GeçtiÄŸimiz Cumartesi günü Kenya’da El Åžebab örgütünün düzenlediÄŸi baskında 68 sivil katledildi. Saldırı El Kaide’nin Somali kolu olarak bilinen El Åžebap tarafından gerçekleÅŸtirilirken, örgüt tarafından katliamın Kenya’nın Somali’ye yönelik askeri müdahalelerine misilleme olarak yapıldığı belirtiliyor. El Åžebap üyeleri Kenya’nın en lüks AVM’lerinden birisi olan Westgate’e önce el bombalarıyla saldırmış ardından 36 kiÅŸiyi rehin almışlardı. Saldırıdan kurtulanlar saldırıyı gerçekleÅŸtirenlerin Müslümanları serbest bıraktığını ve özellikle yabancıları hedef aldığını aktardı. Örgütü gerçkleÅŸtiren 9 militan içerisinde 3 ABD’li, birer Kanada, Finlandiya, Kenya ve İngiliz bulunduÄŸu açıklandı.
El Åžebab tarafından yapılan açıklamada saldırının nedeni ÅŸu ÅŸekilde açıklandı: “Saldırı Kenya tarafından AÅŸağı Jubba’da ve mülteci kamplarında bombalanan masum Müslümanların intikamıdır…Bizler uzun süredir kendi topraklarımızda Kenyalılara karşı savaşıyorduk, ÅŸimdi savaÅŸ alanını deÄŸiÅŸtirmenin ve savaşı onların topraklarında sürdürmenin zamanıdır.” (WSWS, 24 Eylül).
Saldırının ardından Kenya’ya Batı’dan destek artarken, Obama Kenya CumhurbaÅŸkanı Uhuru Kenyatta’yı arayarak “terörizme karşı savaÅŸ”ta sonuna kadar birlikte olduklarını iletti.
El Şebab: İç Savaşın Çocuğu
Somali’nin yakın geçmiÅŸi iç savaÅŸla örülüdür. 1991 yılında baÅŸlayan iç savaÅŸ ülkenin merkezi otoritesini darmadağın ederken ülke Somaliland, Iomali ve Puntland olmak üzere üç parçaya bölünmüş durumda. BM’nin desteklediÄŸi merkezi hükümet ülkenin ancak üçte biri üzerinde kontrol saÄŸlayabiliyor. Ülkenin bu parçalanma hikayesi aslında SoÄŸuk SavaÅŸ sonrasında birçok ülkenin başına gelen gerçekleri yansıtıyor: 1969’dan 1991’e kadar ülke Sovyet destekli Maxamed Siyaad Barre (YoldaÅŸ Siad) tarafından yönetilmiÅŸti ve ülke Moskova ile sıkı ticari iliÅŸkilere sahipti. Afrika’nın en uzun kıyısına sahip ülke konumunda olan Somali’nin balık ticareti SSCB ile en önemli baÄŸlardan birisini oluÅŸturuyordu. Fakat Barre’nin devrilmesiyle birlikte bu coÄŸrafya için de pandoranın kutusu açılmış oldu. ABD emperyalizminin 90’ların başında yaÅŸadıkları bu ülkede bugün tercih edilen müdahale yöntemlerini açıklamaya yetiyor: 1992’de iç savaşın ilk evresinde ABD ve otuz ülke “Umut Operasyonu”nda ağır bir yenilgi almış ve Amerikan askerlerinin baÅŸkent MogadiÅŸu sokaklarında yerlerde sürüklenmeleri imparatorluÄŸun fiyakasına atılan ilk çizik olmuÅŸtu. “Kara Åžahin Düştü” filmiyle akıllara kazınan bu olay sonrasında ABD askerlerini çekme kararı almıştı. Usame Bin Ladin 1997 yılında verdiÄŸi bir röportajda bu dönemde ABD’nin geri çekiliÅŸinde kendi rollerine vurgu yapmıştı:“Amerikalılar 28 bin askerle dünyanın en fakir Müslüman ülkelerinden Somali’ye kibirli bir ÅŸekilde geldiler. Burada güçlü medya varlıklarıyla halka Amerika’lıların dünyadaki en büyük güç olduÄŸunu anlatıyorlardı. 30 bin askerle ülkeyi iÅŸgal etmiÅŸlerdi. Bütün İslam alemine de göz dağı veriyorlardı. Allah’ın izniyle Amerika’lıların Somali halkına yardıma deÄŸil, iÅŸgale geldiÄŸini bilen Somalili mücahidler Afganistan’dan ülkeye gönderdiÄŸimiz mücahidlerimizle yardımlaÅŸarak Amerikalılara iyi bir ders verdiler. Amerika’lılar arkalarına bakmadan kısa bir süre sonra Somali’den çekilmeye baÅŸladılar.”
