“Türkiye’nin Netanyahu’su” Seçim Turunda (Derya Koca)

Türkiye önemli bir dönemece doğru direksiyon sallıyor.  Tayyip Erdoğan’ın başkanlık rejimi hayalleri tamamen bu seçime bağlı. AKP’nin içine battığı türlü yolsuzluklar, polis cinayetleri, büyük vurgunlar, cemaat ile ilişkileri, Suriye’de işlediği savaş suçları, Roboski ve Reyhanlı gibi katliamlardan oluşan bataklıktan kurtulması için bu seçimlerde koyduğu 400 vekil hedefine ulaşmak zorunda.

                                AKP’nin En Zor Virajı: Haziran Seçimleri

Seçim öncesi gayri resmi AKP lideri olarak meydan meydan gezip mitingler düzenleyen Tayyip Erdoğan işi sıkı tutuyor ancak AKP bu seçimlere eski seçimlerdeki motivasyonları ile girmiyor. Bir defa 2002’deki gibi zaten ekonomisi batmış bir ülkeyi devralmış değil: yıllarca şişirilmiş büyüme rakamlarının üstüne kurulmuş 13 yılın ardından kendi yarattığı rant ve borç ekonomisi içinde sıkışmış Türkiye yeni bir ekonomik krizin arifesinde. Koalisyonların istikrarsızlığına karşı tek parti hükümeti propagandası yapabilecek durumda da değil: karşımızda rakiplerini bir bir ringin dışına atmış bir tek parti diktatörlüğü duruyor. Kısacası AKP’nin yıldızı eskisi kadar parlamıyor. Yoksulluk, güvencesizlik ve bir diktatörlük rejimi ülkede geniş kesimleri AKP’nin kesin gözüyle baktığı oy tabanı olmaktan çıkartıp kararsızlar kategorisine sürüklüyor. Seçim anketlerinin birçoğu AKP’nin oylarının gerilediğini gösteriyor. Öte yandan AKP’yi silip süpürecek bir alternatif güç de ortada bulunmuyor. Yakın zamanda Eczacıbaşı açık açık sermayenin istikrarının sağlanması durumunda egemen sınıfın rejimin niteliğiyle pek de ilgilenmediğini açıkça ortaya koydu. Yani  TÜSİAD, AKP ile kimi gerginlikler yaşanmış olsa da AKP’ye karşı bayrak açacak bir muhalefet de yürütmeyecektir.

AKP’nin işi kolay değil. Erdoğan’ın seçimlere çok iyi hazırlanması lazım. Ancak AKP içinde de çeşitli sorunlar mevcut. Ahmet Davutoğlu ile çeşitli gerilimler yaşadığı Erdoğan’ın en güvendiği kişilerden olan Hakan Fidan’ın milletvekili aday adayı olma sürecinde iyice ortaya çıkmıştı. Neticede Hakan Fidan adaylığını geri çekti ama Davutoğlu ile belirleyici düzeyde huzursuzluk yaşadığı biliniyor ki bu Erdoğan için bir başka gerilim unsuru.

                    Erdoğan’ın Panzehri: Kutuplaştırıcı Söylemler

2015 seçimlerinde AKP’nin koyduğu 400 milletvekili hedefi gerçekçi olmaktan uzakta görünüyor. HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararı, Selahattin Demirtaş’ın %10 barajını zorlayan cumhurbaşkanlığı seçimi performansı sonrası AKP’yi zora sokuyor. Zira HDP’nin barajı aşması durumunda AKP’nin neredeyse tek başına iktidar olması bile tehlikeye girebilir. AKP 270 altına düşerse Erdoğan’ın planları çok büyük risk altında. İşte o zaman Türkiye’de kartlar yeniden karılacaktır.

Erdoğan’ın daha yeni oturduğu sarayından bu kadar erken kalkmaya ikna olması beklenemez. Sarayını son kurşununa kadar savunacağına emin olabiliriz. Hatırlanacaktır; Ankara’da yerel seçimlerde bile adeta mafyatik yöntemlerle seçimleri sabote eden, ülkenin her yerinde açık açık hileler ve oy çalmalar ile sandıktan galip çıkan AKP bu kadar kritik bir seçimde işini demokratik sürece teslim edecek değil. Hem seçim öncesinde hem de seçim günü pek çok kirli hesap bizzat Erdoğan’ın emriyle devreye sokulacaktır.

