Sendikalara Yönelik AKP Hamlesini Nasıl Okumak Gerekir?- V. U. Arslan
AKP diktası, 24 Haziran’da istediği sonucu alınca tek adam rejiminin kurumsallaşması için gerekli yasal ve idari düzenlemeleri hızlı biçimde yaşama geçiriyor. Diğer taraftan yedi kez uzattıkları OHAL’den vazgeçmek zorunda kaldılar. Hem ekonomik sıkışıklık hem de imaj meselesi yüzünden OHAL’den vazgeçmek zorunda kaldılar ama epey bir canları sıkıldı… OHAL’i çok sevmişlerdi. OHAL’i fiili olarak sürdürme opsiyonları olmasına rağmen OHAL ile vedalaşmak çok hüzünlü oldu. “Gerekirse yine getiririz” diye ilan etmekten kendilerini alamadılar. Ama OHAL bugün itibariyle bitiyor.
Gelgelelim fiili OHAL’i kalıcılaştırma hamleleri de atılıyor tabi. Yedi kez uzatılan OHAL’in ardından AKP’nin Meclise getirdiği, yarın da Adalet Komisyonunda görüşülecek olan 25 maddelik kanun teklifi ile OHAL uygulamaları birçok yönüyle yasalaştırılacak.
Bu süreçte en dikkat çekici hamlelerden birisi sendikalarla ilgili. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) sendikaları ve meslek örgütlerini istediği gibi denetleme ve gerekirse seçilmiş yöneticileri görevden alma yetkisi veriliyor.
“Sendikalar mevcut halleriyle ne işe yarıyor ki” diye düşünülebilir. Doğru, gerçekten de ne KESK ne DİSK ne de diğerleri AKP’yi ya da kapitalistleri üzecek işler yaptılar. KESK ve DİSK’in katılaşmış ataleti ve bürokratizmi bir yana, sendikaların büyük kısmı mafyalaşmış çıkar çevrelerinden başkası değil. Bu da sistemin kasıtlı yaptığı bir şey. Sendikalarda yolsuzluk yapmak, çeteleşmek ve diğer bir çok suçu işlemek serbest. Sendikalardaki bu sonsuz çürüme hali burjuva düzen tarafından özenle dizayn edilmiştir. Kanunlar, uygulamalar ve kaba kuvvetten bahsediyoruz. Sendikalar bu hale gelsin ki işçiler sendikalara güvenini tümden kaybetsin, işçi sınıfı eylemleri örgütsüz halk yığınlarında bir tetiklenme yaratmasın gibi stratejik dertlerle sendikalardaki her türlü pisliğe hiç kimse on yıllardır sesini çıkarmadı. Bunlara göz yumuldu ve gerektiğinde bütün bu suçlar kullanılmak üzere bir şantaj aracı olarak kayıtlı tutuldu. Sınıf mücadelesinin kaderini belirleyen büyük oyunun önemli bir parçası Türkiye’deki sendikal kanunlar ve oluşan sendikal düzendir.
Sendikaların hali ortadayken sendikalara bulaşma gereğini neden hissediyorlar? Bundan AKP diktasının işçi eylemlerinden ne kadar korktuğunu anlıyoruz. Tamam, sendikal ağalık zaten bitik ama taban basıncı ile yine de eylem ve grev yapan sendikalar mevcut. “Bu sendikaların yöneticilerini iyice tırsıtmak gerekir” diye düşünüyorlar belli ki. OHAL altında geçen 2017’de işçi eylemleri ve grevlerin arttığına dair raporlar yayınlanıyor. (Emek Çalışmaları Topluluğu) Özellikle metal iş kolunda önemli eylemlere imza atılmış durumda.
AKP için asıl can sıkıcı durum, işçi eylemlerine saldırmanın zorluğu. İşçiler toplum genelinde o kadar meşru ki polis kullanmak, işçileri terörize etmek, onlara TV’lerden pis pis küfürler etmek öyle kolay değil. Üstelik emekçiler içerisindeki yaygın olan AKP’ye oy verme eğilimi düşünüldüğünde işçilerde hareketliliğin yaşanması durumunda AKP’nin onlara karşı saldırganlaşması kolay değil. İşçi eylemleri bir yandan AKP’ye destek çıkan emekçi tabanına ulaşabilir diğer yandan da genel toplumsal muhalefete güven ve heyecan getirebilir, sol ve sosyalistler bu işten karşı çıkabilir. Ekonomik kriz yaklaşırken mücadeleler yaygınlaşabilir…
RTE, OHAL’i patronlara anlatırken daha ne istiyorsunuz diye çıkışıyordu: “OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz.” AKP diktasının ne menem bir işçi düşmanı zorbalık olduğunu bu sözlerden daha iyi anlatamayız. Şimdi tam da güçlü bir ekonomik kriz ülkeyi vurmak üzereyken AKP önlemlerini almaya çalışıyor. Ama asıl mesele işçi hareketinin mevcut sendikal boyunduruktan kurtulmasıdır. Sendikal mafya ve eli yüzü daha düzgün olan sendikal bürokrasi işçi hareketine AKP’den daha fazla zarar veriyor. Bu da bir gerçek. Yani AKP sendikaların yönetimini değiştirme yetkisine sahip oldu diye ahlayıp vahlamadan önce işçi tabanından güçlü bir dalganın şekillenmesi için mücadele etmeliyiz. Hepimizin kaderi buradan doğru şekillenecek.