Deprem, Siyaset Üstü Değil; Siyasi ve Sınıfsal! – Engin Kara

Deprem, Siyaset Üstü Değil; Siyasi ve Sınıfsal! – Engin Kara

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan bugünkü konuşmasında “Deprem gibi hayati meselelerin siyaset üstü olduğuna ve bu şekilde konuşulması, tartışılması, çalışılması gerektiğine inanıyoruz.” diye konuştu.
Erdoğan yine göz göre göre yalan söylüyor! Deprem hiç de siyaset üstü bir gündem değil, bal gibi siyasi bir gündem. Hatta sapına kadar sınıfsal bir gündem.
Doğal olarak sınıfsal uçurumlara dayanan bir toplumun egemen güçleri, tam da sınıfsal konumlarına uygun davranıyorlar. Ekonomik krizden seçimlere, kamu işlerinden polisiye işlere kadar her konuda “ulusal birlik” yalanını ortaya atanlardan başka bir şey beklenmez elbette. Toplumdaki zengin-yoksul ayrımını gizlemek isteyenler, her konuyu bu yalan üzerine kurmak zorunda. Siyasi sorumlulukları gün gibi ortada olan yakıcı meseleleri “siyaset üstü”ne taşıyarak sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlar.
1999 depreminden bu yana deprem hazırlıkları bahanesiyle toplanan vergilerin, fonların nereye gittiği bile bilinmiyor. Toplanan paraları babam harcamıyor ya! Ali Ağaoğlu gibi bir inşaat patronunun “zora düşürdüğü” şirketi Varlık Fonu ile kurtarılırken, işsizlik fonunda biriken paralar bankalara peşkeş çekilirken, deprem paralarının hesabını soranlara “bu mesele siyaset üstü, siyaseti karıştırmayın” demek kadar riyakar bir davranış olamaz.
Yaşanacağı konusunda neredeyse herhangi bir bilimsel şüphe olmayan büyük İstanbul depremi olduğunda kimlerin öleceği, kimlerin evsiz kalacağı belli değil mi? Depreme karşı en az önlem alınan bölgelerin, en yoksul kesimlerin yaşadığı yerler olduğunu bilmeyen var mı? Binaların dip dibe inşa edildiği, hiçbir toplanma alanının olmadığı, yapıların en az sağlam olduğu mahallelerin tümüyle emekçilerin yaşadığı yerler olduğunu hatırlatmaya gerek var mı?
Düşünelim. Depremde evi hasar gören yoksul emekçi ailesinin sığınabileceği hiçbir yer yokken; bir işadamı, isterse evi yıkılsın, barınma sorunu çekecek mi? “Şuralar çok riskli, o bölgelerde oturmayın” gibi söylemler çok işitilir. Bir sermaye sahibi, isterse ülke bile değiştirerek ailesine deprem riski hiç olmayacak bir yaşam sunabilir. Ama sözgelimi Avcılar’ın en riskli (ve en yoksul!) mahallelerinden birinde oturan bir emekçi ailesinin kaçabileceği bir yer var mı?
***
İktidar olmanın belli sorumlulukları vardır. Yanlış anlaşılmasın, bizim bu düzenin herhangi bir iktidarından bir beklentimiz yok. Ama iktidara gelen düzen partilerine -ve elbette şu anki iktidar AKP ve Erdoğan’a- oy veren ve çoğunluğu yoksul kitlelerin en azından çoğunluğu, hiç öyle birilerinin düşündüğü gibi ahmak falan değil. Evet, şu an için kendi sınıfsal çıkarlarının farkında olmayabilirler. Ama kesinlikle oy verdikleri partilerden bazı sorunları çözmelerini bekliyorlar. Şimdi kalkıp “depremi siyasete alet etmeyin” demek, en başta kendi seçmenlerinin, bütün olarak da toplumun aklıyla alay etmektir.
Olağan zamanlarda Türkiye’deki seçmenlerin hayli hatalı ama bir o kadar da yaygın bir düşüncesi var: “çalıyorlar ama çalışıyorlar”. Görüyoruz ki yıllardır çalmaya alışan AKP, artık “çalışma görüntüsü” bile vermeyi beceremiyor. Güya çeşitli toplumsal amaçlarla toplanan paralar, fonlar hep birilerine peşkeş çekilmiş durumda.
Deprem, tam da bu çürümeyi kör göze parmak sokarcasına bir kez daha açığa vurdu. Şimdi kalkıp da siyaset üstü demagojilerine sığınmaya çalışmayın. Deprem bal gibi de siyasi bir gündem bu ülkede. Hatta iyiden iyiye sınıf mücadelesinin en yakıcı gündemlerinden birine dönüşüyor.
***
Deprem siyasi ve sınıfsalsa, bizim de emekçi kitlelerin toplumsal konumundan doğru bir politik mücadele vermemiz gerekiyor. Deprem haberi yapıp geçmek olmaz. Depreme karşı emekçi halkın yaşamsal talepleri için mücadele etmek şart.

ETİKETLER