Erdoğan, seçim çalışmalarının ilk adımı olarak bu hafta itibariyle kitleleri seçim meydanlarında provokatif söylemlerinin de startını verdi. AKP’yi uzun yıllardır ayakta tutmayı başaran şey toplumsal kutuplaşma idi. Türban, Kürt sorunu, paralelciler, darbeciler, Kabataşçılar… bu bitmeyen düşmanlar listesi AKP tabanını hep sıcak tutmaya yaradı. Kutuplaştırıcı söylem AKP’ye hep kazandırdı. Şimdi yine aynı kart oynanıyor. Erdoğan bu hafta Kars’ta “Kürt sorunu yoktur” diyerek fitili ateşledi. İki hafta önce devletin yetkili ağızlarından çözüm sürecine dair açıklama yapılmışken son derece ironik görünen bu durum AKP’nin sıkışmışlığına da işaret ediyor. Bir yanda Newroz’da Öcalan’ın açıklamasını bekleyen milyonlar varın geldiği nokta, diğer yanda HDP’nin devlet bu süreçten aldığı güç var. Erdoğan,  müzakere sürecinin HDP’yi siyasal bir aktör olarak güçlendirdiğinin de farkında ve AKP kadroları ile bu sürecin devamlılığı konusunda çeşitli gerilimler yaşıyor. Bu noktada da  Kürt sorunu kartını oynamak ve milliyetçi histeriyi yükseltmek Erdoğan’ın oldukça işine geliyor. Esasen bu Erdoğan’ın klasik yöntemidir. 2014 yerel seçimlerinde AKP, yasak olduğunu bildiği halde Türk bayrağını içeren bir seçim reklamı kullanmıştı. Diyarbakır’da “Megri”  derken bir başka şehirde tek bayrak tek millet diyebiliyordu. Bu ikiyüzlü milliyetçi tonu yoğunlaştırarak kullanmak,  Rojava direnişinin de büyük etkisiyle motivasyon olarak oldukça güçlü olan Kürt hareketinin karşısında yaratılacak kutuplaşmada Erdoğan’ın elinde önemli bir koz. Kutuplaştırıcı söylem sadece Türkiye’de değil Ortadoğu başta olmak üzere her yerde iş görüyor. 18 Mart’ta 4.kere seçimleri kazanan Netanyahu da zor bir seçim dönemini bu yöntemlerle atlattı.

İsrail başbakanı Netanyahu son düzlükte 4. seçimini seçimi kazandı. AKP benzeri bir kutuplaşma ve gerilim siyaseti sayesine iktidarda kalan Netanyahu, Obama’nın açıkça desteğini açıkladığı (içinde sol partilerin de bulunduğu bir ittifak olan) Siyonist Blok’un karşısında oyları düşüyor görünüyorken son birkaç günde dozunu arttırdığı ırkçı ve uçlaştırılmış bir sağcı retorikle kıl payı %23 oranında oy kazanmayı ve birinci parti olmayı başardı. Anketlerde birinci görünen Siyonist Birlik ise % 19’da kaldı. Netanyahu, Filistin sorununa iki devletli barışçıl çözüm vadeden Siyonist Blok karşısında kendisi giderse ülkenin kaosa sürükleneceği propagandasını sıkça kullandı. Filistin sorunu konusunda kan dökmekten çekinmeyen Netahyahu yeniden seçilirse “iktidarı döneminde Filistin devleti diye bir şey olmayacağı ve uluslararası baskılara rağmen Kudüs’te binlerce yeni ev (Yahudi yerleşim yeri) inşa edeceğini bağırıp durdu. Seçim günü ise yasak olmasına rağmen facebook hesabından paylaştığı videosunda İsrailli Arapların seçimlere çok yüksek oranda katılım sağladığını belirterek “Sağcıların iktidarı tehlikede. Arap seçmenler sürüler halinde sandıklara gidiyor. Sol örgütler de onları otobüslerle taşıyor” mesajı ile Yahudi nüfusu Araplara karşı kışkırtarak son dakikaya kadar her gerilimi tırmandırdı. Neticede Netanyahu ABD’nin çok hoşuna gitmeyen bir sonuç alsa da Filistin sorununun ve İran tehdidi söyleminin kutuplaştırıcı gücünü en üst seviyede kullandı. Sonuç olarak Netanyahu savaştan ve ekonomik darboğazdan yorgun düşmüş halkın muhalefetine rağmen seçmenin korkularına oynayarak son düzlükte rakiplerini geçti.

                                                            Sonuç

“Türkiye’nin Netanyahusu” Erdoğan da aynı yoldan gidecektir. Ancak Erdoğan’ın durumunun daha kritik olduğunu göz önünde bulundurmamız lazım. Seçimler kendisi için hayati önemde. Bu sebeple sadece kutuplaştırıcı söylemi değil, çeşitli provokatif hamleleri de kullanarak Haziran ayına kadar elini güçlendirmeye çalışacaktır. Newroz kutlamalarına pek çok yerde yapılan saldırılar ve Erdoğan’ın dozu artan milliyetçi söylemi kamuoyunu ısıtmaya başladı bile. Daha önce yaptığı gibi Alevi karşıtlığı ve sol düşmanlığını da önümüzdeki haftalarda Erdoğan kullanmaya başlayacaktır. Başkanlık hedefinin gerçekleşmesi için anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğu barajı geçmesi durumunda elinden alacak olan HDP bu süreçte itibarsızlaştırılmaya ve marjinalize edilmeye çalışılacaktır. Ancak AKP’nin seçime giderken daha olağanüstü yöntemleri de devreye sokabileceği unutulmamalıdır. Erdoğan’a başkanlık yoluna giden her yol mübah görünüyor.

KATEGORİLER
ETİKETLER