Home / Karışık / Senaryo Oynanıyor: Medeniyetler Çatışması (Oğulcan Sönmez)

Senaryo Oynanıyor: Medeniyetler Çatışması (Oğulcan Sönmez)

24 AÄŸustos, 2014

Egemen güçlerin arka bahçesi saydığı OrtadoÄŸu’da yaÅŸananlar, bu coÄŸrafyanın insanlarını her geçen gün dönüşü olmayan bir bataklığın içine doÄŸru çekiyor. Etnik ve mezhepsel gerilimlerin doruk noktasının yaÅŸandığı ÅŸu günler, katliamların neredeyse günlük bir iÅŸ haline geldiÄŸi, ölümlerin normalleÅŸtiÄŸi bir tablo çizmekte. Bu bataklığı yaratanlar, bizim cephemizden gayet açık bir ÅŸekilde görünürken, baÅŸta ABD ve İsrail olmak üzere birçok emperyalist güç; sanki bu yaÅŸananların hiçbiriyle alakaları yokmuÅŸ gibi, yıllardır planlı bir ÅŸekilde bu terörü yaratmamış gibi mide bulandırıcı açıklamalar yapmaktalar. Filistin halkının üzerine bombaların yaÄŸdığı ÅŸu günlerde İsrail’e destek açıklamalarından baÅŸka bir ÅŸey yapmayan ABD’nin, IŞİD çetesi BaÄŸdat’a doÄŸru ilerlerken yaptığı müdahale tehditlerini; deÄŸiÅŸen dengeleri kontrol alma çabasını halen izlemekteyiz. ABD ve emperyalist ortakları, OrtadoÄŸu’da kullanabilecekleri özneleri yaratıp harcamaya devam etmekteler. Bu politika yüz binlerce masum insanın katliama uÄŸramasını da beraberinde getiriyor.

Bugün OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan katliamların arka yüzünü incelemeden önce Samuel Huntington’ın medeniyetler çatışması tezini hatırlamakta fayda olacağını düşünüyorum. Bu tez: Sovyetler

BirliÄŸinin dağılmasından sonra artık sınıf çatışmasının, baÅŸka bir deÄŸiÅŸle sömüren-sömürülen savaşının bittiÄŸini, 21. yüzyılda yaÅŸanacak olan çarpışmaların temelini medeniyetler mücadelesinin oluÅŸturacağını ve bunun bütün halklar tabanında meÅŸruluk kazanarak her kültürün bir parçası haline geleceÄŸini söylemiÅŸtir. Bu tezin bizim nezdimizde herhangi bir gerçekliÄŸi olmasa da, kapitalizmin koruyucu halkalarından biri olması itibari ile anlaşılması gereken bir olgudur. Öyle ki bu; geleceksiz kalmış milyonları, ezilen-sömürülen halkları, işçileri, emekçileri bölmenin; yani temel olarak dünya işçi sınıfını ayırmanın yoludur. Zira bu kitlelerin birleÅŸmesinin; yani Alevi-Sünni, Kürt-Türk demeden ortaklaşıp mücadele etmenin, emperyalizmin karşısındaki yegâne kurtuluÅŸ olacağının farkındayız. Bu tehdidin farkında olan emperyalist-kapitalist sistem, baÅŸta OrtadoÄŸu coÄŸrafyası olmak üzere bütün dünyada bu tezi hayata geçirmek için çalışmaktadır. Büyük ölçüde baÅŸarılı olduklarını söyleyebiliriz. Somut bir örnekle hareket edersek; Arap coÄŸrafyası: İran’dan İspanya’nın güneyine kadar uzanan, uçsuz ve bir o kadar da yeraltı zenginlikleri bakımından verimli bir coÄŸrafyadır. Bu coÄŸrafyadaki yeni gençlik kuÅŸağının; özgürlüğe, demokrasiye ve iyi bir yaÅŸama olan özlemleri, emperyalist kapitalist sisteme ve onların iÅŸbirlikçi diktatörlüklerine karşı bir isyanı tetikleyebilir. Bu ihtimal, onları korkutan asıl gerçekliktir. Arap baharına burun kıvıranlar marifetleriyle övünsün; meydanları dolduran, Tahrir sokaklarını egemenlere zindan eden emekçiler, emperyalist sistemi epeyce tedirgin etmiÅŸtir. Mısır’daki hareket; kimlik ayrımı gözetmeksizin bütün emekçi halkın daha iyi bir yaÅŸam için, demokrasi için, özgürlük için sokaÄŸa döküldüğü bir harekettir. Yani, sosyalist figürlere kapılarını açmış bir sınıf ve gençlik söz konusudur. Böylesi kitlesel bir eylemliliÄŸin baÅŸarısızlığı ya da askeri bir darbeyle sonlanması, devrimci bir partinin olmayışı ya da sosyalist örgütlerin güçsüzlüğü ile açıklanabilir. EÄŸer ki Tahrir’deki olaÄŸanüstü güç, Marksist bir rehberlikle ilerleseydi, OrtadoÄŸu’nun geleceÄŸi çok daha farklı olurdu, bundan eminiz. Biz bunu nasıl bu kadar rahat ifade edebiliyorsak, yani sosyalistlerin öncülüğünde OrtadoÄŸu’daki bataklığın kuruyacağından nasıl eminsek, emperyalistler de en az bizim kadar bu “tehlikenin” farkındalar. Buna baÄŸlı olarak uzun yıllardır OrtadoÄŸu halklarının üzerine mezhepçi, psikopat radikal İslamcı çeteleri bela etmiÅŸlerdir. Bu çetelerin misyonu kısaca şöyle açıklanabilir: Sünni-Åžii çatışmasında birer taraf olmuÅŸ radikal İslamcı çeteler, masum halkın kanını dökmekten baÅŸka bir ÅŸey yapmazlar. Bu onların iyi yaptığı tek ÅŸeydir zaten. Buna baÄŸlı olarak yaratılan iç savaÅŸ ortamında halklar arasında düşmanlık tohumları ekilir ve açılan yaraların kapanması bazen hiç mümkün olmaz. Burada ortak düşman (yani bu savaşı baÅŸlarına bela eden emperyalizm) unutulur, yerine yeni düşmanlar kazanılır. ÖrneÄŸin bugün Irak’ta Åžii halkın tek düşmanı, onları gördüğü yerde öldüren ve Åžii erkeklerin eÅŸlerine helal diyen IŞİD çetesidir. IŞİD’e hissedilen düşmanlık, IŞİD kendisine Sünni dediÄŸi için Sünni halka karşı oluÅŸan bir düşmanlığa dönüşür. Böylece yoksulluÄŸun, sefaletin, ezilmiÅŸliÄŸin yarattığı öfke böylesi sonu olmayan bir çatışmanın içerisinde tüketilir ve emperyalizm kendini korumuÅŸ olur.

