Suriye'de "U" Dönüşü Mü? – V.U. Arslan
Binali Yıldırım’ın Suriye’de ilk kez Esad’lı bir geçişi dillendirmesi dünya basınında büyük ses getirmişti. Ardından durumu toparlamak için yabancı basın kuruluşlarını toparladı ve yeni açıklamalarda bulundu. “Esad, geçiş sürecinde muhatap olarak kabul edilebilir. Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yeri olamaz..”, “İstesek de istemesek de Esed bölgedeki aktörlerden biridir.”
Binali Yıldırım bir yandan da Türkiye”nin “önümüzdeki 6 ay içerisinde Suriye konusunda daha aktif bir rol oynayacağının altını çizdi, “sürprizlere hazır olun” çıkışıyla bir şeyler yumurtlayacaklarının işaretlerini verdi. Bu arada sahada şu kritik gelişmeler yaşanıyor:
- YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri, Menbiç’ten itibaren IŞİD’in elindeki son kuzey Suriye parçasını da adım adım ele geçiriyor. IŞİD tükenirken Rojava’nın birleşmesi gündeme geliyor.
- Haseke’de YPG ile Esad güçleri şiddetli çatışmaya giriyor ve ilk kez Suriye savaş uçakları YPG mevzilerini bombalıyor. ABD ise ancak sınırlı bir güç gösterisinde bulunuyor.
- Halep’te belirleyici bir savaşın son bölümüne giriliyor. Esad kuşatmayı tam anlamıyla başarırsa isyancıların iç savaşı uzatmak dışında bir perspektifleri kalmayacak.
Bu durumda AKP’nin son politika değişikliği, akıllara Türkiye’ nin Suriye’de Rusya-İran hattına mı kaymakta olduğu sorusunu getiriyor. “Esadlı geçiş” meselesi Rusya”nın Suriye planlarına uygun. İran dışişleri bakanı Cevad Zarif ile mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz haftalarda karşılıklı ziyaretler yaptılar. 15 Temmuz darbe girişiminde Zarif”in Çavuşoğlu”nu defalarca aradığı basına yansıtıldı. Darbe karşısında Batı’nın tutumuyla taban tabana zıt olan İran desteğinin altı çizildi. Ayrıca İran dışişlerinin yaptığı Batı’nın kabul etmeye kesinlikle yanaşmadığı “PKK, PJAK, PYD hepsi birdir” açıklaması da İran’ın Türkiye’yi kendi çizgisine çekme çabasının bir başka dışavurumu.
Peki tekrar soralım: bütün bunlar ne anlama geliyor? AKP, Rusya-İran cephesine mi kayıyor? Yoksa Türkiye’yi de bataklığa sürükleyen karaya oturmuş Suriye politikasında yumuşamaya giderek 15 Temmuz sonrası ABD ve Batı’ya karşı yeni pazarlık alanı mı yaratılıyor?
AKP’nin sorunu, Suriye’de gideceği bir yerin olmamasıdır. Zira Suriye’deki 2 büyük düşmandan YPG, ABD’nin sıkı müttefiğidir. Diğer büyük düşman Esad ise Rusya’ ve İran’ın sıkı müttefiği. Şayet İslamcı cihatçılar ile ÖSO, Esad’ı iktidardan bu iş fazla uzamadan indirebilselerdi AKP için durumlar çok daha iyi olabilirdi. Ama Esad iktidara tutununca iç savaş uzadı, AKP Rusya savaş uçağını düşürmek ya da IŞİD’e arka çıkmak gibi aptalca hatalarla kendisini ve bu arada ülkeyi bataklığa sürükledi. Bir yandan da YPG IŞİD’e karşı ABD’nin etkili hava desteğiyle zaferden zafere koştu ve bütün kuzey Suriye’yi Rojava sınırları içerisinde birleştirmenin eşiğine geldi.
Şimdi Kürtlere karşı Esad’ı desteklemek, kağıt üzerinde mantıklı görünüyor, ama Esad’ın Kürtlerle savaşacak gücü zaten yok. Ayrıca Türkiye IŞİD’den ÖSO’ya, Nusra’dan Ahrar-u Şam’a kadar Suriye’deki grupların yatağı haline gelmişken Esad’a yardımcı olmak ne kadar mümkün? Bu gruplar üstelik Halep’te Esad ve müttefiklerine karşı iç savaşın belki de en kritik mücadelesini verirken AKP’nin Rusya-İran hattının istediklerini vermesi ne kadar gerçekçi? Bu arada mezhepçi RTE’nin Sünnilerin Şiilerce katledildiği propagandasına rağmen belirleyici son dönemeçte cihatçı ortaklarını hançerlemesi ne kadar olası? 15 Temmuz darbe gecesi tereddütsüz bir şekilde sokağa çıkan Suriyeli muhalif yandaşları, Türkiye’den gelen destek olmazsa kesinlikle hayatta kalamaz. İç savaşın şiddeti o kadar arttı ki Türkiye’den gelen tırlar dolusu askeri mühimmat, sağlık ve gıda malzemesi olmasa isyancıların hızlı bir çöküntüye girmesi kaçınılmaz. İşin ekonomik ve istihbarat kısmı ayrı bir konu. Rusya-İran cephesinin AKP’den asıl istedikleri bunların kesilmesi. Gelgelelim bu kadar büyük bir u dönüşü kanımızca mümkün değil. Bu işe derinlemesine iyice girmiş olan ABD-Suudiler-Körfez emirlikleri ve İsrail Esad cephesinin mutlak zaferine yol açacak olan bu dönüşü asla kabullenemezler. RTE de bu hamleleri attığında giderek Enver Paşa’ya benzeyeceğini gayet iyi biliyor. Sonu kötü olan Enver’e benzemek istemeyeceği de aşikar.
Peki Suriye politikasında ne beklemek lazım?
- AKP, Rusya’nın diplomatik manevralarına alan açacak şekilde Esad konusundaki keskin kırmızı çizgisinden vazgeçiyor. Bu da pazarlıklarda Esadlı geçiş dahil olmak üzere bir çok seçeneği gündeme getirecek.
- Rusya”-İran hattına bu şekilde yaklaşarak Batı’ya karşı kendi pazarlık gücünü arttırarak manevra alanını genişletiyor. 15 Temmuz’dan sonra çok ihtiyacı olan nefes alma alanını bu alternatif odak sayesinde elde etmek istiyor.
- AKP, isyancıların sınırdaki etkinliği gibi savaşın gidişatı açısında temel olan konularda engellemeye gitmeyecektir. Yani Suriye-Türkiye sınırı ,isyancıların bel kemiği, lojistik ana üs olmaya devam edecektir.
- YPG’nin kuzey Suriye’yi birleştirme çabasına karşı AKP, Azaz-Jarablus hattına bir şekilde müdahale etmeye çalışacaktır. Rusya”dan bu konuda destek istese de karşılığında Rusya cihatçıların bel kemiğinin kırılmasını talep edecektir. Ayrıca ABD’nin bölgedeki varlığı Rusya açısından da bu konuda bir hayli caydırıcıdır. Yani doğrudan müdahale mümkün görünmemektedir.
- AKP Azez’ merkezli ÖSO ve diğer cihatçıların Azez’den Cerablus’a kadarki bölgeyi ele geçirmesine odaklanarak Rojava’nın birleşmesinin önüne geçmeye çalışmak dışında fazla bir seçeneğe sahip değildir.