SEP: "Kadının Özgürleşmesi Mücadelesiz Olmaz!"

SEP: "Kadının Özgürleşmesi Mücadelesiz Olmaz!"

Parababalarının saltanatı demek olan kapitalizmin kahrını iki kere sırtlayan kadınların omuzlarına bugün kadın düşmanı muhafazakar bir iktidarın baskıları ve ülkeyi kavurmaya başlayan krizin ağırlığı eklenmiş durumda. Her zamanki gibi krizden en çok etkilenenler kadınlar. Zaten yüzde 35’leri zor bulan bir oranda işgücüne katılan ve çoğunlukla güvencesiz çalışan kadın emekçiler; krizde ilk kapının önüne konulanlar oluyor. Yoksulluk ve sefaletin yarattığı şiddetin en büyük mağduru da kadınlar. Haberler içimizi yakan kadın cinayetleriyle dolu. İçinde ne yaşanırsa yaşansın ailenin sürmesini temel dert edinen muhafazakar iktidarın varlığında kadınların kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayacak kazanımlar saldırıya uğruyor. Dul maaşından nafakaya, kürtaj hakkından şiddete uğrayan kadınlara yönelik yargı-polis muamelesine kadar her alanda iktidarın kadın düşmanı uygulamalarıyla karşılaşıyoruz. AKP’nin bu yüzü, kadının aile içerisinde de adeta bir köle gibi görülmesinde kendisini ortaya koyuyor. Şiddete uğrayan, tehdit edilen, taciz mağduru kadınlar herhangi koruma görmezken yargı-polis, aleni biçimde suçlularla empati kurup kadın cinayetlerine imkan verecek şekilde bu suçluları ellerini kollarını sallayarak istediklerini yapması için salıveriyor.

Kadının Ezilmesinin Sorumlusu Kapitalizm!

Kendileri çuvallarla parayı kasalarına indiren patronlar zenginliklerini yaratan emekçilerin maaşlarında bir kuruş fazlalık yaratmadan, yani kendi ceplerinden bir kuruş çıkmadan çocuk yetiştirme ve emekçilerin ertesi işgünü için hazırlanma yükünü ailenin, aslen de kadının sırtına yüklemiş durumda. Sigortasız, güvencesiz, düşük ücretlerle, sürekli taciz-mobbing tehdidi altında; kreş hakkı, kimi zaman doğum izni olmadan; kadın emekçileri çalıştır; üstüne parababalarının cepleri daha da şişsin diye ev işleri ve çocuk bakımının yükü bedavadan kadınların sırtına yükle! Kapitalizmin emekçi kadınlara ezilme ve sömürüden öte sunabileceği bir şey yoktur! Aksine kendisine karşı mücadelenin günü olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü bir tüketim gününe dönüştürme peşindeler.

Kadınları evde ev işleri ve çocuk bakımına hapseden, ailede kadının konumu bu şekilde sürsün diye kadını aşağılayan cinsiyetçi fikirleri sürekli topluma pompalayan kapitalist düzenin efendilerine karşı 8 Mart’ın sistem karşıtı niteliğini öne çıkarmak; hedef tahtasına bizi ezen-sömüren kapitalist düzeni koymak gerekir! 8 Mart’ı kadınların sıkıntılarının hatırlandığı bir gün olmaktan çıkarıp Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kadına evde, sokakta, işyerinde, toplumda yer bırakmayan anlayışların tamamına karşı bir mücadele gününe dönüştürmek gerekir.

Biz biliyoruz ki Flormar’da direnen kadın emekçilerin, cinayete kurban giden Şule Çet ve nice saldırıya uğramış-uğrama tehdidi altındaki kadının kaderi, paranın saltanatından beslenen Emine Erdoğanlarla, Güler Sabancılarla, Ümit Boynerlerle, Hilal Kaplanlarla ortak değil. Emekçi kadınların kendi kurtuluşları için mücadelelerinde dönüştürmeleri gereken yoldaşları erkek emekçilerle kol kola verip bu rezil düzeni alt üst etme kavgasına katılmaktan başka çıkar yolu yok!

Bugün kadınların yaşamını değiştirecek, mücadelesini ilerletecek kazanımlar elde etmek için mücadele etmek; yaşamı bizim için cehenneme çevirmek isteyen otoriter bir tek adam rejiminin saldırılarına geçit vermemek gerekiyor. Ama akıllarımızdan bir an bile çıkarmamalıyız ki bu çürümüş kapitalist düzen kadın ve erkek emekçilerin devrimci atılımıyla yok edilmeden ne kadınlara, ne insanlığa, ne dünya üzerindeki canlı yaşamının tamamına rahat yüzü yok!

KATEGORİLER