Bombaların Gölgesinden İsyanın Sesini Yükseltelim; Kilis’i Unutturmayalım!
Kilis’in IŞİD tarafından bombalanması konusunda çok şey yazıldı, çok şey söylendi. Niyetimiz aynı şeyleri tekrarlamak değil. Çok kısa ve net bir şekilde, bugüne kadar Kilis konusunda söylenmeyenleri, gözden kaçanları ve AKP’li muktedirlerce bilerek gözden kaçırılmaya çalışılan konuları ele almaya çalışacağız.
“Kilis Sahipsiz Değildir” Diyen Taraftara Holigan Muamelesi!
İlk olarak futbol sahasına Kilis’te yaşanan katliamlara dikkat çeken tişörtüyle giren taraftar meselesine değinelim. Malumunuz, Galatasaray-Beşiktaş maçı oynanırken tişörtünün üzerinde “Kilis sahipsiz değildir, Kilis için yastayız” yazan bir kişi sahaya girdi. Söylemeye gerek var mı bilmiyoruz ama birçok kamerayla sahanın her yerini görüntüleyebilen Lig Tv, ne sahaya giren kişiyi gösterdi ne de sahaya giren kişinin amacından bahsetti.
Lig Tv, olayı örtbas etmesine gerekçesi olarak “sahaya giren kişiyi gösterirsek bundan sonra aynı şeyi tasarlayanları teşvik etmiş oluruz” saçmalığını gösterdi. Peki, “sporda şiddet” konusunda mademki bu kadar hassastınız, Trabzonspor-Fenerbahçe maçında tel örgüleri yıkan taraftarları neden gösterdiniz? Peki, sahaya atlayıp hakemi döven taraftarı “en güzel” açılardan nasıl görüntüleyip ısıta ısıta tüm kanallara servis ettiniz?
İnanılmaz bir süreç yaşıyoruz. İktidar ve patronlar, gözümüzün içerisine baka baka yalan söylüyorlar. Kilis’i gözlerden kaçırmak için türlü yalanlara başvuruyorlar. Spor programlarından birinde Kilis’e dikkat çeken tişörte dair “siyasi amaçlarla sahaya giren bir kişi var. Tişörtte yazılanları okumayalım, amaç siyasi” diyecek kadar alçalıyorlar!
AKP’nin Desteksiz Atışları
Evet, amaç siyasi. Çünkü katliamların nedeni de siyasi! AKP’nin kirli siyaseti neden oluyor bu katliamlara. Bir düşünelim; bir ülkenin şehri her gün Katyuşa’larla vuruluyor; o ülkenin iktidar koltuklarında oturanlar, kendi siyasetlerinin sonucu olan bu katliamları örtbas etmek için ellerinden geleni yapıyor.
Ha tabi, haklarını yemeyelim! Her katliamdan sonra çok güzel atıyorlar! “Sınırın karşısında vurulan IŞİD mevzileri darmadağın edildi. 15 IŞİD’li öldürüldü” haberleri yandaş basından zafer çığlıkları şeklinde duyuruluyor. Nasıl olsa atış serbest! Ertesi gün 15 IŞİD’li bir anda 32 oluyor.
Konuyu fazla dağıtmadan şu “atma” meselesine biraz değinelim. Çünkü AKP’nin, IŞİD’in attığı füzelere karşı en fazla kullandığı savunma şekli, bu şekilde gaz almak! Birincisi, sen kafanı sınırdan dışarı çıkartamıyorsun, attığın Obüs toplarıyla kaç IŞİD’linin öldüğünü nereden biliyorsun? Tek tek saydın mı? Diyelim ki insansız hava araçlarıyla tespit ediyorsunuz. Ölü sayacak teknolojiniz varsa, neden o füze bataryalarını Kilis’te can almadan önce imhâ etmiyorsunuz?
