Kadınlar! Yaşamak için 1 Mayıs’a! -Derya Koca

Kadınlar! Yaşamak için 1 Mayıs’a! -Derya Koca

Kadın cinayeti tablosu korkunç verilerle dolu. Çocuk istismarı, taciz ve tecavüz de eklendiğinde bu tablo, isyan etmemenin imkansız olduğu bir gerçeklikle bizi karşı karşıya bırakıyor. Kadınlar cehennemi yaşıyor. Çocukların geleceği korkunç bir canilik ile ellerinden alınıyor. Engelli çocuğa tecavüz edenler serbest bırakılıyor, kadınlar çantalarında koruma kararları varken sokak ortasında öldürülüyor. Toplum AKP eliyle gün be gün çürütülüyor. 

Ve evet, kadınlar yaşamak için bile mücadele etmek zorunda oldukları bir ülkede yaşıyor şu an. Tıpkı her gün iş yerlerinde ölen sayısız işçi gibi.  Daha iyi yaşamak için değil sadece, yaşayabilmek için de mücadele etmek zorundayız. 

Kadın cinayetleri hep vardı ama AKP rejiminin kurulmasıyla büyük bir patlama yaşadı. Çünkü AKP rejimi, toplumsal yapıyı baştan aşağı emekçilerin ve kazanılmış demokratik hakların aleyhine değiştirerek ezilenleri ve sömürülenlerin sırtından zenginleşen modeli “başarıyla” uyguladı. Emekçileri örgütsüz ve savunmasız kıldı. Ona bu imkanları veren, neoliberal programdır. Yani bugün “masraflı” denilerek sosyal hak olmaktan çıkarılan ve piyasaya teslim edilen, yok edilen haklar nedeniyle kadınlar daha güçsüz. 

Kadınların elinde sosyal anlamda onları koruyacak sığınma evleri, kreşler, istihdam, güvenceli çalışma olmadığından aile kurumunun içine hapsedilebiliyor. AKP’nin toplumu zorla muhafazakarlaştıran programının temeli işte bu azgın piyasacı “fırsatlara” dayanıyor.

Kadınların bağımsız ve özgüvenli bir hayata sahip olmasından ölesiye nefret eden iktidar bunu topluma aşılamaya devam etti. Kadının toplumdaki yeri ailenin içindeki yerle eşdeğer görüldüğünden kadına “ne olursa olsun orada kalmak zorundasın” deniyor. Gidebilecek bir kapı, sosyal bir güvence de olmayınca toplumda kadın düşmanı fikirlerin verdiği cesaretle bugünkü katliamlar yaşanır oldu. Teşvik iktidardan!

Yargısı, polisi, iktidarı, bakanlığı tekmili birden bu anlayışı sürdürerek hareket ediyor. Rejimin keyfiliği ve tek adam düzeni olmadan bu olabilir mi? Hali hazırda kadın ve çocukların korunması ve haklarının sağlanması konusunda var olan yasalar bile uygulanmıyor. Şule Çet davasında olduğu gibi, eğer toplumsal baskı olmazsa katillerin nasıl kolayca işin içinde sıyrıldığını gördük.

Kadınlara, AKP rejimi ile yaşadıkları sorunlar arasındaki bağı anlatmak zorundayız. Kadınlara, bu cehennemin ateşinin, düzenin temellerinden yükseldiğini göstermek zorundayız. Ezeli ve ebedi bir kader gibi gösterilenin bugün patronlara, onların çıkarlarına, iktidarlarının zihniyetine dayalı bir tercihin ürünü olduğunu anlatmak zorundayız. Bu 1 Mayıs, bu sesi yükseltmek için iyi bir fırsat olmalı. Çocuk tecavüzcülerini protesto eden halka bibergazı ile saldıran iktidarın bu suçları savunmasına daha fazla sessiz kalamayız. 

Emekçilerin 1 Mayıs’ı, kadınlara yönelik her geçen gün daha da azılı bir saldırı ile karşımıza dikilen iktidarla hesaplaşmak için en doğru yer. Çünkü kadınların hakları en temel emekçi talepleri. Tarih boyunca da böyle oldu.  Çünkü unutmayalım, kadınlardan alınan her şey patronlara verildi. Kadınlar daha da aşağıya bastırıldıysa bu, azılı bir sömürü iktidarı yukarı çıkabilsin diye yapıldı. Kadıların, milyonların bugünkü koşulları, iktidarın çevresindeki birkaç aile füze hızıyla zenginleşebilsin diye kötüleştirildi.  Hatta daha açık söyleyelim; milyonlar sırf bunun için adeta köleleştirildi. Yani kadınlar en dipte ama emekçiler top yekun dibe itildiği için bu böyle.

Kadınlar 1 Mayıs’ta en öne!

Kadınlara, kreş hakkının, eşit ücret hakkının, güvenceli iş hakkının olmadığı bir toplumda eşitliğin asla sağlanamayacağını göstermeliyiz. Bu haklar için mücadele ederek kazanan; bu haklara sahip olduğu için de eve kapatılamayan toplumda kadınlar güçlü olur. Kadınların örgütlü olduğu bir toplumda ise kimse kadın düşmanlığı ile ülkeyi yönetemez, kimse katledilen kadınların katillerine “iyi hal” indirimleri uygulayamaz. Uygulayandan da hesap sorulur.

Cinayetin, şiddetin, taciz ve tecavüzün en sessiz kurbanları yoksul muhafazakâr kadınlar. Eğer biz bugün mücadelemizin merkezine yoksul kadınların yaşamlarına da dokunacak bu mücadeleleri koyarsak, milyonlarca kadın hayata başka bir pencereden bakmaya başlayacaktır. Rejimle kendi gerçekliği arasındaki çelişkiyi de görecektir. Emekçilerin geçim sıkıntısı içinde boğulan yaşamları, kadınları evi çekip çevirme derdiyle baş başa bırakmışken; başına geleni “el mahkum” çeken kadınlara patronların düzeninin ikiyüzlülüğünü anlatmak zorundayız.

Bu gidişat ancak böyle durdurulur.

Yaşamak için, eşitlik için, özgürleşmek için kadınların kestirme bir yolu yok.

Mücadele etmek zorundayız.

Kadınlar tarihte ne kazandıysa sınıf mücadelesiyle kazandı. Şimdi de başka bir yol yok. Bu yüzden: Kadınlar 1 Mayıs’a!