Yerel Yönetim Darbesi – Engin Kara

polisKamuoyunun günlerdir beklediği belediyelere kayyum atanması bugün gerçekleşti. Hükümet 28 belediyeye kayyum atadı. 4 belediye FETÖ soruşturmasından, 24 belediye ise PKK/KCK soruşturmasından kapsama alındı. Yani asıl hedefte DBP’li belediyeler var. Kayyum atanan belediyelerden ikisi ise yine DBP’li olan Batman ve Hakkari İl Belediyeleri.

Peki, belediyelere kayyum atamak ne anlama geliyor? AKP neyi amaçlıyor?

Belediyelere Kayyum: İyi Ki Darbe Olmamış!

15 Temmuz günü darbe girişimi başlatanlara karşı “milli irade”yi öne sürenler, seçilmişleri “canla başla” savunanlar; 11 Eylül’de 28 belediyenin seçilmişlerine darbe yaptı! Yeni İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, birkaç gün öncesinde kayyum atamalarının gerçekleşeceğini şu sözlerle duyurmuştu: “28 Belediyenin yönetimi 15 gün içinde Kandil’den, milletin iradesine geçecek. KHK’nın verdiği yetkiyle, 15 gün içerisinde 28 belediyenin yönetimi Kandil’in talimatıyla değil şu ay yıldızlı bayrağı kendi gönlüne sindirmiş insanların yönetimiyle devam edecektir.”

Birinci mesele KHK. Mecliste önce torba yasa ile belediyelere kayyum atamasını geçirmeye çalışan AKP, gelen tepkiler üzerine geri adım atmıştı. Bu geri adımın göstermelik olduğu ise kısa bir süre sonra ortaya çıktı. Torba yasadan belediyeye kayyum atamayı çıkaran AKP, neredeyse aynı anda hazırladığı OHAL KHK’sının içerisine aynı yetkiyi yerleştirmişti bile! Yani 15 Temmuz’da “meclis iradesi”ni savunduğunu iddia eden AKP, meclisin iradesini devre dışı bırakarak, Bakanlar Kurulu kararıyla istediği değişiklikleri devreye sokmuş oldu.

İkinci mesele “milletin iradesi”. Sokak protestolarına karşı defalarca “sandığı” işaret eden Saray rejimi, şimdi de seçilmiş belediye yönetimlerini “Kandil’in iradesi” olarak gösterip, belediye yönetimlerini “milletin iradesine devretmek”ten bahsediyor. Yakın zamanlara kadar muhaliflere “sandıkta hesaplaşalım” diyen Erdoğan’ın emrindeki kabine, sandıkta bükemediği bilekleri OHAL KHK’sı hilesiyle bükmeye çalışıyor. Bıkmadan, usanmadan milli irade masalları anlatan Hükümet, bölge halkının oylarıyla seçilen 28 yerel yönetimin yetkilerini gasp ediyor.

Üçüncü mesele ise darbecilere ve teröre karşı mücadele. Henüz iki ay kadar önce, seçilmiş bir yönetimi gasp etmeye çalışan darbecilere karşı sokağa çağrı yapan, darbe girişimini püskürttükten sonra “demokrasi zaferleri” ilan eden AKP, şimdi 2 il 24 ilçe ve 2 belde belediyesinin seçilmiş yönetimlerini polis zoruyla gasp ediyor. 15 Temmuz’da darbeyi püskürtenler, 11 Eylül’de yerel çapta darbeler örgütlüyor. Dertleri darbecilere karşı mücadele değil, kendi darbelerini gerçekleştirebilmek!

Teröre karşı mücadele söylemi ise KHK’ya sıkıştırılan kayyum yetkisinin en büyük bahanesi herhalde. Kürt halkının oylarıyla seçilen DBP’li belediyeleri ele geçirebilmek için AKP’nin tek yolu “terör” demagojisine başvurmak. Böylece belediyelerin seçilmiş yönetimleri, tıpkı 15 Temmuz’da darbeye girişenlerin yaptığı gibi silah zoruyla askıya alınıyor.

