IŞİD’in Yükselişi ve Düşüşü
2014’ün ortalarında IŞİD, Irak’ta Musul’u kolayca ele geçirmiş ve Bağdat kapılarına ulaşmıştı. ABD desteği peşmergenin imdadına yetişmeseydi Erbil’in düşmesi de an meselesiydi. Suriye’de ise Halep ve Şam menzile girmişti. Ayrıca IŞİD’in Lübnan sınırına ulaşmasına ve Lübnan’daki IŞİD’cilerle birleşip Lübnan’a da çökmesine az kalmıştı. Türkiye sınırında uzun bir bölge IŞİD için yol geçen hanıydı. Antep’te IŞİD’in etkin olduğu mahaller vardı ve örgütün Antep’i işgal etme planları yaptığı ortaya çıkacaktı. Örgüt, büyük bir güç kaydırmasıyla Kobane üzerine yürüyordu. İçlerinde tanklar ve bomba taşıyabilen basit drone’ların da olduğu en teknolojik silahlarla donanmış ordusu, gözünü kırpmadan intihar saldırısı yapabilen on binlerce militanı, geniş petrol kaynakları, çok büyük bir gelir kaynağı ve hazinesi ile IŞİD, dünyadaki birçok fanatik için gerçek bir “Halifelik”ti. ABD, Rusya, Esad, “dinsiz” Kürtler, ÖSO ve diğer İslamcı gruplar, İran ve güdümündeki sapkın Şiiler ve dünyanın diğer orduları ile aynı anda savaşıp düşmanlarını alt eden bir cihat ordusu olarak IŞİD… Fanatik Selefiler için bu, Allah’ın bir işareti olmalıydı. Dünyanın dört bir yanından ne kadar cihatçı varsa akın akın Türkiye üzerinden Suriye’ye savaşmaya geliyordu. Sadece bu da değil, dünyanın birçok bölgesindeki fanatik örgütler IŞİD’e biat ediyor ve böylelikle örgüt küresel bir güce dönüşüyordu. IŞİD’e bağlı militanlar ya da ondan esinlenen diğer fanatikler dünyanın çeşitli yerlerinde kan donduran katliamlara imza atıyordu. IŞİD, vahşi kelimesinin az kaldığı en canavarca katliamlarla kendisinden olmayanları yok ediyor, bunları filme çekip tüm dünyaya propaganda diye pazarlıyordu. Nice soykırımdan geçip bugünlere ancak az sayıda ulaşabilen Ezidilere yapılanlar, genç kadınların seks kölesi olarak pazarlarda satılması, Irak’ta 2000 Şii askerin Specier Katliamındaki infaz görüntüleri ve örgütün videoyla dünyaya servis ettiği nice psikopatlık, dünya tarihinin en çarpıcı olaylarından bazıları olarak hafızalardan asla silinmeyecek.
IŞİD’in Yenilmesi
Yenilmez gözüken IŞİD, nasıl oldu da yenildi? IŞİD, kendisinden olmayanı yok etmeyi planlandığı için karşısındakilere direnmek dışında bir seçenek bırakmıyordu. Yani, IŞİD’in karşı tarafa korku salmak için kullandığı psikopatlıklar aslında ters tepti. Korkunç bir sonla can vermeyi beklemektense bir şekilde toparlanıp direnişe geçmek en mantıklısıydı. Peşmergenin durumu buydu. Irak’ta nüfusun %60’ını oluşturan Şiiler için de öyle. IŞİD Bağdat kapılarına dayanmışken Şii’lerin büyük ayetullahı Sistani’nin çağrısıyla Haşdi Şabi bu şekilde kuruldu ve Irak’ın kaderi bu şekilde değişti. Rojava’daki Kürtlerin durumu da bundan farklı değildi. Ya direnecekler ya da vahşi bir sonla yüzleşeceklerdi. Oysa bu Eylül ayında Haşdi Şabi ve Irak Ordusu ile karşılaşan aynı Peşmerge savaşmadan