Bunun Türkiye’de denenmesi; 70’lerde yaÅŸanmıştır. Devrimci mücadelenin önüne geçmek amacıyla bizzat ABD ve Türkiye egemenleri tarafından tasarlanmış Alevi-Sünni çatışması, birçok ilde vahim katliamların önünü açmıştır. Bu katliamları gerçekleÅŸtiren unsurlar ABD’nin ve Türkiye egemenlerinin maÅŸası olan ülkücü faÅŸist çetelerdir. Bu örnekten yola çıkarak günümüz OrtadoÄŸu’suna bakacak olursak; ABD’nin ve emperyalizmin maÅŸası olan terör çetelerini daha iyi anlarız. ÖrneÄŸin El-Kaide denilen örgüt, bizzat ABD tarafından Afganistan’daki SSCB iÅŸgaline karşı savaÅŸmak amacıyla yaratılmıştır. Hatta yine kendi yarattıkları bu örgütü kullanarak Afganistan’ı iÅŸgal etmiÅŸlerdir. Ancak emperyalistlerin her ÅŸeye muktedir olamayışının bir kanıtı olarak yarattıkları bu bela bugün kendileriyle savaÅŸmaktadır. Çünkü bu tip radikal unsurlar uzun vadede kullanışlı olamazlar. Motive oldukları cihad fikrinden uzaklaÅŸmaları tabanlarını kaybetmeleri ve sürekli savaÅŸ halinde olan bir coÄŸrafyada eriyip gitmeleri anlamına gelir. Bu sebeptendir ki IŞİD ve Taliban gibi psikopatlıkta birbiriyle yarışan çeteler, nihai amaçları içinde savaÅŸ vermelidirler. Bu baÄŸlamda

Taliban bugüne kadar binlerce ABD askerini öldürmüştür. Bu tip örnekleri, sayısız kez çoÄŸaltabiliriz. DiÄŸer taraftan bu kayıplar, ABD egemenleri için tolere edilebilir, oyunun kuralı olan kayıplardır. Neticede IŞİD vb’ lerinin yerine getirdiÄŸi misyon, ABD için orta ve uzun vadede muazzam faydalıdır.