AKP’nin Gerçek Hedefi

Belediyelere kayyum atanması yetkisi veren KHK’ların argümanı olarak “terör ve şiddet olaylarına destek veren belediyelere el koymak” sunulmuştu. 15 Temmuz darbe girişimi gerekçesiyle ilan edilen OHAL’in verdiği yetkilere dayanarak KHK’lar çıkaran AKP’nin amacı, açıkça görüldüğü üzere darbe olayı nedeniyle ortaya çıkan karışıklıkları gidermek değil. Konu bakımından ilan edilen kapsamı fazlasıyla aşan OHAL KHK’ları, darbe girişimine karışanları tespit etmek amacından çoktan sapmış durumda. Hükümet artık toplumsal muhalefeti tasfiye etmek üzere KHK’lar çıkarıyor, on binlerce kamu görevlisini bir anda görevden atıyor, belediyelere el koyuyor… Eğitim-Sen gibi önemli bir sendikanın neredeyse toplam üyelerinin onda birini tasfiye eden son MEB kararı da aynı amaca hizmet ediyor, bu sabah duyurulan belediyelere kayyum ataması da.

15 Temmuz’un hemen ardından AKP’nin olayı bir sıçrama tahtası olarak kullanıp, otoriterliğini daha da artıracağından ve okları toplumsal muhalefete yönelteceğinden bahsetmiştik. Nitekim eline bulunmaz bir fırsat geçiren Erdoğan yönetimi, kısa süre içinde toplumsal muhalefete saldırmaya başladı. Akademisyenler, tiyatrocular, gazeteciler, öğretmenler, belediye yönetimleri…

28 belediyeye kayyum atanması olayı da bahane ve asıl hedefin hangi oranlarda geçerliliğe sahip olduğunu gösteriyor. Sadece 4 belediyeye FETÖ gerekçesiyle kayyum atanırken, diğer 24 belediyenin tümü DBP’nin kazandığı belediyeler. Yani OHAL’e ve KHK’lara gerekçe oluşturan cemaate yönelik operasyon, tüm kayyum operasyonunun sadece %14’ünü oluşturuyor. Belediyelere yönelik kayyum saldırısının %85’i ise DBP’ye karşı gerçekleşiyor.

Sarayın derdi ortada. Başbakan Binali Yıldırım “çözüm mözüm yok kardeşim” diyerek, Kürt halkına yönelik savaş atmosferinin uzunca süre devam edeceğini ortaya koymuştu. Ancak tek başına savaş stratejileri ile Kürt halkının mücadelesini sona erdiremeyeceğini bir an bile unutmayan AKP, aynı zamanda Kürtlerin siyasi temsilcilerini de polisiye yöntemlerle tasfiye etmeye çalışıyor.

HDP’li milletvekillerinin ilk hedef olduğu dokunulmazlıkların kaldırılması ve son günlerde HDP’li vekillere yapılan ifadeye gelme çağrıları da aynı sürecin bir parçası. Silahlı Kürt güçlerine geçit vermeyeceğini “ilan eden” Hükümet, Kürtlerin demokratik sınırlar içerisinde siyasi temsilinin de önünü tıkamaya çalışıyor. Tıpkı on yıllardır olduğu gibi: katıksız bir milliyetçilik, sonuçsuz bir saldırganlık.

Yerel Yönetim Darbesi

Günlerdir kamuoyunun hazırlanmasının ardından nihayet bugün beklenen oldu ve 28 belediyeye kayyum atandı. 15 Temmuz darbecileri merkezi yönetimi ele geçirememişti. 11 Eylül darbecileri ise, öğle saatlerine kadar gelen haberlere göre polis zoruyla bazı belediyeleri ele geçirmeye başladı.

Hatırlayalım, 15 Temmuz gecesi başta Erdoğan ve Yıldırım, tüm Hükümet “seçilmiş yönetime yönelik silahlı kalkışma“ya karşı halkı sokağa çağırmıştı. Şimdi bir benzerini seçilmiş yerel yönetimlere karşı kendileri uyguluyor. O gece AKP’ye bütün kanallarını ardında kadar açan medya ise ya sus pus, yahut yerel yönetim darbesini meşrulaştırmakla meşgul.

Neticede karşımıza kokuşmuş ve en zayıf burjuva demokrasilerinin kalıplarına uymakta bile zorlanan bir iktidar mevcut. Bugün karşı başta seçimlerde oluşan iradesine silah zoruyla el konulan Kürt halkı olmak üzere bütün toplumsal muhalefete, iktidarın saldırılarına karşı mücadele etmek düşüyor.

KATEGORİLER
ETİKETLER