu ilaçların Covid-19 tedavisi için henüz geniş çaplı klinik testlerinin yapılmadığı itirazını yükseltmiş ancak Bolsonaro’nun dayatmaları sonrası istifa etmek zorunda kalmıştı. Teich, ülkede vakaların ortaya çıkışından bu yana istifa eden ikinci sağlık bakanı! Bolsonaro, Sağlık Bakanlığı’na vekaleten atanan General Eduardo Pazuello tarafından yayınlanan bir genelgeyle hastanelerde antibiyotiklerle birlikte bu ilaçların kullanımını yasal hale getirirken, milyonlarca Brezilyalının sağlığını şimdiden tehlikeye atmış oldu.

Bolsonaro pandemiyi ülkede kaybolan otoritesini yeniden güçlendirmenin bir yolu olarak politik ayrışmaları derinleştirmenin bir aracına dönüştürmek istiyor. İlaç tavsiyesini dile getirirken şu ifadeleri kullanmıştı: “Sağ görüşlüer klorokin alsınlar, sol görüşlüler Tubaina*.” Bunun da ötesine geçerek kendi kitlesine hükümet binası ve askeri birliklerin önünde eylem yapmaları çağrısında bulunmuştu.

Bolsonaro’nun amacı ülkedeki yükselen toplumsal muhalefeti politik ayrışmaları körükleyerek bastırmak ve elini güçlendirmek. Kendisi kılcal damarlarına kadar faşist olsa da yönetimi boyunca toplumda yükselen karşıt sesleri istediği şekilde bastırabileceği bir gücü elde edemedi; dahası sorumsuzlukları kendi yönetimi içerisinde bile çatırdamalara yol açtı. Birçok kentin valisi, hatta Bolsonaro’ya yakın olanlar bile, salgına karşı Bolsonaro’nun istediğinin aksine sıkı önlemler alınmasını savunurken; geçtiğimiz aylarda ordu içerisinden Bolsonaro’ya karşı darbe gerçekleştirildiği ve Bolsonaro’nun görevde kalsa bile pasifize edilerek yetkilerini geçici bir süreliğine orduya devrettiği basına yansımıştı.

Ülkedeki toplumsal patlama korkusunun egemen sınıfları Bolsonaro’yu sınırlandırma konusunda arayışlara ittiği bir gerçek. Zira Ekvador ve Şili’deki isyanların bir benzerinin Brezilya’da da gerçekleşme ihtimali kapitalistlerin tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallanıyor. Bolsonaro yoksul emekçi sınıflardan favelalara, yerli halklara kadar ipleri o kadar gerdi ki bunun bir ateşe dönüşmesi kaçınılmaz. Egemen sınıfların amacı 2022 yılındaki seçimlere kadar benzin bidonunu güvenli bir şekilde taşımak ve burada Bolsonaro’nun yerine emperyalist-kapitalizmin çıkarlarını ateşe atmayacak daha uygun bir burjuva alternatifi sahaya sürmek. Zira Bolsonaro’nun bir dahaki seçimlerde aday olsa bile seçilebilmesi şu anki haliyle imkânsız görünüyor.

Ülkenin eski devlet başkanı ve eski İşçi Partisi (PT) lideri Lula da Silva da şimdiden 2022’ye hazırlananlardan. 2003-2011 yılları arasında ülkeyi yöneten ve sonrasında çeşitli yolsuzluk suçlamalarıyla geçmiş yıllarda cezaevinde yatan Lula emekçi sınıflar açısından bir alternatif olabilir mi? PT’nin Lula ve Dilma Roussef ile birlikte iktidarda kaldığı 13 yıl, ülkede bırakın emekçi sınıfların yaşam koşullarının düzelmesini, her iki liderin piyasa dostu yönelimleriyle daha da kötürümleşmesine ve emekçi sınıfların tepkisine yol açmıştı. Reformizmin Latin Amerika’da yaşadığı iflasın bedeli bugün her şeyiyle ortada. Brezilya’da ise bu iflas Bolsonaro’nun iktidara yürüyüşünün yollarını döşemişti. Yeniden iktidara gelebilse bile ne Lula’nın ne de bir başka sol reformist figürün emekçilere vaad edebileceği geçmişten farklı bir şey olmayacaktır.

Brezilya’da egemen sınıflar bu hassas terazide dengede kalabilmek için yeni bir PT iktidarı seçeneğini değerlendirebilir ve bunu emekçilerin tepkisine karşı bir baraj kapağı olarak kullanabilirler. Ancak Bolsonaro’nun provokatif ve zorba yönetimi emekçileri, tıpkı Lübnan’da olduğu gibi beklenenden daha önce sokağa dökebilir. Bu durumda yangın sadece Brezilya’yla sınırlı kalmayıp Arjantin, Şili ve Ekvador gibi ülkelere de sıçrayarak tıpkı geçtiğimiz yıl olduğu gibi kıtasal bir isyan dönemini açabilir. Bakalım pimi tutuşturmak Bolsonaro’ya nasip olacak mı, izleyip göreceğiz.

 

*Tubaiana, hafif alkollü bir içecek.

KATEGORİLER