Direnen Bozankaya İşçileriyle Röportaj

Direnen Bozankaya İşçileriyle Röportaj

Röportaj: Rozerin Ürper – Tahsin Mert Saygılı
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da faaliyet yürüten, otobüs üreticisi MAN firmasına bağlı Bozankaya fabrikasında birçok işçi anayasal bir hak olmasına rağmen sendikalı olmak istedikleri için işten çıkarıldı. Bu duruma karşılık olarak iş yeri önünde direniş başlatan işçiler, sendikalı olma hakkını ve uzun zamandır emek vererek çalıştıkları işlerini geri istediklerini dile getirerek; insanca çalışma koşulları ve talepleri yerine getirilene kadar direnişi büyüteceklerini de güçlü bir şekilde ifade ettiler. Emekçilerin mücadelesinin haklı isyanına destek vermek ve bu mücadeleye ses olmak için, SEP olarak direnen işçilerin yanındaydık. İşçilerin içerisinde bulunmak istediği Birleşik Metal İşçileri Sendikası Şube Başkanı Deniz Ilgan ve işten çıkarılan işçiler ile direniş hakkında konuşma ve röportaj yapma fırsatı bulduk.
images (1)
S.G: Öncelikle çok kısa zaman içerisinde başlayan bu haklı direniş hakkında kısa bir bilgi alalım sizden. Nasıl başladı bu süreç?
D.I: Aslında aylardan beri vardı bu çalışma. Haziran ayından beri çalışmamız vardı. İşte bundan on gün önce üyelikler açık oldu, ilişki çıktı. Patron duydu. Patron duyduktan sonra, Cuma günü iki işçiyi işten attı. İki işçiyi işten atınca biz müdahale ettik. Arkadaşlarla buradaydık. Böylelikle direniş başladı Cuma günü. Akşamüstü beş buçuk civarında sekiz kişiyi daha attı. Toplamda on oldu. Onun sonrasında işveren ile bir temas oldu. O temasta pazartesi günü için bir görüşme üzerinde anlaşıldı. Pazartesi günü görüştük.
S.G: Peki kim vardı bu görüşmede?
D.I: Ben görüştüm, genel başkan görüştü, eğitim daire başkanı vardı. Üçümüz görüştük. Masada işveren ile yönetim kurulu başkan yardımcısı geldi. Aynı zamanda da Sincan fabrikasının müdürü geldi. İK müdüresi Tuğba hanım da vardı aynı zamanda. İşverenin tutarsız davranışlarından, olumsuz yaklaşımından dolayı masadan herhangi bir sonuç çıkmadı.
S.G: Sanırım çok öncesinde bir vaatte bulunmuşlardı?
D.I: Sabah işçiye vaadte bulunmuşlar. Şimdi bunların bir genel alışkanlığı da şu; ne zaman burada bizim haricimizde daha farkı sendikalar da örgütlenmeye çalışmış, ne zaman burada sendika lafı çıksa parasal vaadte bulunuyorlar. Bu vaad de hiçbir şekilde gerçekleşmiyor. Hatta paramız olduğunda vereceğiz diyor, daha sonra evirip çevirip paramız yok diyerek işin içinden çıkıyor. Klasik iş veren tavrı. İşte bu sabah fabrikanın önüne geldik. Geldiğimizde zaten polis ile karşılaştık. Polisin sabah bir müdahalesi oldu. Onu püskürttük. Önlüğü çıkarmamızı istediler. Aslında biliyoruz ki önlük bahaneydi. Şimdi şunu hepimiz biliyoruz ki; mevcut yöneticisi veya üyesi olduğunuz parti sendika veya STK diğer her ne ise önlüğünü veya flamasını taşımak suç değil. Önlük bahaneydi, şunun için bahaneydi. Olaya başında müdahale edip bizi buradan kazıyıp işçiyle bağımızı koparmak için yapıldı. Ama elbette buna izin vermedik. Onun arkasından yine bir çıkış haberi geldi. Yine yedi kişiyi daha çıkardılar. Bugün şu saate kadar yedi kişi işten çıkarıldı. Önümüzdeki saatlerde yine bir işçi çıkarması olur mu olmaz mı birlikte göreceğiz. Buradayız. Direniyoruz. Çoğunluğumuz var, üyemiz var. Başvurumuzu yaptık bekliyoruz.
S.G: Şu ana kadar toplam kaç kişi çıkarıldı?
D.I: Şu ana kadar toplam on yedi işçi işten atıldı.
S.G: Peki bundan sonrasında neler olur, yapmayı planladığınız bir şey var mı?
D.I: Bundan sonra, bu ülkede her şey olur. İş veren her şeyi yapma cesaretini gösterebilir(!) çünkü tutarsız ve çelişkili de bir durumu var. Dün yaptığını bugün inkar eden bir durumu var. Kendi açımızdan ne olacağını söyleyeyim; buraya bu sendika girecek! Biz kararlıyız. İşçiler kararlı. Mücadele devam edecek.
S.G: Daha öncesinde yine iş verenin bir vaadi olarak, sendika istiyorsanız sarı sendika ile anlaşma yapılsın diye bir bastırma olmuş. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
D:I: Daha öncelerinde burada hep şu yaşanmış; duyduğum kadarıyla, burada ne zaman bir sendika talebi olsa, sarı sendikaya yönlendirilmiş. İşveren eliyle birlikte. Daha sonra da biliyorsunuz ki, verilen paranın da çok olmadığını işçi arkadaşlar da belirtiyor. Zaten biraz işler anlaşmalı olmuş. İşçinin bir anlamda önünü kesmek için yapılan bir hamleden başka bir şey değil bu.
S.G: Peki bu direnişten yola çıkarak, sonuç olarak hayatı yaratan ama henüz bunun farkında olmadığı için, sendikalı olmayan ya da olursa işten çıkarılacağını düşünen emekçiler var. Onlara ne söylemek istersiniz?
D.I: Onlara ne söyleyeceğimiz belli zaten. Sendikalaşmaktan kaynaklı işinden olacağını düşünen varsa, yanılıyor. Şunun için yanılıyor; işine, iş güvencesine sahip çıkmasının tek karşılığı var, o da örgütlülük ve bir arada olmak, sendikalı olmak, birlikte davranmak. Sendikasız olmak güvencesiz olmak, iş verenin kar uğruna, para kazanma hırsı için belirlediği kurallar çerçevesinde mi çalışacak? Sendikalaşıp, örgütlenip kendi kurallarını kurmuş olduğu toplu sözleşmelerle mi çalışma hayatını şekillendirecek? Buna karar vermesi gerekiyor bütün işçilerin. Örgütsüz ve sendikasız olup da, her koşulda düzenli bir çalışma şartlarına sahip hiçbir iş yeri görmedim. Nerde bir birliktelik, dayanışma, mücadele ve örgütlülük varsa işçi orada daha güçlü.
S.G: Bizim sorularımız bu kadardı. Bize vaktinizi ayırıp direniş hakkında bilgi verdiğiniz için teşekkür ederiz. Haklı mücadelenizde yanınızda olduğumuzu da bir kez daha belirterek ilerleyen gelişmelerde görüşmek üzere diyelim.
D:I: Biz de çok teşekkür ederiz. Yanımızda olduğunuz için. Görüşmek üzere.