İran’da Devrimin Tohumları Yeşeriyor-Zhaleh Sahand
Dünyada eşitlik ve adalet arayışında olan bütün devrimcilerle yan yanayız.
Tiranlık ve acımasız işçi düşmanı politikaları dışında İran’da her şey çatırdıyor. İran, anti-kapitalist olmayan bir antiemperyalizmin organik bir şekilde bağımsız sendikaların etkin varlığına, planlı ekonomiye, tüm hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla gerçekleştirilmesine dayanmadığında nasıl tam bir komediye dönüştüğünün kanıtıdır.
İran rejimi, toplumun her kesiminden binlerce insanı hapsetti veya idam etti. Bu insanlar ulusal güvenliğin tehlikeye atılması suçundan yargılanan işçi önderleri, etnik azınlıklar, emek aktivistleri ve sendikacılardı. Bu aktivistlerin bir kısmı hücrelerinde ölü bulundu, bir kısmı ortadan kayboldu ve birçoğu da müebbet cezasına çarptırıldı.
1979 Devriminden bu yana işçi düşmanı politikalar sürdürülse de, yalnızca petrole bağlı ekonomi, iktisadi istikrarsızlığı da beraberinde getirdi. Ekonomik istikrarsızlık 2015’teki nükleer anlaşması ve Trump’ın uyguladığı yaptırımlarla derinleşerek bir krize dönüştü.
İran’daki güncel protestoları anlayabilmek için ekonominin bazı verilerine bakmak gerekli. İran’da günlük petrol ihracatının Dünya Bankası istatistiklerine göre 2 milyon varilden 500 varile düştü. İşsizlik ise Eylül rakamlarıyla yaklaşık %12 ‘ye geriledi (resmi rakamlar, gerçek istatistikler daha düşük olabilir.) Ancak işsizlikteki bu düşüş yeni iş yaratılmasından ve ekonominin iyileşmesinden değil, İran devletinin işsizlik tanımından kaynaklanıyor. İstatistiksel hesaplamada 10 yaşın üzerinde olup haftada bir saat dahi çalışan emekçiler, çalışıyor sayıldığından işsizlik rakamlarına dâhil edilmiyor. 82 milyon İranlı’nın yüzde 40’ı 25 yaş altında ve elbette çoğu haftada sadece birkaç saat çalışabiliyor.
İran’ın enflasyonu Nisan 2019’da yüzde 42.2’ye yükseldi ve 2020’de yüzde 30’un üzerinde olacağı öngörülüyor. Gıda fiyatları 2019’da yüzde 62.8 arttı ve yoksulluk oranının 2021’de yüzde 12.8’e ulaşması bekleniyor. Iran 2020’de stagflasyona teslim olacak ve para birimi(10 Rial’a eşit olan Toman) bu günlerde 1 dolar seviyesine geriledi.
Bütün bu inişli çıkışlı ekonomik faktörler ve sayılarla İran,1979 devriminden bu yana yaşanan günler geçtikçe daha da istikrar kazanan bir siyasi karmaşa ile yüz yüze kalıyor. Ekonomik ve siyasi alanlarda ise bu durum giderek uçlaşıyor ve sonuç itibariyle İran rejiminin bu istikrarsız gidişatı, emekçilerin yaşamlarını iyileştirmekten uzak bir portre sunuyor. Bu, İran rejiminin, ülke içinde ve bölgede küresel kapitalizme hizmet etme vizyonu ve misyonu ile hareket eden kapitalist bir rejim olduğunun; son nefesine kadar kapitalizmi korumak ve kurtarmak için kılıç zoruyla hükmedeceğinin keskin bir örneğidir.
İran rejiminin sabıkası, dış dünyanın sandığından daha kanlı. Uluslararası Çalışma Örgütü üyesi olan İran rejimi, örgütlenme özgürlüğü ve örgütlenme hakkını isteyen ILO Sözleşmesini imzaladı ancak İran yalnızca kendi İslami emek konseyi aracılığıyla işçi temsillerine izin veriyor. İşçi temsilcisi olacak adayların İslami Emek Kurullarının incelemelerini geçmesi gerekiyor. Tahkim, arabuluculuk ve toplu sözleşme hakkı rejim tarafından reddediliyor. Sonuç olarak, tüm ilerici sendikalar ve üyeleri devre dışı bırakılıyor. Baağımsız sendikalar yasadışı ilan edilirken, örgütledikleri her türlü iş protestosu kovuşturma, tutuklanma, işten atılma ve uzun vadede hapis cezaları gibi yıldırma politikalarıyla karşı karşıya kalıyor.
Milyonlara ölüm ve sefalet getiren İran İslam rejimi ve onun çürümüş kapitalist uygulamaları İranlı emekçiler ve yoksullar için tam anlamıyla bir fiyaskodur. Bu rejim, işçi, emekçi ve öğrencilerin, talepleri ile aşağıdan örgütlenen bir mücadele yoluyla yok edilmelidir. 15 Kasım 2019’dan beri sokaklarda olan emekçiler ve gençlerin sesi, kapitalizme ve emperyalizme karşı yükseltilen gerçek taleplerle yankılanıyor ve bu uğurda canlarını yitiriyor.
