Liseler Ayakta! Neler Oluyor, Neler Olacak? – Engin Kara

istanbul-erkek-lisesi-nde-yandas-mudure-protesto-mudur-konusurken-ogrenciler-sirtini-dondu-2-1465029401

İstanbul Erkek Lisesi’nde mezuniyet töreninde öğrencilerin müdür konuşma yaptığı sırada arkalarını dönmesi ve peşinden bir bildiri yayınlamasının ardından çok sayıda lisenin öğrencileri de ardı sıra bildiriler yayınlamaya başladı. İstanbul’un özellikle yüksek puanla girilen liselerini kapsayan bildiri hareketi, artık İstanbul sınırlarını da aşmış durumda. Ankara ve İzmir’in de dâhil olduğu pek çok kentte de liselerden bildiriler yayınlanıyor.

Ne oldu da bu kadar çok lisede birden bildiriler yayınlandı? Bildirilerin içeriği hangi toplumsal gerçekleri yansıtıyor? Bu hareketin mevcut zaafları neler ve bu zaaflar nasıl aşılır? Yeni bir isyan dalgasıyla karşılaşır mıyız? Bu yazıda bu ve benzeri soruları yanıt aramaya çalışacağız.

Ancak öncelikle hem okul yönetimlerine hem de AKP ve yandaşlarının dayatmalarına karşı harekete geçen ve isyan bayrağını sallamayı göze alan binlerce cesur genç yüreği selamlıyorum!

Liseliler Neden Harekete Geçti?

Öncelikle bu bildiri hareketinin bir anda gökten zembille inmediğini ve esasında yıllardır -özellikle de “köklü” olmakla öne çıkan liselerde- süregelen bir huzursuzluğun sonucu olduğunu belirtmekte fayda var. Ülkede biriken gerilimin Gezi’de patlaması gibi, liseler cephesinde niceliksel olarak biriken lokal gerilimler de İstanbul Erkek Lisesi’ndeki “sırt dönme” eylemiyle niteliksel bir dönüşüme uğradı ve ortaya bildiri hareketi çıktı.

Bu hareket açıkça ortaya koyuyor ki toplumsal muhalefet dinamikleri halen canlıdır. Gezi’deki itiraz etme hafızası tazedir. Ufak bir kıvılcım, doğru bir örnek, bir ışık hızlı biçimde karşılığını bulabilmektedir.Liselerdeki bu umut verici karşı çıkışın temelinde gençliğin doğasına temelden aykırı AKP despotizmi yatmakta.Her lise de kendi dilinde yaşadıklarını tek tek kaleme alarak hareketin bir parçası oluyor.Şimdiye dek onlarca lise bildiri yayınladı! Niteliğinden ve içeriğinden bağımsız olarak bu bir dinamizmdir, pasif bir isyandır.

Peki liseler ne diyor ne istiyor?Söz gelimi 2011 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nin kontenjanının 180 öğrenci olmasına rağmen bir öğrencinin sınavsız-değerlendirmesiz bir şekilde okula kayıt edilmesi, o dönemde de öğrencilerin tepkisine yol açmış ve günlerce devam eden bir eylemselliğe neden olmuştu. Bu ve benzeri olayların, bildiri hareketine etkisi, bizzat bu bildirilerin içeriğinden gözlemlenebilir.

Peki, bu gerilim birikiminin temel dinamikleri nelerdi? En temel sebebin, iktidar tarafından bizzat şekillendirilen okul yönetimleri olduğunu vurgulamak gerekiyor ki diğer sebeplerin tümü, AKP zihniyetinin liselere yerleştirilmeye çalışılmasından öte geliyor. Burada tespit edilmesi gereken başlıklar şöyle:baskı, sansür, muhafazakar dayatmalar, öğretmenler üzerindeki baskılar, bilim karşıtı müfredatlar, yasaklar…

Tekrar vurgulamakta fayda var: tüm bunlar AKP yandaşı okul yönetimlerinin, lise öğrencileri üzerinde kurmaya çalıştıkları siyasi hegemonyanın bir sonucu. Örneğin okullardaki sansür uygulaması eşitlik, özgürlük gibi fikirleri içeren çalışmalara karşı uygulanıyor. Yani aslında karşılaştığımız durum AKP’nin toplum üzerinde kurmaya çalıştığı hegemonyanın liseler cephesindeki uygulamasına karşı açığa çıkan bir tepkinin yaygınlaşmış hali.