İkincisi, hareketli füze bataryaları olan Katyuşa’ları nasıl vurabiliyorsunuz? Katyuşa’lar İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği tarafından çok sık kullanılmıştır. Almanlara karşı özellikle nehirlerin ve çıkıntısı olan alanların güvenli bölgelerinden füzeler atılır, daha sonra hareketli bataryalar taşınırdı. Böylece bataryaların yerleri tespit edilse bile Katyuşa’lar çoktan yer değiştirmiş olurdu. Bugün için de aynı şeyin geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Uzun lâfın kısası, bu bataryaları vurmak kolay iş değildir; fakat destektsiz atmak çok kolay!
Bir Yerlerden Katyuşa’lar “Düşüyor!”
AKP’nin “desteksiz atarak gaz alma” yöntemi dışındaki diğer “savunma yöntemine” de değinmeden geçmeyelim. Bu savunma yöntemi kelime oyunlarından ibaret. Yandaş basında ısrarla “füze atılıyor” ifadesi yerine “Katyuşa’lar düşüyor” ifadesi kullanılıyor. Bu bilinçli bir tercih. Zira cümleye edilgenlik katmak aynı zamanda o cümleye belirsizlik katmak anlamına da gelir. Evet, Katyuşa’lar düşüyor. Peki bunun tek nedeni yer çekimi mi? Öyle haberler yapıyorlar ki, sanki yıllardır havada olan Katyuşa’lar birden düşmeye başladı! Tekrar vurgulayalım: bunu, bilinçli bir dil tercihi olarak görmek lazım.
“Katyuşa’lar düşüyor” derken en başında Kilis’in karşısındaki muhalifler ve IŞİD arasında yaşanan çatışmalarda Katyuşa’ların “kazara” düştüğünü söylemeye çalıştılar. Evet, Kilis’in karşısında yaşanan bir çatışma var. Ve diyelim ki yandaş basının iddia ettiği gibi bombalar tesadüf sonucu düştü. O zaman IŞİD’in fetvalarını nereye koyacağız? Suriye’nin IŞİD kontrolündeki bölgeleri olan Bab, Mumbuç ve Cerablus bölgelerinde IŞİD’in okuduğu hutbelerde, Gaziantep, Nizip, Karkamış ve Kilis’in bundan sonra kendilerinin en büyük hedefleri arasında olduğunu duyurdu.
IŞİD imamları hutbede bu merkezlerde halkın çok yakında mülteci konumuna düşeceğini, bu durumun IŞİD ile Türkiye savaşının yeni bir boyutu olduğunu da söyledi. Bunu Kilis’te hakikaten başardılar! Halkın büyük çoğunluğu mülteci durumuna düştü.
Kısacası, bu zamana kadar Kilis’e atılan onlarca Katyuşa’nın sınırın karşısında yaşanan çatışmaların sonucunda kazara düştüğünü iddia etmek insanları salak yerine koymakla eş değerdir.
Peki IŞİD Türkiye’yi Neden Vurmaya Başladı?
Güney sınırlarının karşısında Halep’e uzanan ikmal yolunda “ölüm kalım savaşı” yaşanıyor. Bu savaş, AKP’nin desteklediği cihatçı çeteler (AKP’ye yakın unsurlar bu çetelere ılımlı muhalif diyor. En “ılımlısı” El Kaide destekçisi Sultan Murad Tugayları. Gerisini siz düşünün) ve IŞİD arasında yaşanıyor. Ölüm kalım savaşı diyoruz çünkü IŞİD’in karşısında cihatçı çeteler yenilirse Halep ikmal yolu tamamıyla kapanmış olacak. Bu da AKP için Suriye’deki savaşa müdahil olmanın son aracını ortadan kaldırmış olacak. Bu yüzden AKP, “MİT yuvası” Azez üzerinden bu cihatçı çetelere sürekli lojistik destek sağlıyor. Bu da IŞİD’ı daha fazla öfkelendiriyor. IŞİD, bu yüzden Türkiye’yi vuruyor.
Düne kadar Kobanê’nin düşmesi için IŞİD’i davulla zurnayla karşılayacak olanlar, bugün IŞİD’in roketlerine maruz kalıyor. Dün güney sınırlarını cihatçı otobanına çevirenler ve hâlâ bunu yapmaya devam edenler, bugün IŞİD’e karşı milliyetçi reflekslerle popülist söylemlerde bulunuyorlar!
