AKP Bir Fırsat, Kullanmasını Bilene! – V. U. Arslan

AKP Bir Fırsat, Kullanmasını Bilene! – V. U. Arslan

Ülkelerin bazı badireleri atlatması, kimi zaman toplumsal nitelikteki sıçramalar için gerekli olabiliyor. Sadece demokratik haklar bilincinin gelişimi bile belirli bir mücadele geleneğinin oluşmasını gerektiriyor. Emekçilerin, gençlerin, kadınların hakları için tırmalamadan, bir şeylerin mücadelesini vermeden, bir takım öyküler yazmadan bir ülkenin burjuva gericiliğinin pençesinden kurtulması mümkün olmaz.

Bu anlamda AKP diktası bu ülke için bir fırsat olabilir. Zira onca dinci-milliyetçi ablukaya, iktidarın kullandığı 15 Temmuz-Afrin-terör vb hikayeye, tek yanlı propagandaya, devlet baskısına ve ekonomik imkanlara rağmen Türkiye’de demokratik muhalefet kanallarının direnci kırılamadı. Onca tutuklamaya, soruşturmaya, ihraca rağmen milyonlarca insan sosyal medyada olsun, çeşitli eylem ve mitinglerde olsun sözünü esirgemedi. Kimileri dayak yedi, saldırıya uğradı, kimileri yurtdışına çıktı, ama baş eğmeyenlerin sayısı hiç de az değildi. Korku bariyerleri yıkıldı. 31 Mart ve 23 Haziran seçim sonuçları demokratik muhalefet direncinin bir yansıması oldu.

Oysa sağcı ve milliyetçi olarak bilinen bir ülkede Afrin gibi başarılı biten bir dış maceradan sonra AKP’nin oylarının patlama yapması beklenirdi. Rusya’da ya da dünyanın birçok yerinde böyle oldu. Ama Türkiye’de değil.

AKP’nin ivmesi onca kutuplaştırmaya rağmen aşağı doğrudur. Toplumun dinamik kesimleri her geçen gün AKP’den tiksinerek kopmaktadır. AKP’nin dar bir menfaat şebekesi olduğunu fark edenler çoğaldıkça AKP toplumsal hegemonyayı bir daha kazanamayacak şekilde yitirmiştir. AKP diktası ekonomide, dış politikada, devlet yönetiminin her alanında tıkanmıştır. Bu yüzden de salt devlet baskısı ve manipülasyonla, Bahçeli gibi bön bir faşistle ayakta kalmaya çalışmaktadır. Partinin destek tabanı, toplumun en geri katmanlarına doğru sıkışmıştır.

Diğer taraftan Türkiye’deki geleneksel burjuvazi de AKP’li ya da AKP’siz bir şekilde normalleşme istemektedir. Bu, neoliberal program etrafında TÜSİAD-AB-ABD normalleşmesidir. Sınıf mücadelesi açısından mesele biraz da budur. Burjuva liberal bir normalleşme emekçilerin derdine deva olmayacaktır.

Tersi bir durum için AKP’nin politize ettiği, dinamikleştirdiği toplumsal dokuda tüm emekçilere hitap edebilen sosyalist bir alternatifin yükselmesi gerekir. Eğer bu olmazsa “leşçi-can alıcı-hard kapitalizm”in hüküm sürdüğü bu topraklarda emekçilerin çilesi bitmeyecektir. Bu yüzden AKP’ye karşı yaşanan bilenmeden, emekçi sınıfların yoğun sömürüsünden, ezilenlerin tepkisinden, gençliğin geleceksizliğinden devrimci sosyalist bir güç yaratmak zorundayız.

AKP karşıtlığının varacağı doğal adres sol-sosyalist politikadır, ama hayat böyle otomatik bir çevrimle akmaz. Ancak bir alternatif olarak varsanız enerjiyi kendinize çekebilirsiniz. Bakınız Maçoğlu bir kasabada yaptığı işlerle tüm ülkede ne kadar büyük bir destek topladı. Yani sosyalistler emek perspektifiyle emekçiler için adres olmayı başarırlarsa büyük bir ilgiyle karşılaşacaklar. Eski köhnemiş aktörlerle, sınıf perspektifinden uzak kimlik politikalarıyla sol elbette bunu başaramayacaktır. O yüzden solun bu süreçte büyük bir iş başararak kabuk değiştirmesi gerekmektedir. Bunun sinyalleri neyse ki vardır. Umuyorum bu sürecin tamamlanması için hayat gereken zamanı bizlere sunacaktır.

KATEGORİLER