ABD Somali’den çekilirken kendisi adına İttihad-ı İslami ve El Kaide gibi radikal İslamcı örgütlere karşı savaÅŸacak müttefiki bulmakta gecikmemiÅŸti. 1993 yılında Hristiyan Etiyopya ordusu Somali’de İslamcılara karşı mücadeleye giriÅŸti. ABD’de ülkede İslamcıların üslendiÄŸi bölgelerde operasyonlar düzenleyen Etiyopya ordusuna, El Kaide üslerini bombalayarak destek oldu. İlginçtir ki bugün El Åžebab’ın lider kadrosu açısından bu savaÅŸ önemli bir deneyim oldu. Ayrıca Hristiyan bir orduya karşı nüfusunun neredeyse tamamına yakınını Müslümanların oluÅŸturduÄŸu bir ülke adına savaÅŸmanın getirdiÄŸi prestiji iyi kullandılar.
ABD güçlerine karşı savaÅŸta ön saflarda yer alan İslami hareketler içerisinde Aden Hashi Ayrov gibi gelecekte El Åžebab önderliÄŸini yapacak isimler sivrilecekti. 2001 yılına dek el Kaide’nin askeri komtanlığını yapan Muhammed Atıf da bu dönemde örgüt adına ABD güçlerine karşı savaÅŸan İslamcı militanları eÄŸitmekle görevliydi. 90’larda Ayrov gibi liderler kısa süreli yenilgileri Afganistan’da eÄŸitim almakla geçiriyorlar ve 1998 yılında Nairobi ve Darüsselam’da olduÄŸu gibi sansasyonel eylemlere imza atıyorlardı.
Nasıl Afganistan’da demir perdenin delinmesinde Mücahitler aktif rol oynadılarsa, Somali’deki hikayede büyük benzerlikler taşıyor. 90’lar ve 2000’ler boyunca ülkede radikal İslam ifadesini İslam Mahkemeleri BirliÄŸi (İMB) ile buldu. 90’lar boyunca Etiyopya ordusuna ve dış müdahalelere karşı savaÅŸan İttihad-ı İslam zayıflarken, geride kendi ele geçirdiÄŸi alanlarda kurduÄŸu Åžeriat Mahkemeleri İslam Mahkemeleri BirliÄŸi adı altında yeniden küllerinden doÄŸuyordu ve Somali’de halkın önemli bir desteÄŸini kazanıyordu.
2000’lerde altın çağını yaÅŸayan İMB baÅŸkent MogadiÅŸu’da dahil olmak üzere ülkenin büyük bölümünde hakimiyet kurdu. Bu geliÅŸme üzerine Batı emperyalizmi 2006 yılında Etiyopya kanalıyla İMB’nin hakimiyetini kırmak adına Somali’ye yeniden müdahale etti. Etiyopya’nın İMB’nin ülke genelindeki hakimiyetini kırması daha doÄŸrusu İMB’nin sivil halkın bombardımanlardan dolayı daha fazla zarar görmesinin önüne geçmek için savaÅŸtan çekilmesinin ardından sahneye asıl oyuncu ABD çıktı ve El Kaideli avı bahanesiyle Somali’ye bizzat müdahale etti. İMB bu müdahalelerin ardından varlığını büyük oranda kaybederken, radikal İslam format deÄŸiÅŸtirerek bugünkü El Åžebab örgütüne doÄŸru bir iç evrim geçirdi.
Åžebabül Mücahidin (El Åžebab) ilk olarak 2006’da İMB’nin gençlik hareketi olarak ortaya çıkmasına raÄŸmen kısa sürede bu örgütün yeni mirasçısı haline geldi. Örgüt El Kaide’nin diÄŸer türevlerinin aksine yabancı Müslümanlar için de çekim merkezi oldu: ABD geçtiÄŸimiz yıl 2007’den itibaren 40 kadar ABD’li Müslüman’ın El Åžebab’a katıldığını açıklamıştı. GeçtiÄŸimiz günlerde Kenya’da düzenlenen saldırıda yabancı uyruklu Müslümanların da yer alması gayet açıklayıcı. Örgüt bünyesinde 2010 itibariyle 200-300 arasında yabancı militan olduÄŸu tahmin ediliyor ve bu durum El Åžebab’ın uluslararası cihad merkezleri arasındaki cazibesini ve gücünü ortaya koyuyor.