geri çekildi, çünkü Irak Ordusu ve Haşd istediğini elde etmek dışında karşı tarafı yok etmeye programlanmış değildi. IŞİD ise bambaşka bir güçtür, erkekleri infaz eder kadınları köle yapar. Esad, müttefikleri ve O’nu destekleyen toplumsal taban için de direnmek dışında bir alternatif yoktu. Nitekim, ABD, Rusya ve İran bu yerel grupların IŞİD’e direnmesi üzerine olaya müdahil olabildiler. Yani Esad direnemeseydi ne İran ne de Rusya iç savaşa müdahil olabilirdi. Ya da YPG ve Peşmerge direndiği için ABD askeri olaya karışabildi. Hatta uzun bir süre Kürtlere karşı IŞİD’i müttefik gören ve hatta bu fanatiklerle ideolojik yakınsama hisseden AKP bile IŞİD’in yenileceğini anladıktan sonra Al Bab’ta saldırıya geçti. Zira TSK almasa YPG orayı da alacaktı. Neticede hayatta kalmak için savaşmak zorunda olan yerel güçlerin direnişiyle karşılaşan ve ardından her yönden büyük güçlerin saldırısına uğrayan IŞİD’in gerilemesi ve neticesinde halifeliğin sonlanması kaçınılmazdı. Hatta IŞİD’i en hızlı kim yenerse onun “parsayı topladığı” bir ortam oluştu ki herkes tüm gücüyle IŞİD’e saldırıya geçti. Yine de son ana kadar düşmanlarının zaferini olabilecek en bedelli zafer noktasına çekmek için savaşmaktan ve intihar saldırıları düzenlemekten asla geri durmadılar. Ama neticede 2014’ten beri en az 60 bin IŞİD militanı öldürüldü ve halifelik imha oldu.
IŞİD Şimdi Ne Yapacak?
IŞİD yoluna Irak ve Suriye’de gerilla örgütü olarak devam edecek. Çölden çıkıp ani baskınlar yapacak, intihar saldırıları düzenleyecek ve şehirlerdeki uyuyan hücreleri zaman zaman harekete geçecek. IŞİD, dünyanın çeşitli yerlerindeki fanatiklere seslenmeye devam edecek ve sansasyon yaratmak için büyük katliamlar peşinde koşmayı sürdürecek. En önemlisi ise kendilerine yeni kurtarılmış bölgeler bulmak için Libya, Mısır, Afganistan gibi ülkelere yüklenecekler. Şimdilerde ölü ya da diri yakalanması için insan avı başlatılan IŞİD lideri Bağdadi, Kuzey Afrika’yı işaret etti bile. IŞİD’in Filipinler gibi uzak bir diyarda Müslümanların çoğunlukta olduğu Marawi kentini aylar boyunca elinde tutabilmesi fanatik cihatçıların kapsam alanının ne kadar geniş olduğunu gösteriyor. Nijerya’dan Endonezya ve Filipinler’e kadar uzanan devasa bir coğrafyadan bahsediyoruz.
IŞİD’in Sonuçları Ne Oldu?
Ortadoğu’nun haritası IŞİD sayesinde değişti. IŞİD’e ABD desteğiyle ağır darbeler vuran YPG önderliğindeki Kürt hareketi, Rojava sınırlarının çok dışındaki toprakları ele geçirdi. En başta da Rakka ve Deyr-Zor’a kadar olan güney toprakları gibi. Bu tartışmalı bölgeler için Esad rejimi ile bir anlaşmaya varılamadığı ölçüde yakın gelecekte YPG ile Suriye Ordusu’nun bir savaş vermesi kaçınılmaz hale gelecektir. Diğer taraftan Kürt hareketinin kendisi adına tehlikeli bir şekilde tamamen ABD’ye bel bağladığı izlenmektedir. Bu konuda Barzani’nin yaşadığı hezimet ibret vericidir.
