HDP Hangi Çizgide Devam Edecek? – V.U Arslan

14 Ağustos, 2014

 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından en çok gündem yaratan konulardan birisi HDP’nin ve adayı Selahattin Demirtaş’ın aldığı yüksek oy yüzdesi ve başarısı oldu. HDP’nin başarısının ve Demirtaş’ın sol bir lider olarak öne çıkmasının nasıl etki yarattığını gözlemliyoruz. CHP milletvekili Melda Onur Demirtaş’ın solun yeni lideri olacağını iddia ederken, burjuva medyada yeni anamuhalefetin HDP olacağı tartışılıyor. Öte taraftan toplumsal kamuoyunda da Kürt ulusal hareketine nefretle bakabilenler arasından bile Demirtaş’ı olumlayan sesler yükselebiliyor. Peki, bu başarı ne kadar devam eder veya HDP ve Demirtaş bu çizgiyi sürdürür mü?

Bu sorunun cevabı HDP ve Demirtaş’ın yakın geçmişi hatırlandığında ister istemez kafalarda büyük soru işaretleri beliriyor. Yakın geçmişin en önemli olayları olan Gezi Direnişi ve 17 Aralık Operasyonu’nda pazarlık süreçleri birincil plana alınmıştı, güçlü bir AKP ve RTE, sürecin ilerlemesi için şart görülerek sessiz kalınmıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Demirtaş, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun pasifist kampanyası karşısında AKP karşıtlığının sesi olmuştu. Yani ortada ikircikli bir politik hareket bulunmaktadır. Bugünden yarının ne olacağı kestirilemeyeceği gibi geçmiş, yarınlar hakkında yorum yapmak için önemli veriler içermektedir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürt ulusal hareketi, Demirtaş ile gücünü ilerletme fırsatı yakaladığının farkındaydı. CHP’nin boş bıraktığı sol alanlara Demirtaş nüfuz edebilirdi, etti de. Kürdistani bir dil kullanmadı Demirtaş, daha çok Türkiye’nin bütün emekçilerine ve ezilenlerine seslenen sol bir lider havasındaydı. Ne ulusal sorunun yakıcı gündemi bir kenara atıldı ne de sadece Kürt emekçilerin desteğine bel bağlayan bir seçim kampanyası yürütüldü. Aksine Türkiye’nin Batısı’na bugüne kadar görülmeyen bir yüklenme gerçekleştirildi. Öyle ki yıllardır faşizmin kol gezdiği Karadeniz’de bile oylar yükseldi. Demirtaş’ın seslendiği kesimler kendilerine uzatılan eli havada bırakmadı. Demirtaş, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde istediğini aldı.

Türkiyelileşmek retoriği hep vardı, ama HDP geleneğinin daha önce hiç yapmadığı işlere imza attı Demirtaş. Yani, yüksek oy almak ve gücünü katlamak için girilen yol, aslında Kürt hareketi için de bir sürü yeniliğe kapı araladı. İstikrarlı bir şekilde sağa kayan Kürt hareketi de böylece seçim sürecinde direksiyonu sola kırmış oldu.

Bu sola kayış, bir sürü kapıyı araladı. Bir kere seçmen kitlesinde uzun yıllardır ilk defa anlamlı ve de radikal bir kayış oldu. CHP, soldan sıkıştığı için şimdi ciddi bir rekabetle karşı karşıya. AKP ve RTE’nin de uç veren bu yeni eğilimden ötürü tedirgin olduğu muhakkak.

Peki, HDP, Demirtaş çizgisini devam ettirir mi?

Türkiye siyasi yaşamının sol kulvarında büyük boşluklar var. HDP bu sol kulvardan hızla ilerlemek için gerekli şartlara sahip. Gezi’de de bu imkân vardı, ama HDP’nin tercihi tam tersi yönde olmuştu. Sola kayan kitlelerle kaynaşmak ve duygudaşlık etmek yerine onlara en hafif deyimle sırt çevrilmişti. Demirtaş, negatif hatıralarla dolu bu yakın geçmiş kitlelerin hala hafızasında olmasına rağmen, sol kitlelerde sempati yaratabilmişse bu tamamıyla samimi duruşun kitleleri kazanmakta işe yaramasıyla alakalıdır. Kitleler Demirtaş’ı samimi bulmuşlardır.

Bir de gerçeklerin öteki tarafı var elbette. Sola kayan kitleleri Kemalist diye damgayıp küçümsemek ya da ÖDP‘den biat istercesine ucu açık tehditlerde bulunmak, yapılacak işler değildir. Bunlar olsa olsa mücadeleye zarar verir ve halkların kardeşlemesinin önündeki engellere dönüşür. Bu derslerin çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Halk Cephesi‘nin Çayan Mahallesi’nde yaptıklarının izahatı olamaz, ancak benzer tavırları Kürt ulusal hareketi de geçmişte çokça göstermiştir. Birçok sosyalist kurumun hatalı boykot tutumunu almasında Kürt ulusal hareketi de kendi üzerine düşen özeleştiriyi yapmalıdır. HDP kendi başına sol toplumsal muhalefetin bir sesi haline gelemeyeceğini, bunun ancak Türkiye sol hareketini kendi ilkeleriyle bir müttefik olarak kazanmak için çabalaması gerektiğini görmelidir. Aynı şekilde Türkiye sol hareketi de birçoklarının yaptığı gibi kuyrukçuluk ilişkisine düşmeden HDP ile mücadele alanlarında bir araya gelebilmenin sınırlarını zorlamalıdır.

Peki, HDP Demirtaş’ın kampanyasında başlatılan çizgisini devam ettirir mi? Tercih, kitlelerle birleşmek midir, yoksa yüksek siyasette sistemin egemenleriyle pazarlık mı esas alınacaktır? Umarız, Demirtaş kaldığı yerden devam eder. HDP’nin sola kayması, emekçiler ve ezilenler için önemli bir fırsat haline gelecektir. Yok, eğer bundan önce olduğu gibi pazarlık süreçleri etrafında bir çeşit AKP-HDPyakınlaşması izlenimi yaratacak şekilde hareket edilirse seçimlerde gerçekleşen kazanımlar kısa sürede tüketilecektir. Bu durumda karşımızda solculuğu bir takım kimlik retoriklerinden ibaret liberal bir parti var olacaktır.

Demirtaş, bu noktada kilit figür durumundadır. Kendi müstakilliğinde sol bir lider olarak öne çıkmaya devam mı edecek, yoksa Sırrı Süreyya Önder’in izlediği yoldan mı gidecek? Sol kitleler ve hatta genel kamuoyunda büyük popülaritesi olan S.S.Ö’nün Gezi Direnişi’nin başlamasında öne çıkmasına rağmen nasıl devre dışı kaldığını görmüştük. Demirtaş da seçimlerdeki çizgisinden ulusal sorunun dar gündemine hapsolduğu anda seçimlerde aldığı büyük desteği kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

HDP, Demirtaş çizgisini devam ettirir mi? Zaman ne olacağını gösterecektir, ama ortada-arada bir eğilim pek mümkün değildir.

Sürekli devrimciler, HDP’nin sola kayışını destekleyecektir ve böyle bir durumda yakın işbirliklerinin yolunu arayacaktır. Diğer taraftan devrimci Marksist bağımsız inşaya devam edecektir.

KATEGORİLER
ETİKETLER