Daha 2007’de El Åžebab liderleri Afrika BirliÄŸi’ne baÄŸlı Barış Ordusu’nu hedef alarak dışardan müdahale yeltenenlere pek de kibar davranmayacağını açıklamış ve “Somali sizin maaÅŸ alabileceÄŸiniz bir yer deÄŸil, öleceÄŸiniz yer.” demiÅŸti.
2008 onlar açısından ciddi bir dönemeç oldu. İç savaÅŸta ciddi zaferler kazanan El Åžebab ülkenin güney kısmında, daha önce İslam Mahkemeleri BirliÄŸi’nin kazanmış olduÄŸundan daha büyük bir hakimiyet alanı kazandı. 22 AÄŸustos 2008’de Kismayo kentinin ele geçirilmesi güneydeki etkinliÄŸi artırmıştı. Buradaki çatışmalarda 35,000 kiÅŸi kaçmak zorunda kalırken, İSlam Mahkemeleri BirliÄŸi ve El Åžebab ÅŸeriata dayalı yeni bir rejim tesis etmiÅŸlerdi. Evlilik dışı cinsel iliÅŸkiye giren kadınların recm edildiÄŸi, hırsızlık yapanların kolunun kesildiÄŸi bir düzendi bu. 2009’da Cibuti’de yapılan anlaÅŸma uyarınca Etiyopya ordusu Somali’den çıkmış ve Federal Hükümet’le anlaÅŸma saÄŸlanmış olmasına raÄŸmen ülkedeki savaÅŸ rüzgarları dinmemiÅŸti.
El Åžebab’ın Federal Hükümeti hedef alması üzerine bu kez vekaleti Afrika Barış Gücü devralmıştı. 2009 Åžubat ve Mayıs ayları arasında örgüt özellikle yabancı askerlere ve uluslararası kurumlara yönelik birçok intihar saldırısı gerçekleÅŸtirmiÅŸ ve onlarca kiÅŸi öldürülmüştü. El Åžebab sadece ülke içerisinde deÄŸil uluslararası alanda da sesini daha fazla duyurmuÅŸtu. Örgütün eylem tarzındaki farklılaÅŸmalar El Kaide ile sıkı baÄŸlar geliÅŸtirmesinin bir sonucudur. 2007 yılında El Kaide lideri Usame Bin Laden El Åžebab’ın zafere ulaÅŸacağına inandığını belirten bir video yayınlamış ve bu hareket safların hem bir moral kaynağı hem de giderek daha fazla El Kaide’ye öykünmeye yol açmıştı.
El Åžebab’ın saldırıları karşısında BM bir yandan tüm dünyada özellikle binlerce insanın ölümüne yol açan açlığı bir koz olarak kullanarak yumuÅŸak güçle bölgede etki kazanmaya çalıştı. Özellikle radikal İslamcıların elinde bulunan bölgede insanlar yardımlardan mahrum bırakılırken, açlığın sebebi olarak El Åžebab gibi örgütler gösterildi ve müdahalenin meÅŸruiyet zemini yaratıldı. Åžebab ise özellikle yabancı yardım kuruluÅŸlarını ülkede Hristiyanlığı yaymakla suçlarak hedef aldı.
Sonuç olarak meseleyi ÅŸu ÅŸekilde sonuca baÄŸlamak gerekiyor: Bugün İslami akımların ve özellikle El Åžebab’ın bu yoksul ve yıllardır açlıkla pençeleÅŸen ülkesinde böylesine güçlü bir ÅŸekilde varolması ve Batı’nın her müdahalesinin ardından güçlenerek çıkması tesadüf deÄŸildir. Afganistan, Irak ve Suriye’de olduÄŸu gibi Somali’de de emperyalist müdahalelerin radikal İslamcı akımları geriletebilmesi mümkün deÄŸildir. Bu tarz İslami akımlar dünyanın o ya da bu yerinde Batı’ya ve Hristiyan dünyaya karşı savaÅŸmaya gönüllü mücahid bulmakta zorluk çekmeyecektir. Suriye buna örnek verilebilir. Bugün Suriye’de savaÅŸan El Kaidelilerin birçoÄŸu dünyanın farklı coÄŸrafyalarından transfer olmuÅŸtur.
Afrika coÄŸrafyası da ilerleyen süreçte, Kenya’daki avm baskınında olduÄŸu gibi hem emperyalist saldırıların hem de El Åžebab, Boko Haram gibi radikal İslamcı örgütlerin av sahası olmakla baÅŸbaÅŸa kalacaktır. Afrika’da kurtuluÅŸun reçetesi yine uluslararası sosyalist devrimin kaderine baÄŸlı olacaktır.











