Rusya’nın Seçimi: Putinizm’le Devam!
Rusya’da dün başkanlık seçimleri gerçekleşirken, sürpriz olmadı ve Putin büyük bir farkla yeniden başkan seçildi.
Putin oyların % 76,67’sini (yaklaşık 56 milyon oy) alarak Rusya tarihinin en fazla oyla seçilen lideri oldu. Rusya Komünist Partisi’nin adayı Pavel Grudinin oyların % 11,8’ini, Liberal Demokrat Parti adayı Vladimir Jirinovski % 5,66’sını, seçimlerin tek kadın adayı olan Sivil İnisiyatif Partisi’nden Kseniya Sobçak da % 1,67’sini aldı. Seçimlere katılım oranı ise % 67,4 olarak gerçekleşti. Katılım oranı bir önceki seçimlerde % 58 olarak açıklanmış ve seçim öncesinde katılım oranını artırmak için özel kampanyalar düzenlenmişti.
Putin’in zaferinin sürpriz olmadığını belirtmiştik. Karşısına çıkan adayların, Komünist Parti adayı da dahil olmak üzere, Putin’in iktidarını tehdit edebilecek bir potansiyele sahip olmadığını belirtmek gerek. Zaten Putin’e rakip olabilecek ve iktidarını biraz olsun sarsabilecek isimler yıllardır büyük baskı altında tutuluyor ve gerektiğinde derin devlet operasyonları ile ortadan kaldırılıyor. Son olarak 2015 yılında Putin’in en önemli muhaliflerinden olan Boris Nemtsov Kremlin Meydanı’nda vurularak öldürülmüştü. Siyasi suikastler Putin rejiminin bugüne kadar programlı bir şekilde uyguladığı bir yönelim haline geldi. Muhalif gazeteciler, eski istihbaratçılar, siyasi muhalifler dâhil olmak üzere birçok isim faili meçhul cinayetlere kurban giderken, son olarak geçtiğimiz günlerde İngiltere’de yaşayan eski Rusya’nın en büyük havayolu şirketi Aeroflot’un eski genel müdür yardımcısı Nikolai Glushkov boğazı sıkılarak öldürülmüştü. Öte yandan Putin Rusya’sında özgür basın, düşünce özgürlüğü, insan hakları ve demokrasi gibi kavramlar rejimin basıncıyla karşı karşıya.
Fakat Putin’in iktidarını salt sopa ve baskı ile sürdürdüğünü söylemek mümkün değil. Putin iktidara yükselirken, Rus halkı için 1991 yılında yaşanan çöküşün ardından buhranlarla dolu bir on yıla giren Rusya’yı eski ihtişamla imparatorluk günlerine geri döndürebilecek yegâne isim olarak görülüyordu ve hala öyle görülüyor. 90’lı yıllarda Batı’nın maskarasına dönüşen, yüzyıllık emperyalist rakiplerinden ekonomik yardım alacak hale gelen Rusya, Putin’in iktidara yükselişinin ardından demokrasi ve insan haklarının yıkımı pahasına bu enkazı kaldırmayı başarmıştı. Bugün Ukrayna’dan Suriye’ye birçok çatışmalı bölgede Putin Rusya’sı emperyalistler arası paylaşımda başrolü oynuyor.
Putin’in son seçimlerde partisi ile girmek yerine bağımsız bir aday olarak seçimlere katılması ise siyasetler üstü meşruiyetini bir kez daha onaylatma isteğini gösteriyor. Putin’in lideri olduğu Birleşik Rusya Partisi’nin oy oranı yapılan anketlerde % 50 civarında gösteriyordu ve seçimde Putin’in aldığı oya bakıldığında bu oldukça düşük bir rakam. Putin seçim kampanyası döneminde de neredeyse tek aday ve Rus halkının tek lideri gibi sahaya çıktı. Kampanyasında ülkesinin çok kimlikli demografik yapısını gözeterek Rus kimliği yerine Rusyalılık üzerine vurgu yaptı. Televizyon programları, kendi hayatını anlatan belgeseller… Daha birçok propaganda aracı Putin kampanyası için seferber edildi. Putin ayrıca seçimlere çok az bir süre kala Kırım’a ziyaret düzenleyerek gövde gösterisi yaptı. Sonuç olarak Rusya’daki seçim atmosferi Türkiye’yi aratmıyor.
Novoya Gazeta muhabiri Roman Şleynov Wall Street Journal ile yaptığı bir röportajda “Putin’in Kremlin’in kapısında çantalar dolusu paralar aldığını gösteren fotoğraflar da bassak, kimsenin umrunda olmaz.” ifadelerini kullanmıştı. Bunun bir gerçeklik payının olduğunu vurgulamak gerek.
Fakat Putin’in bu kez iktidarında o kadar rahat davranamayacağı geçtiğimiz yıl yaşanan protesto dalgasında kendisini göstermişti. Düşük ücretler, kötü yaşam koşulları ve yolsuzluklara isyan ederek muhalefet lideri Aleksey Navalny’nin çağrısıyla birçok kentte sokağa çıkan Rusya halkları protestolar sırasında sık sık “Kahrolsun Putin”, “Putinsiz Rusya” sloganlarını yükseltmişti. Protestolarda yüzlerce insan gözaltına alınsa da Putin rejimi sopayı daha büyük patlamalara yol açmamak amacıyla ölçülü bir şekilde kullanmıştı. Fakat protestoların liderliğini yapan Navalny Aralık 2017’de adına düzenlenen yolsuzluk dosyaları gerekçe gösterilerek adaylığı düşürülmüştü. Seçime katılmış olsaydı; Putin’in seçilmesine engel olamasa da, onun tek adam figürüne zarar verebilecek bir oy oranına ulaşabileceği tahmin ediliyordu.
Putin önümüzdeki 6 yıl yine zirvede yer alacak. Zirvenin güneşli mi, karlı mı olacağını ise emperyalist çelişkilerde oynayacağı rol, Rusya’nın petrol ve doğalgaza endeksli iktisadi yapısı ve emekçi sınıfların Putin rejiminin çelişkilerine vereceği cevap belirleyecek.
*Putin’in iktidara yükseliş sürecini ve Rusya’nın SSCB’nin çöküşünden sonraki siyasi tarihini inceleyebilmek için aşağıdaki yazı dizisini okuyabilirsiniz.
http://sosyalistgundem.com/cokusten-gunumuze-rusyanin-seruveni-2-emre-guntekin/
http://sosyalistgundem.com/cokusten-gunumuze-rusyanin-seruveni-3-emre-guntekin-2/