IŞİD’in Ortaya Çıkışı

Günümüze geri geldiÄŸimizde ise Irak’ta yaÅŸanan son geliÅŸmeleri IŞİD’in ortaya çıkışına bir göz atarak deÄŸerlendirelim. IŞİD, El-Kaideye baÄŸlı bir yapılanma olarak ABD’nin Irak iÅŸgaline baÅŸladığı ilk yıllarda kurulmuÅŸtur. İlk lideri Zarkavi adında El-Kaide içerisinde yetiÅŸmiÅŸ bir cihatçıdır. İşgale karşı direniÅŸ gösteren IŞİD, o dönemde hatırı sayılır bir büyüme kaydetmiÅŸtir. Örgütün temelleri Irak’ta atılmıştır. IŞİD’in aktifleÅŸmeye baÅŸladığı dönem ise Usame Bin Ladin’in öldürülmesinden sonra buna ÅŸiddetle karşılık verileceÄŸini söyleyen ve birçok intihar saldırısına imza atan Ebubekir El BaÄŸdadi ile olacaktır. Anlaşılacağı üzere El-Kaide’ye kökten baÄŸlı ve sadık bir yapılanmadır. DiÄŸer taraftan bu durum, daha sonra temellerinden deÄŸiÅŸecektir. Bugünkü IŞİD ise Suriye’de mayalanacaktır. Suriye iç savaşında bölgedeki diÄŸer İslamcı unsurlara karşı herhangi bir din kardeÅŸliÄŸi hissetmeyen IŞİD, yeri geldiÄŸinde onlarla çatışmış ve tek cihatçı unsurun kendisi olduÄŸunu her fırsatta söylemiÅŸtir. El-Kaide’nin IŞİD’ı tasfiye etmek amacını ortaya döken bir ses kaydı, karanlık bir ÅŸekilde El-Cezire’ye sızdırıldıktan sonra,

ipler iyice kopacaktır. Buna baÄŸlı olarak El-Kaide’yle arası açılmış ve “bağımsız” bir örgüt olmuÅŸtur. Suriye’de uzun bir süre diÄŸer İslamcı örgütlerle çatışarak büyük kasabaları hatta kentleri kontrol eder noktaya gelmiÅŸtir. Fakat elbette IŞİD’in bu ani büyümesi, kendi başına geliÅŸen bir durum olmayacaktır. Buna baÄŸlı olarak, Türkiye üzerinden bu unsurlara yıllarca para, silah yardımı yapılmış, yaralı çeteciler Türkiye sınırları içerisinde tedavi edilmiÅŸtir. “Tırlar dolusu silah” denilince aklımıza gelmesi gerekenler bunlardır. Aslına bakarsanız AKP’nin açıktan desteklediÄŸi bu çete, Türkiye sınırları içerisindeki politikalarını destekler bir biçimde karşımıza çıkmakta. Yani AKP’nin geldiÄŸi geleneÄŸin köklerinde bulunan mezhep ayrımı; bugün RTE’nin temel politikası olmuÅŸken IŞİD’in açıktan desteklenmesi, Türkiye sınırları içerisindeki kutuplaÅŸmayı da daha görünür kılıyor.

Emperyalizmin Suriye’deki nihai hedefi BAAS rejimini ortadan kaldırmak ve kendi maÅŸası olan bir iktidar yaratmaktır. Ancak gelinen ÅŸu noktada bu planın geçerliliÄŸinin kaldığını söyleyemeyiz. Nitekim IŞİD, ABD’nin bölgedeki en kullanışlı unsurlarını bir bir tasfiye etmiÅŸtir. Kısacası ABD, rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi hedefini gerçekleÅŸtiremese de Suriye paramparça edilmiÅŸ bir ülke haline getirilerek devre dışı bırakılmıştır. Suriye, öyle bir iç savaÅŸ bataklığına saplanmıştır ki geçmiÅŸin Afganistan’ını ve Somali’sini geride bırakarak dünyanın en korkunç yeri haline gelmiÅŸtir. Irak’ın da benzer bir durumda olduÄŸunu hatırlarsak ABD ve Türkiye gibi müttefiklerinin marifetini daha iyi anlamış oluruz.

IŞİD Tehditi Büyüyor!

