38 Yıl Sonra: Maraş’ın Acısı Geçmişte Kalır mı?
1970’ler, Türkiye emekçilerinin düzene karşı devrimci cepheye kaydığı yıllardı. DİSK ‘in egemen sınıfın dizlerini titrettiği, milyonlarca kent yoksulunun ve kırların sosyalistlere akın akın geçtiği yıllardı. Devrimci mücadelenin yükselmesi karşısında Türkiye egemen sınıfı, tarihin en kanlı yöntemlerine başvurmak pahasına devrimci yükselişi engellemeyi hesap ediyordu. Aleviler, bu topraklarda tarihsel olarak sayısız katliama ve ezilmeye maruz kaldığından solun temel dinamiklerinden birisi olmuştu. Türkiye egemen sınıfının hesabı ise bugün de çok yakından tanıdığımız yöntemlere başvurdu: mezhepsel ve etnik gerilimleri tetikleyecek karanlık saldırılar örgütlemek, bu yolla toplumda bir iç savaş algısı yaratmak. Böylece devrimci yükselişi nihai olarak sonlandırmayı hedefliyordu. Bu amaçla Maraş ve Çorum’da Alevilere yönelik katliamlar tertip edildi. Aleviler, devletin koruması altındaki faşist çetelerce katledildi. Günlerce hane hane, sokak sokak katliamlar örgütlendi. Sokakta kol gezen faşist terör,katliamlar ve suikastler neticesinde 12 Eylül 1980 darbesi, toplum gözünde meşrulaştırıldı. Devrimci hareketin yükselişi durduruldu.
Benzer bir katliam Çorum’da da tertip edildi. Amasya’da da denendi fakat Yeni Çeltek bölgesinde örgütlenmiş olan halk, denenmesine rağmen provokasyonların yaratılmasını engelledi.
Bugün 38. yıl dönümünde Ortadoğu’da hala etnik ve mezhepsel çatışma ve katliamlar egemen sınıfın elinin altında her daim kullanılan bir araç. Selefi örgütlerin Türkiye’de kol gezdiği bu günlerde Aleviler doğrudan devletin selefileri destekleme politikasının bir kurbanı olmaya itiliyor.
Maraş’ta Neler Yaşandı?
Maraş Katliamı da devletin bu kez maşaları aracılığıyla yönettiği bir katliamdı. 19 Aralık-26 Aralık 1978 tarihleri arasında Maraş’ta Alevilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelere faşistler tarafından düzenlenen saldırıda 150 kişi katledilirken, Alevilere ait yüzlerce ev ve işyeri yakılmıştı.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit başlangıçta katliamın kontrgerilla tarafından gerçekleştirildiğini açıklarken, daha sonra bu açıklamasından geri dönmüştü. Yıllar sonra Ecevit öldüğünde arşivinden çıkan bir belge katliamın arka planında MİT’in önemli bir rolünün olduğunu ortaya çıkarmıştı. Dönemin Maraş Emniyet Müdürü Abdülkadir Aksu’da AKP iktidarı sürecinde milletvekilliği ve İçişleri Bakanlığı yapmıştı. Katliamın birinci dereceden sorumlusu Ökkeş Kenger, önce soyadını Şendiller olarak değiştirmiş daha sonra da milletvekili seçilebilmişti.
Diğer katliamlarda incelendiğinde buna benzer birçok manzarayla karşılaşmamız mümkün. Son olarak Hrant Dink’e Türklüğe hakaretten dolayı ceza veren Yargıtay hakimi AKPliler tarafından ombudsmanlığa getirilmişti. Türkiye’de katliamcıların ödüllendirilmesi de artık bir devlet geleneği halini almıştır.
Ortadoğu’da mezhepsel çatışma üzerinden yürüyen emperyalist saldırganlık Alevilerin ve farklı pek çok mezhepten ve dinden halkın katliamla burun buruna yaşadığı bir dönemin kapısı açıldı. Maraş’a inşa edilen mülteci kampında Selefilerin barınması ve bölgedeki Alevi nüfusun yakın tehdit altında yaşaması söz konusu. Bu kan deryasının yaratıcılarından olan AKP’nin mezhepçi zihniyeti altında bu topraklarda kalıcı hale gelmeye çalışan Selefi güçlere karşı Alevi halkı için Maraş katliamı sadece bir tarih değil. Toplumsal mücadelenin yeni bir dinamikle örgütlenmesi ve olası katliamlara karşı yan yana durması bugün elzemdir.