Fırat'ın Doğusuna Operasyon Olasılığı ve Yaklaşan Seçimler – Veli Umut Arslan
AKP’nin Mart’taki yerel seçimlere dair bariz bir politikası var:
- Ekonomik krizi konuşturmamak… Bunun ayakları şöyle sıralayabiliriz.
- Hayat pahalılığı, artan işsizlik, kabaran faturalar gündem olmasın.
- Kamu harcamalarıyla Mart’a kadar ekonomiye pansumana devam; Mart’ın sonuna kadar idare edelim, dişimizi sıkalım.
- Baskı, gerilim ve kutuplaştırma politikası izleyerek sağ seçmenin konsolide edilmesi, bu sayede ekonomik kriz nedeniyle oy kaçışlarının engellenmesi…
- Her türlü muhalefetin terör ile ilişkilendirilmesi, en temel demokratik hakların kullandırtılmaması. Bu sayede muhalefet etmenin iyiden iyiye zorlaşması.
- CHP’nin tartıştırılması, terör ve gayrı millilik üzerinden bombardımanla algı operasyonunun gerçekleştirilmesi.
Fırat’ın doğusuna operasyon işte bütün bu kampanya stratejisi ile alakalı. Üstelik CHP ve İYİ Parti bu operasyonda AKP’nin arkasına dizileceği için burjuva muhalefet iyice kötürümleşecek. Peki Fırat’ın doğusuna gerçekten operasyon düzenlenecek mi? Yoksa bu da 24 Haziran öncesinde Kandil’e kara harekatı düzenleyip orayı ele geçireceğiz söylemi gibi balon mu?
Bildiğimiz kadarıyla Suriye sınırına yönelik geniş kapsamlı bir yığınak yapılmadı. Zeytin Dalı’nda görülen ve aylar süren hazırlıklar bu defa yok. Basında bu yönde bir habere rastlamadık. Bu gibi kapsamlı yer değişikliklerini basından ve dünyadan gizli tutmak da mümkün değil. Üstelik Fırat’ın doğusu Zeytin Dalı ile kıyaslanamayacak kadar geniş bir alan olduğundan daha güçlü bir yığınak gerekiyor. Bu durumda birkaç güne kalmaz operasyona başlıyoruz çıkışı, askeri açıdan bir gerçekliği ifade etmiyor. Nitekim bu çıkışın üzerinden bir hafta geçti, hala ortada bir harekat yok.
Fırat’ın doğusuna operasyon için ayrıca ABD engeli bulunuyor. Afrin Rusya’nın nüfuz bölgesiydi, ondan izin almak yeterliydi. Bu sefer ABD’den onay almak gerekiyor. AKP’nin ABD’ye rağmen harekete geçmesi ise pek olası değil. Sahte kabadayıların ABD’den izin almaksızın Fırat’ın doğusuna yönelmesini sanırım kimse beklemiyor.
Peki ABD bu izni verir mi? Şimdilik vermediğini söyleyebiliriz. Halen ABD cephesinden YPG’yi arkalayan açıklamalar geliyor. Son olarak ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey “YPG’nin Suriye siyasal oluşumunun bir parçası olması gerektiğini” söylemesi TSK-ÖSO operasyonuna vize çıkmadığının bir başka işareti oldu.
Peki ABD daha ileriki bir zamanda bu izni verir mi? Elbette ki verebilir. Ancak ABD emperyalizminin tarihini hiç incelememiş cahilller bu ihtimali görmezden gelebilir. Daha geçen yıl Barzani’nin başına gelenler ortadadır. Uzun uzun yıllar ABD’nin müttefiki olan Barzani, bağımsızlık referandumu sürecinde kendisini bir başına bulmuş ve neredeyse 100 yıllık Kürt ulusal kazanımlarının bir anda buharlaşmasını izlemek zorunda kalmıştır. Aynısının YPG’nin başına gelmemesi için neden yoktur. Türkiye’nin baskısı, Esad ile normalleşme yönünde atılacak adımlar ve İran’ın Suriye’den çıkması yönündeki pazarlıklar gibi faktörler birleşirse ABD’nin Suriye’den çekilmesi mümkün olabilir. Trump, ABD’nin Suriye’den çekileceği yönünde açıklamaları tekrarlayıp duruyor zaten. Bu durumda Rojava’daki YPG bölgesi askeri ya da diplomatik kanallarla devre dışı kalacaktır.
YPG ise kaderini tümden ABD’ye bağlamıştır. Son dönemde AKP ile kapışan Suudiler’in YPG’ye yardımda bulunduğu haberleri gelse de ABD’nin olmadığı yerde Suudlar hiç olmazlar. Ufukta toplanan kara bulutlar YPG’yi Esad ile pazarlığa zorlayabilir. Nitekim AKP’nin operasyon yapacağız çıkışının ardından YPG’den Şam’a “sınırlarınızı” koruyun çağrısı gelmekte gecikmedi. Ne var ki YPG’nin Şam ile yakınlaşması için önce ABD’den izin alması sonra da eldeki kazanımlarının büyük çoğunluğunu bırakmayı sindirebilmesi gerekiyor. Peki, YPG’nin Şam ile yakınlaşmasına ABD izin verir mi? Bu da pazarlıklara bağlı. Suriye’deki İran etkisinin kırılması karşılığında Şam’a Kürt bölgesinin kontrolü teklif edilebilir. Bu durumda Kürtler’e bir takım sınırlı haklarla yetinmek düşebilir, o da en iyi durumda.
Bu ihtimalleri bir kenara bırakırsak sonuç olarak RTE’den gelen operasyona başlıyoruz çıkışı ne anlama geliyor? En başta seçimlere yönelik bir plan var. Bunun dışında ABD üzerinde baskı yaratma çabasından söz edebiliriz. Zira Fırat’ın doğusu olmasa da Fırat’ın batısındaki Menbiç’in ÖSO’ya devredilmesi AKP’nin hedeflerinden birisi. Suud ve Emirlikler’in Rojava’da varlık göstermeye başlaması da AKP’yi zorlayan durumlardan birisi olabilir. Ne de olsa Şam’dan daha çok Suud baş düşman mertebesine yükselmiş durumda. Neticede AKP, ABD onayı gelmeden bazı top atışları ve sınırdaki kimi sıcak temaslarla yetinecektir.
Esad ise şimdilerde muteber bir lider mertebesine yükseliyor. RTE’nin kankası Sudan diktatörü Beşir geçtiğimiz günlerde Esad’ı ziyaret etti ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü vurguladı. Bu da demektir ki RTE de karizmayı çizdirmek pahasına Esad ile ilişkileri yavaş yavaş onarmaya bakacaktır. Zira ABD de artık Suriye’de rejim değiştirmek gibi bir derdi olmadığını söylüyor. Emirlikler, Suud ve Katar Esad ile ilişkileri düzeltmenin yollarını arıyor. Her birinin kendilerine göre hesapları var tabi. Şam’ın ise tek hesabı var: Koşulların olgunlaşmasını beklemek ve halen kontrol edemediği alanları yeniden ele geçirmek.
Ortadoğu’daki emekçilerse maalesef bu emperyalist denklemlerde perişan olan taraf. Örgütsüz emekçiler etnik ve dinsel boğazlaşmaların tarafı durumunda. Bu bataklıksa kurumak şöyle dursun genişliyor. Bu yüzden emekçilerin antikapitalist, antiemperyalist alternatifini yaratmak zorundayız. Bu alternatifin yükselişi gerçekleşmeden iyimser bir gelecek asla mümkün olmayacaktır.