Toplu Sözleşme Tiyatrosunu İzleme, Harekete Geç!

Toplu Sözleşme Tiyatrosunu İzleme, Harekete Geç!

memur yoksulluk ile ilgili görsel sonucu

Milyonlarca kamu emekçisini ve emeklisini ilgilendiren toplu sözleşme süreci fiilen başladı ve hükümet ile sendikalar tekliflerini açıkladılar. Görüşmeler resmi olarak 1 Ağustos Perşembe başlayacak.

Memur-Sen geçtiğimiz günlerde 2020-2021 toplu sözleşmesi için şu teklifle masaya oturacağını açıkladı: Taban aylığa seyyanen 200 TL, ilk yıl yüzde 8+7, ikinci yıl yüzde 6+6 zam ve 1. yıl yüzde 3, 2. yıl yüzde 2 refah payı talep etti. KESK ise 2020 için toplamda % 38 zam ve 2021 yılı için enflasyon oranına ek olarak % 3 refah payı talep ediyor.

AKP iktidarı ve havuz medyası son günlerde faizlerin düşmesiyle birlikte enflasyonun düşüşe geçeceği, ekonominin iyiye doğru gideceği masallarını anlatıyor. Ancak gerçekler tam tersini söylüyor. Emekçi sınıfların yaşam koşulları giderek ağırlaşıyor, iktidar yeni zamlarla ve vergilerle emekçilerin sırtındaki yükü daha da artırıyor. Öyle görünüyor ki iktidar ekonominin iyiye gittiği yönündeki masalı kamu emekçilerine sadaka bir teklifi kabul ettirmenin bir bahanesi olarak öne sürecek.

Geçtiğimiz toplu sözleşme dönemlerinde yetkili konfederasyon olan Memur-Sen’in emekçilere nasıl ihanet ettiğini ve iktidarın uzattığı sadakayı büyük bir başarıymış gibi yutturmaya çalıştığını anlatmaya gerek yok. İktidar desteğiyle hızla büyüyerek dünyada bugüne kadar eşi benzeri bulunmayan bir sendikal örnek teşkil eden Memur-Sen bu sene de aynı rolü oynamaya devam edeceğini göstermektedir. Kendi sendikalarına üye olan kamu emekçilerine iki kat fazla toplu sözleşme ikramiyesi talep etmesi bunun göstergesidir. Toplu sözleşme masasına bu sene de oturacak olan iktidar sendikası, göstermelik tekliflerle emekçileri oyalayacak ve patronu olan AKP iktidarının teklifini çok küçük oynamalarla tıpış tıpış kabul edecektir. Bugüne kadar toplu sözleşme tiyatrosu bundan farklı gerçekleşmemiştir.

Öte yandan her seferinde olduğu gibi baskı ve ihraçlarla kıskaca alınan KESK, iktidar-Memur Sen işbirliğiyle yine süreçten dışlanmaya çalışılacaktır.

Peki biz emekçiler ne istiyoruz?

Öncelikle halihazırda emekçi sınıfların çok küçük bir kesimi toplu sözleşme kapsamında yer almaktadır. AKP iktidarı yıllardır özelleştirmelerle, kadrolu ve güvenceli çalışma yerine ikame ettiği taşeron düzeniyle emekçilerin örgütlülüğünü yıkarken, milyonlarca emekçi toplu sözleşme süreci dışında kaldı. Bunun yanında çok düşük ücretlere ve güvencesiz çalışmaya mahkum edildi.

  • Öncelikle emekçilerin örgütlülüğünün önündeki engeller kaldırılmalıdır. Sendikal haklar ve özgürlükler tam olarak sağlanmadan, kamu emekçilerine grev hakkı tanınmadan adaletli bir toplu sözleşme süreci yürütmek mümkün değildir. Öncelikle her sendika kendi üyeleri adına toplu sözleşme masasında söz hakkına sahip olmalıdır. Milyonlarca emekçinin kaderi hükümetin truva atı olan tek bir sendikanın iki dudağı arası na bırakılmamalıdır.
  • 15 Temmuz’un ardından OHAL KHK’leri ile işlerinden atılan kamu emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir.
  • İktidar eğitim ve sağlık gibi alanlarda kamu emekçisi adaylarının önüne çıkarılan siyasi engelleri kaldırmalı, torpille işe alım düzenine son vermeli, sözleşmeli veya ücretli çalışma gibi uygulamalar kaldırılmalı ve güvenceli istihdam sağlamalıdır.
  • Tüm kamu emekçilerine ve emeklilere insanca yaşamaya yetecek bir maaş için gerekli ücret artışını sağlamalıdır.
  • Kamu kurumlarında çalışan kadın emekçilerle erkek emekçiler arasındaki eşitsizlikler ortadan kaldırılmalı ve eşitlik esas alınmalıdır.
  • Tüm kamu çalışanlarının eğitim ve sağlık gibi alanlarda sosyal hakları iyileştirilmeli, ücretsiz kreş sağlanmalıdır.
  • Polis ve asker gibi mesleki gruplara sağlanan ücretsiz ulaşım gibi uygulamalar tüm kamu emekçilerini kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
  • Zorunlu BES gibi kesintilerden vazgeçilmeli, ücretleri kuşa çeviren gelir vergisi düşürülmelidir. Vergi yükü emekçilerin değil, zengin kapitalist sınıfların üzerine yüklenmelidir.

Bütün bu talepleri elbette bize vermeyecekler. Bunlar ancak biz mücadele içinde yer alırsak, toplu sözleşme sürecini bir izleyici olarak değil aktif birer katılımcı olarak geçirirsek gerçeklik kazanabilir. Emekçilerin sahada olmadığı bir süreçte sendikalarda her zamanki rollerini oynayacak, hükümete yakın olan yine bir ihanete imza atacak, muhalif olanlarsa süreci sessizlikle geçiştirecektir. O yüzden emeğim ve alınterimin hakkını almak için “BEN DE VARIM!” diyorsan yerin sosyalist mücadeledir, emekçilerin partisidir.