Hareketin Arkasındaki Gerçek: Diktatörün Deli Gömleği Gençliğe Dar Geliyor!

Gezi eylemleri gençliğin oldukça geniş kesimlerini harekete çekse de, “Gezi ruhu”ndan en çok etkilenenler lise ve ilkokul çağındaki gençlik oldu. Bu canlı politik atmosferde ilkokul ve lise sıralarında oturan öğrencilerin zihinlerine Gezi’den pek çok şey yerleşti. Apolitik olmakla eleştirilen bir kuşak, politikayla haşır neşir olmaya başladı. Gençlik Gezi Direnişinden baskıya karşı mücadele etmenin gerekliliğini öğrendi, sansürü delmenin bin türlü yolunu keşfetti, bir araya gelindiğinde en zor görünen işlerin bile başarılabileceğini kavradı.

Gezi hareketi geri çekilse de, gençler arasında bıraktığı bu izler varlığını korumaya devam etti. Gezi’nin geri çekilmesiyle birlikte diktatörlüğünün dozajını daha da artıran AKP ve hatta tek adam yönetimini fiilen kurmuş olan Tayyip Erdoğan, maçın ilk devresini önde kapamış görünse de, kitlelerin ilk devredeki coşkusu, maç sonucu için umutların korunmaya devam etmesi için yeterli durumda.

Gezi’yi ortaya çıkaran baskı, sansür ve dayatmaların son sürat devam etmesi, aynı gerilimlerin yeniden birikmesini yol açtı. Liselerde yaşanan bildiri hareketinin arka planı burada yatıyor. Rakiplerini tek tek devre dışı bırakmış olan, 7 Haziran’da HDP üzerinden yakalanmış olumlu havayı dağıtan, CHP’yi bile neredeyse yasadışı bir noktaya sürüklemekte olan RTE iktidarının deli gömleği, gençliğe hala dar geliyor.

RTE’nin hala yüksek oy oranıyla iktidarını korumasına karşı toplumun çok geniş bir kesiminde karşı tepki oluşmaya ve birikmeye devam ediyor. Ancak burada taşların yerinden oynamasına engel olan mesele, iktidarın karşısına alternatif bir örgütlü gücün çıkamayışı oluyor. Bu durumda ise aslında mücadele etmek isteğindeki geniş kesimler, güvenebilecekleri bir örgütlü gücün yoksunluğu nedeniyle sessizliğe gömülmek durumunda kalıyor. Liseler cephesinde bu toplumsal gerilimi yansıtan bildiri hareketinin zaaflarını da bu noktadan yola çıkarak ele almak gerekecek.

Bildiri Hareketinin Zaafları ve Bunları Aşmak İçin Gerekenler

Bildiri hareketi, bahsettiğim gerilimleri yansıtması ve lise öğrencileri arasında bir patlamaya yol açmasından ötürü önemli bir yere sahip. Ancak bu hareketin de, Gezi’de olduğu gibi, bir yerde yaşanan eylemselliği takip eden diğer yerel eylemsellikler olarak kalması hareketin temel zafiyetini oluşturuyor.

Politikayı ilgiyle takip etmesine rağmen henüz örgütsüzlük çıkmazını aşamayan genç kuşaklar, böylesi yöneten-yönetilen karşılaşmalarında, sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkaramıyor. Medyasından eğitimine, camisinden vakıflarına, mahkemelerinden ordusuna-polisine geniş bir örgütlü kesimi temsil eden iktidar, kendisinden kat kat fazla sayıya sahip olan ancak örgütlülük düzeyi yerlerde olan kitleler karşısında hep maça 1-0 önde başlıyor. Nitekim lise yönetimleri de iktidarın bir uzantısı olarak arkasındaki “örgütlü devlet gücü”ne dayanırken, birbiri ardına bildiri yayınlayan lise öğrencileri ancak bulundukları okul içerisinde birlikte hareket etme yeteneğine sahip oluyorlar.