IŞİD’in Suriye’deki savaÅŸ süregiderken oradaki güçlerini asgari seviyeye düşürerek birden bire Irak’a neden geldiÄŸi ise baÅŸlı başına bir merak konusu. Bu soru çok önemli noktaları da cevabında barındırmaktadır. Musul kenti nasıl oldu da birden bire düştü? Kısaca cevaplamadan önce ÅŸunu belirtmek gerekir ki; Musul’un alınışı ve sonrasında yaÅŸanan geliÅŸmeler; burjuva basının yarattığı algının aksine IŞİD’in askeri gücüyle alakalı deÄŸildir. Takip edenler, IŞİD’in ilerleyiÅŸi esnasında Musul’un savunmasındaki askerlerin silahlarını dahi bırakarak kaçtıklarını görmüşlerdir. Bunun temeli Saddam’ın devrildiÄŸi sürece kadar uzanmaktadır. Kısaca hatırlayacak olursak; Sünni-Åžii gerilimi, 2006 yılında çoÄŸalan silahlı eylemlerle doruÄŸa ulaÅŸmış; İslamcı Sünni çetelerin yaptığı silahlı eylemlerin akabininde, Åžiilerin karşılık vermesiyle çok kanlı bir iç savaÅŸ yaÅŸanmıştır. Saddam rejiminin yerine kurulan ABD maÅŸası iktidar ise Saddam’ın artıklarını tamamen silmek amacı ile çoÄŸunlukla Åžiilerden ve Kürtlerden oluÅŸmuÅŸtur. Bu durum; Åžii iktidarın baskılarını artırmasına sebep olarak, Sünnilere karşı oluÅŸan bir baskı rejimi yaratmıştır. Görüldüğü gibi Maliki rejiminin içinde halen devam eden bu derin çatlaklar, Selefi bir örgüt olan IŞİD’in Musul’a doÄŸru ilerlerken öncesinde Sünni aÅŸiretlerle anlaÅŸtığı buna baÄŸlı olarak ordudaki Sünni askerlerin savaÅŸmayı reddettiÄŸi ve Åžiilerin kaçtığı bir ortam yaratmıştır. Zaten Sünni halkın Maliki’den bıkmış olduÄŸu gerçeÄŸi bugünlerin temelini atmıştır.

Unutulmamalıdır ki IŞİD, Irak’ta, Suriye’de olduÄŸundan daha güçlüdür. Çünkü çetenin Suriye’de ki tabanı, oradaki yerel halktan çok, baÅŸka ülkelerden gelmiÅŸ cihatçılardan oluÅŸur. Ancak durum Irak’ta böyle deÄŸildir. Maliki rejiminin Sünni halka uyguladığı zorbalıklar IŞİD’in doÄŸrudan bölge insanından beslenerek mezhepsel ayrımı kendi lehine kullandığı bir ortam yaratmıştır.

Elbette ki bu durum ABD, Türkiye ve bölgedeki jandarma rolünü üstlenmiÅŸ İsrail için bulunmaz bir fırsattır. Türkiye devleti baÅŸka bir maÅŸa olan Barzani ile yaptığı antlaÅŸmalar doÄŸrultusunda, Kerkük üzerinden gelen petrolü doÄŸrudan piyasaya sürecektir. Bu yüzdendir ki Güney Kürdistan’ın bağımsızlığının önemi birden Türkiye’yi ilgilendiren bir hal almıştır.

Unutulmamalıdır ki IŞİD Irak’ın en büyük ikinci petrol rafinerisini ÅŸu anda elinde tutuyor. Ve karşılıklı iliÅŸkiler doÄŸrultusunda Türkiye üzerinden bu petrol dünyaya er ya da geç servis edilecektir. İsrail ise; kurulduÄŸu günden bu yana Siyonist amaçlarına ulaÅŸmak için Filistin halkını katletmekte. Bugün RTE meydanlarda Filistin halkının üzerine bomba yaÄŸdıran İsrail’e yalandan ve tamamen göstermelik bir ÅŸekilde lanet okumakta olsa da İsrail ile Türkiye arasındaki ticaret antlaÅŸmaları ve ekonomik iliÅŸkiler herhangi bir zarar görmeden tıkırında iÅŸlemektedir. Kısacası bu bataklık görüldüğü üzere kuruyacak gibi durmuyor.

OrtadoÄŸu halkları uzun yıllardır zulümden, sefaletten, katliamlardan baÅŸka bir ÅŸey görmüyor. Bu yazının yazıldığı ÅŸu günlerde mazlum Filistin halkının üzerine bombalar yaÄŸmakta. Irak’ta, Suriye’de insanlar; doÄŸuÅŸtan sahip oldukları ırkları ya da mezhepleri yüzünden öldürülmekte. Yazının başında bahsettiÄŸimiz medeniyetler çatışması fikri emperyalist güçlerin güdümünde hız kesmeden yayılmakta. Bugün OrtadoÄŸu’daki bütün katliamların, zulmün ve sefaletin tek sorumlusu emperyalizm ve onun maÅŸası olan çetelerdir. Onların yarattığı suni ayrışmalar, tarihi kan dolu bu coÄŸrafyayı yaÅŸanmaz bir hale getirmiÅŸ, insanları evlerinden, yurtlarından etmiÅŸtir.

Etiketlendi: