Kavganın İçinde Bir Ozan: Hasan Hüseyin Korkmazgil – Eylem Tekeli
Ormanlarca uğultulu, sularca gürül gürül…
Toplumcu gerçekçi şiirin temsilcilerinden Hasan Hüseyin Korkmazgil 1927 yılında Sivas’ın Gürün ilçesinde doğdu. Sırasıyla Niğde Ortaokulu, Adana Erkek Lisesi ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Öğretmenliğinin ilk senesinde atandığı Maraş-Göksun’da Nazım Hikmet’in şiirlerini okuması gerekçe gösterilerek ceza yasasının 142. maddesinden tutuklandı. Mesleğine son verilen ozan, geçimini arzuhalcilik, tabela ressamlığı, inşaat işçiliği yaparak sağladı.
1963 senesi, ismini Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli bir yer tutan Kavel Direnişi’nden, alan ilk kitabı Kavel çıktı. Eşi Azime Korkmazgil’in Nazım Hikmet’in ölümü üzerine korkusuz şair kimliğini benzettiği Hasan Hüseyin ile tanışma isteği duyması sonrasında başlayan mektuplaşmaları sonucunda evlendiler ve “Bir oğlum olacak adı Temmuz” şiirinde bahsettiği üzere Temmuz ismini verdikleri bir oğulları oldu.
1967 senesinde, Kızılırmak kitabında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle ceza yasasının 142. maddesine muhalefetten tekrar yargılandı ve beraat etti. Ömrü sözcüklerle şiir kurmak, eşitlik üzerine kurulacak sosyalist bir dünya hayaliyle yazıp çizerek geçen ozan 26 Şubat 1984’te yaşama veda etti.
Hasan Hüseyin ve Sanatı
ozan ozanca söylüyordu dünyanın geleceğini
işçi grevce
adını bile bilmediğimiz birileri vardı dünyanın bir yerlerinde
ben ki silah taşıdım gizli gizli dünyanın bütün devrimlerine
boşuna dönmüyor bu rotatifler
boşuna bağırmıyor bu kara/ boşuna dinlemiyor korku kapımızı
anamın aksütü gibi biliyorum ki
doyumsuz günlere doğacak temmuz
doyumsuz günler görecek
hani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi
hani şu dalıp dalıp gittiğimiz andıkça
beklediğimiz beklediğimiz beklediğimiz
ve tam görecekken göçüp gittiğimiz günler gibi
ama mutlaka
kamboçya’da kalkan kamçı
şaklar çukurova’da belimde benim
istanbul’da verilmeyen hak
durdurur dakota’nın volanlarını
ve der ki öpüp kaldırdığım ekmek
-beni böyle yerden yere çalan şey-
nevyork’ta bitmişse grev
ben burda bil ki grev gözcüsüyümdür
Mizahi türde üç eser vermiş, mizahi bir yönü de olan ozan yine bir şiirinde “vatanlar var yutulacak/ dünyanın bütün patronları birleşin” diyerek Marx’ın “Dünyanın bütün işçileri birleşin!” sloganı üzerinden ironik bir dille tüm dünyayı saran amansız ortak düşmana karşı ortak, birlikte mücadelenin gerekliliğine değinir.
gün olur kıyısında uçurumun
gün olur ucundayım namlunun
açlığınsa her sabah kapı komşusu
hep mi burda yaşamış bu padişahlar
sadrazamlar vezirler onların uşakları
hep mi burdan yönetilmiş bizim oralar
erzurum’lar erzincan’lar kars’lar sivas’lar
o açlık mı beslemiş bu yaman saltanatı
o açlık mı kan vermiş bu görkemli saltanata?
ekmeğin kandan geçen öykülerinde
sokakta kavga vardı yaşamak bir kavgaydı
ateşlerden geçtik geldik ak bir yola düştük geldik
yaşamadık belki ama yaşamayı öğrendik
çeliklendik haksızlığın önünde
toprakları denizleri insanları ingilizlemek
silahlarla beklemek sömürge sofralarını
vaşington ağalarının platin dişlerine
taze bir kan gibisine gerinir güneşlerde
saklar genişliğini şarapçasına
altun tepsilerde çok büyük ölür yürek
çok büyük hıncı kalır mayonezli kirenaların
ölmek bir şey değil dostlar
her gün ölmek güç
açlık
o başka ölüm
açlık korkusu
beter
ne atom ne hidrojen ne yangın
dağları dümdüz etmeye
–dostlar
aç çocukların çığlığı yeter
ne sanat sanat için şarlatanlığı
ne savaş savaş için
çoktan anlaşıldı hey bekleroğlu
taşın taş olmadığı
ateşin ateş
dünyanın tepesinde bir avuç hışır
karga kanat çırpsa uykuları karışır
yağmalanmış emeklerden gelir soylulukları
yağmalanmış özgürlüklerden dinleri imanları vurgun kelepir
toprağın memeleri
altun ışıklı kumları kıyıların
emeğin çiçekleri
hep onlar için
hep onlar için takvimlerin mutlu günleri
içimizin karanlığı
hiç gülmemesi yüzlerin
hep onlar için
soran yok suratımın neden çarpıldığını
kamburumun nedenini bilen yok
milyon basıp milyonerler üretiyorlar
milyonerler milyonlarca işsiz üretiyorlar
nerden gelip nere gider bu arabalar
kimler yapar bu evleri kimler oturur
bu bankerler kimden alır bu parayı kime satarlar
bunu bana diyen yok
Devrimci ozan yaşadığı dünyayı, akla ve mantığa ters düşen kapitalist düzenin çelişkilerini sürekli sorgulamıştır. Eserlerinde sıklıkla yoksulluktan, açlıktan, sömürüden, eşitsizlikten, emperyalizmden şikayet eder. Düzeni değiştirme isteği, kavgacı yanı, mücadeleci ruhu, şiirlerinde açıkça hissedilir. Kimi zaman devrimci mücadelede kaybettiği dostlarının, yitirilenlerin hüznünü yaşatır; kimi zaman biriken öfkesi kitap sayfalarından taşar. Her şeye karşın ezilen yoksul halkın harekete geçmemesine şaşar, fakat halkı hiçbir zaman suçlamaz. Yekindirici etkiyi sağlamaya çalışır.
kimdi her gün boğuşulan o düşman
her gün yenik düştükleri o kimdi
dev miydi deve miydi neydi o
yedi başlı ejder miydi kimdi o
niçin hep birlikte vurmuyorlardı
niçin vurup hep birlikte o canavarı
dağların ardına atmıyorlardı?
kimler yapar bu balı
kimler yalar parmağını
yoksa bunun yanıtı
çekiverin kuyruğunu
‘gitsin allahaşkına’
Sevda da kavgası gibi şiirleriyle iç içedir Hasan Hüseyin’in. Hatta eşi Azime Korkmazgil’in deyimiyle en güzel aşk şiirini “Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin” şiiriyle yazmıştır. Ahmet Kaya’dan, Grup Yorum’dan (Amenna, Acılara Tutunmak, Kadınlar, Berivan, Haziranda Ölmek Zor gibi) bildiğimiz birçok şarkı şiirlerinden bestelenmiştir. 57 yıllık ömrüne yokluklar, zindanlar, aşklar sığdırmış Hasan Hüseyin ardında bıraktıklarıyla her daim hatırlanacaktır.
Kaynakça
Kandan kına yakılmaz, 7.basım, Bilgi yayınevi
Kızılırmak, 7.basım, Bilgi yayınevi
Hasan hüseyin bütün şiirleri 11, 5.basım, Bilgi yayınevi