İran’daki son protestoların tetikleyici nedeni, akaryakıta gelen ani %300’lük zam, benzinin karneye bağlanması ve sübvansiyonlarda azalmaydı. Yüzden fazla şehre hızla yayılan protestolar sadece ekonomik ve siyasi anlamda İran rejiminin en derin şekilde sorgulandığı eylemler değil, aynı zamanda da 1979 devriminden bu yana İran sokaklarında gerçekleşen en kanlı, en kanlı ve en yaygın protestolar. Çürümüş kapitalizmin sembolü olan bankalar yakıldı, dükkânlar ateşe verildi, üniversite öğrencileri pek çok üniversitede oturma eylemleri yaptı, yollar arabaların kontak kapama eylemleriyle kapatıldı. İran’dan gelen kan dondurucu videolarda görüldüğü üzere, İran kolluk güçleri sokaktan, çatılardan ve helikopterden soğukkanlılıkla ateş açıyor.
Eylemlerin bilançosu konusunda elimize geçen raporlar ve Uluslararası Af Örgütü farklı istatistikler veriyor. Raporlara göre 100 ile 300 arasında protestocunun öldü, 1000’den fazla kişinin tutuklandı ve yaklaşık 4000 kişi yaralandı. En az 48 öğrenci ev baskınlarında tutuklandı. Kolluk kuvvetlerinin hastanelerdeki yaralı ve tedavi altında olan eylemcileri bile tutukladığı biliniyor.
Protestolara, Şah ve İslam rejiminin en çok marjinalize ettiği (Kürt ve Arap nüfusu gibi) ve en ağır sömürüye maruz kalan toplumsal kesimler çok büyük oranlarda katılıyor. Siyasi baskının yoğun olduğu, ekonominin çuvalladığı, yoksulluğun derin olduğu; tarihte Şah rejiminin gadrine bugün ise İslam rejiminin zulmüne en çok uğrayan Kürdistan Khuzistan kentlerinde halk, eylemlere geniş bir katılımla eylemlerde yer alıyor.
Rejim, dış dünyaya bilgi akışını engellemek veya halkın protestoları organize etmesini engellemek için interneti yüzde 96 oranında kesti. Protestoculara, 1979 devriminden sonra İranlı muhaliflerin, işçilerin ve emekçileri itibarsızlaştırmak, mücadelelerini engelleme ve vahşice bastırmak için sıkça kullanılan “yabancı güçlerin ajanları” yaftası yapıştırıldı.
Ali Hamaney eylemcilere “hain” derke, Ruhani sokağa çıkanları “ gerici (Suudi Arabistan), Siyonist (İsrail) ve Amerika’nın bölgedeki formülasyonları ve planları dahilinde harekete geçen yıkıcı güçler” olarak ilan etti. Rejimin kuklası gazetesi Kayhan, Ayetullah Ali Hamaney’in göstericilerin asılması gerektiğini söylediğini yazdı.
İran rejimi yalnızca kendi ülkesinde değil tüm bölgede nefret edilen bir rejim. İran rejim, Suriye ve Yemen gibi elini attığı tüm ülkelerin halkları tarafından da nefretle karşılanıyor. İran rejiminin ideolojik ve ekonomik anlamda derin nüfuzunun olduğu Irak ve Lübnan’da süregiden protesto dalgalarında her iki ülkenin halkı da İran rejiminin, ülkelerinden elini çekmesini istiyor. İranlı devrimciler ve enternasyonalist devrimciler halkların bu talebini sonuna kadar desteklemektedir.
İranlı devrimcilerin inandığı yol şudur: ABD’nin Trump tarafından uygulamaya sokulan İran işçi sınıfını kurban seçen ve geçinmeyi imkansız hale getiren yaptırımları ve nükleer anlaşması da, kapitalist sömürünün, tiranlık siyasetinin ve gerici güçlerin ittifakının bir bileşimi olan İslami rejim de yalnızca planlı ekonomiye dayanan bir devrimle yenilebilir. Çünkü tüm bu güçlerin kökleri kapitalizmin hastalıklı düzene kök salmıştır.
Acımasız ekonomik koşullar altında kıvranan İranlı emekçilerin iktidarı almaması için hem İran İslam rejimi ve hem de ABD emperyalizmi elinden gelen her gaddarlığı yapmaya hazırdır. Dünyanın her yerinden gerici güçler, bu ortak çıkarla birbirine bağlanmıştır. Enternasyonalistler olarak, İran’da ve dünyanın her yerinde sosyalizmin kurulması ve işçi sınıfının örgütlenmesi bizim ana hedefimizdir. Ve bizler, bu uğurda son nefesimize kadar sürdüreceğimiz bu mücadelede yalnıza ama yalnızca dünyanın dört bir yanındaki yoldaşlarımızın ve devrimci güçlerin birliğine ve dayanışmasına bel bağlarız. .
Masum İnsanları Öldürmekten Vazgeçin!
Bütün siyasi tutsaklar derhal ve koşulsuz serbest bırakılsın!
Gözaltına alınanlar derhal ve koşulsuz serbest bırakılsın!
Kahrolsun ABD güdümlü emperyalizm!
Kahrolsun İran İslam Rejimi!
Yasasın Sosyalist Devrim!
Yaşasın İran Halklarının Eşitlik ve Özgürlük Mücadelesi!