Halepçe Katliamı’nın Tarihsel Arka Planı
Halepçe Katliamı tarihin en kanlı sayfalarından biri olarak muktedirlerin kanla dolu geçmişlerine eklendi. Halepçe Katliamı öyle bir nefretin ifadesiydi ki, 16 Mart 1988’de sekiz MİG 23 uçağının taşıdığı zehirli gaz dolu bombalar Halepçe’ye düştüğünde henüz anne karnındayken onlarca bebek hayatını kaybetti. Resmi rakamlara göre toplamda 6330 insan öldü; 7000’den fazlası yaralandı.
Halepçe katliamının nedenlerini irdeleyebilmek için 1988’e giden sürecin koşullarını iyi bilmek gerekiyor. Öncelikle söz konusu dönemi etkileyen olayların başında 1967’deki Altı Gün Savaşları geliyor. Altı Gün Savaşları’nda İsrail karşısında yaşanan ağır yenilgi Arap ülkelerindeki dengelerin sarsılmasına neden olmuştu. Altı Gün Savaşları’nın yarattığı travmadan faydalanan Irak Baası 1968’de iktidarı ele geçirmeyi başardı.
Baasçılar arasında, program konusunda yaşanan ayrışma sonucunda, Saddam Hüseyin diğer muhalif unsurları tasfiye ederek iktidarını sağlamlaştırdı. Bir taraftan program konusunda anlaşamadığı hizipleri tasfiye eden Saddam Hüseyin, diğer yandan, henüz yeterince güçlü olmadığı 1970’in başlarında, ülkedeki sol eğilimli unsurlarla ve Kürt ulusal hareketiyle iyi geçinmeyi tercih etti. Daha doğrusu iyi geçinmek zorundaydı. Çünkü sözünü ettiğimiz dönem hem Baas iktidarının henüz genç ve tecrübesiz olduğu yıllardı, hem de İran’la yaşanan bazı sorunlar vardı. İran, Irak Baası ile yaşadığı anlaşmazlıklarda Irak’taki Kürt’leri Baasın politik alanını daraltmak için potansiyel stratejik hamle aracı olarak görüyordu. İşte böyle bir süreçte Saddam Hüseyin, KDP’yle işbirliğine yöneldi. Hatta 11 Mart 1970’te Irak’ın kuzeyinde bölgesel Kürt yönetiminin kurulması konusunda Saddam Hüseyin Ve Mustafa Barzani anlaştı. Anlaşmaya göre, Irak’ın kuzeyindeki üç il, yaklaşık 37 000 km²’lik bir bölge, Erbil’de kurulucak bir yerel parlamento tarafından yönetilecekti. Bunun yanı sıra Irak Meclisi’nde 5 bakan ve başbakanvekili Kürt olacak, Kürtçe ülke genelinde Arapçanın yanı sıra ikinci resmi dil olacaktı.
Saddam Hüseyin ve KDP’nin arasındaki iyi ilişkiler 1974 yılına kadar devam etti; ancak Saddam’ın 1974’te İran Şahı ile Şattülarap suyunun paylaşımı konusunda anlaşmasıyla birlikte, İran’ın bölgedeki Kürtleri Saddam’a karşı kışkırtmaktan vazgeçeceği düşüncesi, Saddam’ın Kürtlerle kurduğu zorunlu ittifakın bozulmasına neden oldu.
1974 yılında Saddam Hüseyin, Barzani ile daha önce yaptığı 11 Mart Anlaşması’nı tanımadığını ilan etti ve Kürt bakanları meclisten çıkarttı. Saddam Hüseyin’in iktidarı bölgedeki Kürtler üzerinde baskı yarattıkça Mustafa Barzani önderliğindeki Kürdistan Demokrar Partisi ve Celal Talabani önderliğindeki Kürdistan Yurtsevelerler Birliği, İran ile mesafesini kapatacak, hatta İran-Irak savaşında (1980-1988) açıkça İran’ın yanında yer alacaktı.
Böyle bir sürecin sonucunda gidildi Halepçe katliamına. Saddam Hüseyin’in, Kürt hareketiyle kendisi arasındaki makas uçlarının sürekli açılıp Kürt hareketinin İran-Irak savaşında İran’ın yanında konumlanacak kadar kendisine karşı net tutum almasına cevabı çok sert oldu. 26 sene önce bugün, 16 Mart 1988’de MİG 23 uçaklarının motor sesleri Halepçe’de yankılanırken art arda sekiz bomba düştü Halepçe’ye. Birçok insan yanarak, boğularak ve şarapnel parçalarının isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Girizgâhta belirttiğimiz binlerce ölü ve yaralı dışında binlerce Kürt’ün Irak’ı terk etmek zorunda kalarak mülteci durumuna düştüğünü de ekleyelim.
Sonuç
Halepçe katliamı yalnızca Saddam’ın işi değildir. Halepçe katliamı, halkların katili olan emperyalizmin son olmayan “icraatidir.” 1979 İran İslam Devrimi sonucunda İran’a karşı Irak’ı denge unsuru olarak palazlandırıp cesaretlendiren emperyalizm, Ortadoğu’daki bu kanlı katliamın ikiyüzlü sorumlusudur! Binlerce Kürdün katledilmesi, her “yok oluşta” yeniden doğan ve direnerek kanıyla tarihi yeniden yazan Kürt halkı için halkların tarihsel düşmanı olan emperyalizmin teşhiri olmalıdır.
bolsevik.org