Erdoğan, “Türkiye İttifakı”nı Kimlerle Kuracak? – Emre Güntekin
Yerel seçimde yaşadığı yenilginin ardından Erdoğan yaptığı bir konuşmada dile getirdiği “Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak 82 milyon hep birlikte Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz. Vatandaşlarına ve kardeşlerine güven veren bir Türkiye için hep beraber elimizi taşın altına koymalıyız. Gençlerimizin, memurlarımızın, işçilerimizin, çiftçi sanayici, esnaflarımızın sorunlarını çözmek ancak bu şekilde mümkün olacaktır” ifadeleriyle “Türkiye İttifakı” projesini gündemimize sokmuştu. 18 Nisan’da yaptığı bir başka açıklamada ise “kızgın demiri soğutmaktan” bahsetmişti. YSK’nın henüz kararını vermediği İstanbul’da seçimlerin yenilenmesi halinde, Erdoğan’ın böyle bir söylemle yola çıkarak kararsız ve Kürt seçmenin oylarını almayı planladığı belirtiliyor.
Ancak daha bu sözlerin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Kılıçdaroğlu Çubuk’ta katıldığı bir asker cenazesinde önceden planlandığı çok açık olan bir saldırıya uğradı ve neredeyse bütün devlet ricali bu saldırıya arka çıktı. Saldırıyı gerçekleştirenler serbest bırakılıp iktidar cephesi tarafından sahiplenilirken, dönemin “kızgın demiri soğutma”yı bırakın onu daha da korlaştıracağının işaretleri gelmeye başladı.
Dün ise Cumhuriyet gazetesi davasında Güray Öz, Önder Çelik, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör ve Emre İper yeniden cezaevine girdiler. Tacizcilerin, tecavüzcülerin, iktidar kontrolündeki linççi güruhların elini kolunu sallayarak gezebildiği bir ülkede muhalif gazeteciler, barış isteyen Ayşe öğretmenler içeri atılıyor. Erdoğan’ın kızgın demiri soğutma yöntemi bu…
Peki, bir yandan sadece sol-sosyalist muhalefetin değil, CHP’nin bile siyaset yapacağı alanlar daralırken bu basınç altında Erdoğan kimlerle ittifak yapmayı planlıyor?
Türkiye’nin yönetim biçimini değiştiren referandumdan bu yana AKP ile MHP’nin ittifakı her iki siyasal unsur için de daha büyük bir gereklilik haline geldi. O günden bu yana Kürt halkına yönelik yoğun bir milliyetçi-şoven propaganda, iktidara karşı olan herkesi düşmanlaştırma eğilimi siyasi havayı tamamen kapladı.
MHP desteği olmasaydı Erdoğan yeni rejimi bu kadar kolay inşa edemeyecekti. Benzeri şekilde AKP desteği ve daha sonra ittifak olmasaydı MHP kendi içsel krizleriyle boğuşan bir parti olarak küçülmeye başlayacaktı. Bu nedenle artık tek söylemleri “beka” haline geldi. İktidar ve yardakçısı MHP’nin bekası birbirlerine sıkı sıkıya sarılmaya bağlı.
Ancak Cumhur İttifakı içinde artık terazinin her iki kolu da eşit seviyede durmuyor. Yerel seçim sonuçlarının da gösterdiği üzere milliyetçi-İslamcı söylem dozajı oldukça yüksek olan ittifakın ekmeğini asıl yiyen Devlet Bahçeli oldu. Bahçeli ve MHP şu an fikirlerinin iktidarda olmasının keyfini sürüyor.
Erdoğan uzun vadede “pazara kadar değil mezara kadar beraberiz” dediği Bahçeli ile yola devam etmenin kendi iktidarına zarar vereceğini görmüş olmalı ki “Türkiye İttifakı” gibi bir projeyi öne sürüyor. Ayrıca yerel seçimlerde yaşanan hezimet kendisine karşı olan herkesi, her siyasal unsuru sonsuza kadar ötekileştiremeyeceğini göstermiş olmalı. Ancak Erdoğan’a birilerinin gerçekleri hatırlatması gerekiyor. Artık demir soğutulamayacak kadar kızgın. Bu ittifaka,
Demirtaş gibi siyasi liderlerini, seçtikleri belediye başkanlarını hapse attığı; köylerini ve kentlerini 90’lı yılları aratmayacak şekilde yakıp yıktığı Kürt halkının,
İslamcılığı yükselterek yaşam alanlarını daralttığı Alevilerin,
Her türlü hakarete ve kirli propagandaya maruz bıraktığı CHP’nin sosyal demokrat tabanının,
Enflasyona, yüksek gıda fiyatlarına, işsizliğe mahkûm kıldığı yoksul emekçilerin,
8 Mart’ta suya, gaza ve plastik mermiye boğduğu kadınların,
Geleceksizliğe mahkûm ettiği gençlerin tav olacağını düşünüyorsa yanılıyor.
Erdoğan tek adam rejimini inşa etmenin yolunu bu kesimleri ezerek açtı. Bu konuda en büyük destekçisi ve müttefiki ırkçı-faşist MHP ve BBP gibi partiler oldu ki bunlarında geçmiş sicillerinin ne kadar kirli olduğunu anlatmaya gerek yok. Hala da MHP’nin faşist çetelerinin Erdoğan için ne kadar işlevsel olduğunu sokaklarda linççi güruhlar üzerinden görüyoruz.