Burada toplumsal mücadeleler alanında ezilen kesimlerin örgütsüz ve dağınık yığınlar oluşunun yarattığı zaafların yansıması söz konusu. Öncelikle belirtmek gerekiyor ki, AKP gibi güçlü bir iktidarı yenebilmek için, onun sermaye sınıflarının temsilcisi konumunda yer alan örgütlü gücünün karşısına emekçi sınıfların örgütlü gücünü koyabilmek gerekiyor. Elbette bu tabloda,önünde uzun yılları olan ve bu yılları AKP despotizmi ile geçirmeyi kabul etmeyen gençlik de var. Dinamik, heyecanlı. Aynı zamanda gençlik okul hayatının sonunda “ücretli çalışan” olacak üniversite, lise ve hatta ilkokul öğrencileri de, geleceğin emekçileri olarak bu örgütlü gücün en enerjik tabanını oluşturuyor. Gençliğin hızlı refleks veren cesareti ve yaratıcığılı bütün topluma umut olabilir. Milyonların umutlanmasına, heyecanlanmasına vesile olabilir. Ancak gençliğin hareketi doğalında  protesto  olmaktan ileri gidemez. Fransa örneği gözümüzün önünde duruyor. Yeni iş yasasına karşı gençlik: liseler ve üniversiteler yüz binler olup sokaklara aktı. Haftalarca süren çatışma ve protesto ülkede çok ciddi bir dinamizmi açığa çıkardı. Ve bu gün emekçiler yıkıcı güçlerini, grevi kullanıyor:çöpler toplanmıyor, trenler ve otobüsler çalışmıyor, gazeteler basılmıyor,nükleer santrallarda elektrik üretilmiyor!

Peki, liseliler ilk elden neler yapabilir?

Hareketin başını çeken liselerin girişimiyle, liseler arası iletişimi sağlayacak olan araçların geliştirilmesi önemli. Çeşitli dönemler çeşitli liselerde okuyan öğrencilerin ortak sorunlarını konuşabilmek ve çözüm aramak üzere bir araya gelmesi hep yaşanmıştır ancak bu birliktelikler uzun soluklu gerçekleşememiştir. Bildiri hareketi, tam da bu birlikteliğin zeminini yaratmıştır. Lise öğrencilerin bu yaz döneminde bir araya gelip ortak sorunlarını tartışması ve birlikte çözüm araması, önümüzdeki eğitim dönemine bildiri hareketinin neferlerinin daha güçlü girmesini sağlayacaktır. Çünkü okulların kapanması ile birlikte bu heyecan sönümlenip gidebilir. O yüzden mümkün olduğu kadar  birliktelik zeminini yaratmak ve korumak zorundayız.

Yaratılacak bu birliktelikler üzerinden farklı liselerde aynı anda hareket geçmek mümkün kılınabilecektir. Liseler arasındaki kurulacak iletişim grupları söz gelimi “sansüre karşı tiyatro festivalleri, edebiyat dergileri”, “yasaklara karşı spor festivalleri, öğrenci şenlikleri” organize edebilecektir.

Bildiri Hareketi Nereye Gider?

Doğrudan girelim konuya: hareketin gidebileceği yolun uzunluğu, örgütsüzlük zaafının ne ölçüde aşılabileceği gerçeğiyle belirlenecek. Eğer lise öğrencileri bir arada durabilecekleri ve somut konular üzerine (örneğin sansür konusunda) birlikte mücadele edebilecekleri platformlar yaratabilirlerse, önümüzdeki eğitim döneminin liseler cephesinde sıcak geçmesi işten bile değil.

Fakat bu birliktelik ve örgütlülük yaratılamazsa, her lise kendi sınırları içerisine mahkûm olursa, bildirilerde dile getirilen sıkıntıların çözülmesi pek de kolay olmayacaktır.

Önümüzdeki dönem neler yaşanır sorusunu cevaplamak için henüz erken olsa da baskıya, dayatmalara, sansüre, anti-demokratik uygulamalara, hukuksuzluklara karşı bayrak açan liseliler, şimdiden kolay lokma olmadıklarını göstermiş oldular. Bu açıdan şu haliyle bile bildiri hareketi uzun yıllar hafızalardan silinmeyecektir. Ancak liselilerin geri adım atmaması, sıkı durması ve örgütlü hareket etme kapasitesine ulaşması durumunda daha büyük hatıralar yaratacakları muhakkak!

Selam olsun diktatöre arkasını dönenlere!

*Engin Kara, Galatasaray Lisesi 145. Dönem Mezunu

KATEGORİLER
ETİKETLER