Kilis’e Atılan Bombalar Konusunda Bir İhtimal Daha Var
Bu ihtimal, AKP’nin Suriye’de savaş gerekçesi oluşturmak için füzelerin atılmasına göz yumduğu temeline dayanıyor. Aslında bunu biz söylemiyoruz. Bu söylem, 2 yıl önce tüm devlet erkânının kabul ettiği ses kayıtlarında Hakan Fidan’ın “gerekirse Suriye’den üç beş füze fırlatırız, savaş gerekçesi yaratırız” söylemi üzerinden şekilleniyor. Söz konusu AKP olunca, her seçeneği değerlendirmekte fayda var. MİT yuvası haline gelen Azez’de nelerin döndüğünü bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, AKP’nin tampon bölge yaratabilmek için her şeyi göze alabileceği gerçeği. Bu ihtimal şimdilik buzdolabında duruyor. Çünkü IŞİD, füze saldırılarının bir kısmını üstlendiğini imâ etti. Ancak Kilis’e o kadar çok füze düşüyor ki, bu konuda her şey olabilir. En azından AKP, IŞİD’in attığı füzeleri savaş gerekçesi olarak kullanıp Suriye topraklarına girebilir. Zira AKP için çok yakın bir “YPG tehdidi” var.
IŞİD’i Bölgeden Atabilecek Tek Güç YPG
IŞİD’i Cerablus Azez hattından atabilecek tek güç YPG. Ancak AKP bunu ister mi? Kilis’e onlarca füze daha düşsün, Kilis’in nüfusunun yarısından fazlası yok olsun, yeter ki YPG güney sınırlarının karşısındaki alan hakimiyetini daha fazla genişletmesin.
Evet, AKP, onlarca kişinin ölmesine rağmen IŞİD’i YPG’ye tercih ediyor. Fakat sahadaki gerçekliğin farklı şeyler söylediğini tekrar ifade edelim. Muhaliflerin motivasyondan yoksun savaşçıları IŞİD karşısında neredeyse hiçbir şey elde edemedi. Kilis’in karşısında aylardır çatışmalar devam ediyor. IŞİD’in motivasyon üstünlüğü, AKP tarafından takviye edilen cihatçı çetelerin silah üstünlüğünü yerle yeksan ediyor.
Ne Yapmalı?
Öncelikle bir tartışmaya son vermek lazım. Kilis’in karşısında IŞİD’le savaşan muhalifler kazansa, Kilis’te değişen ne olacak? Suriye’de savaşan İslamcı gruplar aynı rengin farklı tonları. Hepsi Alevi düşmanı. Kendilerinden olmayanları kesen cihatçı çeteler bunlar. Daha birkaç gün evvel Humus’un Zara köyünü basıp Alevi’leri katleden caniler, bugün IŞİD’le Kilis’in karşısında savaşıyor. AKP’nin beslediği cihatçı çeteleri ehven-i şer olarak görmek çok büyük bir yanlış.
O halde ne yapacağız? Evvela, devrimci Marksistlerin Kilis’in gündemden düşmesine izin vermemesi gerekiyor. Örneğin, Sosyalist Emekçiler Partisi olarak konuyla ilgili Kızılay’da bir basın açıklaması yaptık. Pankartlarla, ozalitlerle, bildirilerle, sesimiz yettiğince her gün “Kilis’i unutmayın” dedik. Fakat en azından bugün için sesimizin ulaştığı alan sınırlı. Bu yüzden kendilerini devrimci Marksist olarak tanımlayan, toplumsal muhalefetin parçası olarak görenlerin de bu konuyu unutturmamak için elinden geleni yapması gerekiyor. Zira bugün Kilis’te yaşananlar, yarın Türkiye’nin başka şehirlerinde de yaşanacaktır. Ülke kafa kesen cihatçılarla dolu. Bugün sesimizi yükseltip toplumsal muhalefeti sabırla örgütlemezsek yarın her şey için çok geç olacaktır.
bolsevik.org
Marksist Bakış