SEP :Bombaların Hayatımızı Dizayn Etmesine İzin Vermeyeceğiz
Bombaların Hayatımızı Dizayn Etmesine İzin Vermeyeceğiz
Beşiktaş’ta geçtiğimiz gün yaşanan intihar saldırılarından sonra havuz medyasının bütünün “başkanlık hayırlı olsun” manşetiyle çıkması, aslında geçtiğimiz süreci çok iyi anlatıyor. Karşımızda kandan beslenen bir siyasi proje var. Çünkü patlayan her bomba, dökülen her damla kan, OHAL’i, otoriterliği, tutuklamaları, KHK’ları, işten atmaları, polis devleti uygulamalarını, sokaktaki faşist terörü ve nihayetinde tek adam rejimini güçlendiriyor.
Düşünün havuzcu kanalizasyon medyası, Beşiktaş’taki saldırı ile Gezi‘yi ilişkilendirebiliyor. Bir kez daha saray ve şürekasının hayatını kaybeden insanları fırsata çevirmeye çalıştığına, insanların acıları üzerinden siyasi rant elde etmeye çalıştığına tanıklık ediyoruz.
7 Haziran 2015 seçimleri sürecinden beri AKP/Saray cenahının savaş isteğini biliyoruz. Başkanlık için kan akmasına ihtiyaçları vardı. Oy aritmetiği onu gerektiriyordu. Nitekim 7 Haziran’a kadar çatışmaları yeniden başlatamadıkları için seçimlerde ağır bir yenilgi aldılar ve niyetlerini açıkça söylemekten geri kalmadılar. “Halk kaosu seçti” dediler. Ardından oluk oluk kan aktı ülkede. Ülke artık bombalarla dizayn ediliyordu. Peşpeşe patlayan bombalar ve halkın korkutulmasıyla, doğru düzgün bir seçim kampanyası yapılamadan girilen 1 Kasım seçimleri, 15 Temmuz’da AKP’nin eski en yakın ortağı FETÖ’nun başını çektiği 15 Temmuz darbe girişmi…
Bütün bu süreçler, bizleri Türkiye’de demokrasinin askıya alındığı OHAL‘e ve tek adam rejiminin kurumsallaşmasına kadar getirdi. Toplumsal muhalefet, ezilen ve sömürülen yığınlar olarak bir türlü AKP’nin yoz düzeni ile başbaşa kalamadık. Oysa emekçi halk ve gençliğin; sansasyon, korku ve etnik gerilim ortamından kurtulduğu an Gezi gibi büyük halk hareketlerini ortaya çıkardığı görünüyordu.
Bu ortamda PKK/TAK cephesi boşuna intikamdan bahsediyor. Şiddetin şiddeti doğurduğunu, dümdüz edilen Şırnak’ın, Nusaybin ve diğerlerinin orada katledilen masum halkın gayet farkındayız. Ama 7 Haziran’dan sonra AKP’ye o çok istediği savaş verildi ve bu süreçte en çok acı çeken Kürt halkından başkası olmadı. Çatışmalarda 1000’e yakın asker ve polis hayatını kaybetse de bunun sadece egemenleri güçlendirdiği gayet açıktır. Beşiktaş’taki son saldırı da adeta AKP cephesine yapılan bir hediye olmuştur. 2016 başında Ankara Güven Park’ta yapılan katliam ve diğer bombalı eylemlerde hayatını kaybeden masum insanların yarattığı dram sadece Türkiye’nin daha da otoriterleşmesine ve milliyetçiliğin yükselmesine sebep olmaktadır. Bu kör strateji, sadece ve sadece başkanlık, idam, OHAL, vekillerin tutuklanması, yeni operasyonlar, öğretmen ve akademisyenlerin işten atılması, belediyelere kayyum atanması, KHK’lar, sokakta kol gezen faşist tosuncuklar vb’lerine yaramaktadır. Bu kör strateji, toplumsal muhalefeti dumura uğratmakta ülkede aşırı sağ bir havanın egemen olmasına neden olmaktadır.
Bombalarla hayatlarımızın dizayn edilmesine izin vermemek için örgütlü mücadeleyi ve kitlesel toplumsal muhalefeti büyütmek zorundayız. Bu ülkenin tek aydınlık geleceği budur. Bu yüzden bu gidişatı endişeyle izleyen emekçi halkımızı ve gençliği örgütlü sosyalist mücadeleye katılmaya çağırıyoruz. Eğer mücadeleyi büyütürsek halkların kardeşliği ve emek siyasetiyle ağırlığımızı koyabilir, ülkenin geleceğinde söz sahibi olabiliriz.