Hatırlanacağı üzere IŞİD’e karşı Irak’ta toparlanan ve birlik sağlayan Şiiler, Peşmerge’nin elindeki Kerkük gibi tartışmalı en kritik bölgeleri ele geçirdi. Sonuçta Kerkük dahil zengin petrol yataklarına sahip bağımsız Kürt devleti hayali suya düştü ve Kürt ulusalcılığının yüz yıllık mücadelesi kazanımlarını büyük ölçüde kaybetti. Barzani’nin onlarca yıllık siyasi kariyerinin yaldızları da pul pul döküldü. Rusya ve İran’dan aldığı yoğun destekle IŞİD’i mağlup eden Esad, Irak sınırına yeniden ulaştı. Diğer cihatçıları da İdlip’te sıkıştırarak belirleyici bir zaferin eşiğine geldi. Tahran’dan Beyrut’a kara yolu bağlantısını kuran İran ise bölgede her zamankinden daha güçlü. IŞİD hilafetinin imhası, İran için ne kadar büyük bir zafer ise Suudiler için bir o kadar hezimet anlamına geldi. Bölgede İran güçlendikçe İran’ın en büyük rakibi olan Suudiler o kadar İsrail ve ABD’nin dümenine girdi. ABD’den bir sürü silah alıp onların gönlünü hoş tutmaya çalışırken Filistin’deki İsrail ablukasını destekleyrerek İran’a karşı İsrail’in desteğini garantilemeye çalıştı. İsrail ise IŞİD’in yenilmesinden tabi ki memnun değil. Irak toparlanıyor, Suriye toparlanıyor, İran ve Hizbullah ise savaşlardan zaferle çıkıyor. İsrail’in devlet stratejilerini belirleyen kurumu Begin-Sedat Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin direktörü Prof.Efraim İnbar’ın “DAEŞ’in Yıkılması Stratejik Hatadır” başlıklı yazısı meseleyi aleni bir şekilde ortaya koymakta.
Suriye’deki denklemde ABD’nin sahadaki yegane dayanağı olan YPG’ye yoğun destek vermesi, Türkiye’nin ABD ile gerilim yaşamasını ve Rusya’ya yaklaşmasını beraberinde getirdi. RTE, Putin’in kollarına atılınca bunun diyeti olarak Esad’a karşı açtığı kutsal savaştan vazgeçip duygusal bağı olduğu İslamcı cihatçıları satışa getirdi. AKP kimse için asla güvenilir bir müttefik değil, anında satabilir, anında saf değiştirebilir; ucuz kabayılık yapar, tüm dünya bunu bilir, sırtını güçlüye dayamadan asla harekete geçmez.
Temel Sonuçlar
- Afganistan’da 1980’lerde başlayan cihatçı yetiştirme projesinin ulaştığı son nokta olan IŞİD, emperyalist kapitalizmin ancak barbarlık üreterek hayatta kaldığını bir kez daha kanıtlamıştır.
- IŞİD gibi fanatik İslamcı çevreler, kanlı mezhepsel ve etnik çatışmaları körükleyerek Ortadoğu’daki toplumsal enerjinin kendisini tüketmesine neden olmaktadır. Böylelikle emperyalist kapitalizme karşı gelişecek tepkilerin önü alınmaktadır.
- Kimlik siyasetinin nasıl bir çıkmaz olduğunu Ortadoğu’daki son deneyimler bariz bir şekilde ortaya koymuştur. Mezhepsel ve etnik düşmanlıklar üzerinden siyaset yapanlar gericidir.
- IŞİD benzeri yapılanmaların dünyanın çeşitli kentlerindeki katliamları, burjuva devlet aygıtını güvenlik aparatları ve ideolojik merkezler olarak güçlendirmektedir.
- IŞİD ve benzeri yapılanmalar emperyalist güçlere meşruluk kazandırmakta onların Ortadoğu’daki operasyonlarına zemin hazırlamaktadır.
- Batı’da emekçi sınıflar içerisinde İslamofobi gelişmekte, önemli oranda Müslüman emekçi nüfus barındıran bu ülkelerde işçi sınıfının birliği bozulmaktadır. Bu işten en çok aşırı sağ kazançlı çıkmaktadır.
- Esad’ı devirmek için cihatçı çetelere her türlü desteği veren AKP iktidarı, en azından bir dönem için IŞİD’i örtülü müttefik olarak görmüştür. Bu örtülü desteğin sonucu, Suruç ve Ankara katliamları gibi yaşadığımız büyük katliamlar olmuştur. Bunların hesabı mutlaka sorulmalıdır.
- Emperyalist kapitalist sistem kendi yarattığı canavarları yok etme oyunu oynamakta, kimlikler üzerinden iç savaşları kışkırtmaktadır. Ortadoğu’da bu kanlı oyunu bozacak tek alternatif, tüm emekçileri emperyalizme karşı mücadelede birleştirmeye çalışan enternasyonalist sosyalizmdir.