İktidar Savaşında Son Durum: Karşılıklı Tehditler, Tır Krizi…

3 Ocak, 2014

AKP ve Cemaat arasındaki ayrışmanın daha çok su kaldıracağı 17 Aralık’ta belli olmuştu. Gelinen noktada artık herkesin birbirinin açığını kolladığı ve uygun bir fırsatı bulduğu anda da yumruğu indirmekten çekinmediği bir dönemdeyiz. Cemaat uluslararası bağlantıları ve devlet içerisindeki gücünü kullanarak AKP’nin kirli ilişkilerini ifşa etmeye devam ederken, AKP’nin şu an için tek yapabildiği iktidar gücünü kullanmak olarak görünüyor. Emniyet, yargı, bürokrasi gibi alanlarda cemaate yakın unsurlar sürgünler, görevden almalar yoluyla veya yolsuzluk davasına bakan savcının durumunda olduğu gibi işini yapamaz hale getirilerek pasifize ediliyor. Öyle bir durum ki kendine özel ve hiçbir eşitlikçi yan taşımayan hukuku bile kendisine ağır geliyor.

31 Aralık’ta Burhan Kuzu’nun yaptığı “Başbakan’a sunulan raporda 2bin rütbeli emniyetçi,,akademisyen,bürokrat,hakim,savcı,basın mensubu,iş adamı var.Örgütün şifresi aralarında…” açıklaması ve Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Milli orduya kumpas kuruldu sözleri.” gündeme oturmuştu. Bugün ise Cemaat’in önemli isimlerinden Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce “Ancak herkes, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, bu topraklarda Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara ve savrulmalara hazır olsun..” açıklamasında bulunarak çatışmanın şiddetlenme ihtimalini ortaya koydu.

İktidarın attığı adımların kendi açısından da ciddi bir kriz yaratacağı da ortada. Birincisi AKP iktidarı 11 yıldır hegemonyasını üzerine inşa ettiği paradigmayı artık terk etme eğilimine gireceğinin işaretlerini veriyor. Bugüne kadar darbeler ve darbeciler üzerinden mazlum edebiyatını başarıyla uygulayan, askerin devreye girdiği anlarda seçimlerden başarıyla çıkan AKP’nin Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonları da sorgulamaya başlaması kendi inandırıcılığını ciddi manada aşındıracaktır.

Yakın geçmişe kadar Tayyip Erdoğan davaların savcısı olduğunu iddia ediyordu, bugün en yakın danışmanı orduya kurulan kumpastan bahsediyor?

Yine bugün devlet içerisindeki paralel yapılanmalardan bahsederken, eski Adalet Bakanı kendi döneminde Yargıtay’daki dava dosyalarının Pensilvanya’ya gönderildiğinden bahsediyor; daha da ilginci bugüne kadar bu konuda hiçbir şey yapmadıklarını açık ediyor.

Dolayısıyla AKP’nin süreç içerisinde attığı her adımın kendisine bumerang gibi geri dönme ihtimali bulunmaktadır.

Tır Krizi Bu Sürecin Neresinde?

1 Ocak gecesi Suriye’ye doğru yol alan tırın jandarma tarafından durdurulması ile birlikte yine bir skandal ortaya çıktı. Hatay’da jandarmanın şüphelenerek el koyduğu ve üzerinde insani yardım yazan tırdan silah ve mühimmat çıktığı belirtildi.

İçişleri Bakanı Efkan Ala tırın içerisinde Türkmenlere gönderilen yardımların bulunduğunu belirtti. Ala yaptığı açıklamada tehditkar bir tonla “TIR’da Türkmenlere giden yardım var. Siz içinde ne olduğunu nereden biliyorsunuz? Herkes işini bilecek” ifadelerini kullanmıştı. Ancak çaylak bakanın bilmediği bir gerçek var. Son iki yıldır Suriye İç Savaşı’na en yoğun silah ve askeri malzeme akışı Türkiye üzerinden gerçekleşmektedir ve kimsenin bu tarz yalanlara inanacağı beklenmemelidir.

Zaten tırın durdurulmasının ardından gerçek çok kısa zamanda ortaya çıktı: Tırın MİT’e ait olduğu ve MİT görevlilerinin tıra eşlik ettiği ortaya çıkarken; tırı teslim etmek istemeyen emniyet komiseri görevden alındı. Yine savcının tırı arama talebi reddedildi. Hatay Valiliği’nin jandarma komutanlığına gönderdiği yazıda tırın MİT’e ait olduğu bu nedenle aranamayacağı açıkça belirtildi.

Türkiye’nin Suriye’de cihad savaşı yürüten radikal İslamcı çetelere silah sağladığı iddiası sır değil. Hatta veriler şu şekilde seyrediyor:

(http://t24.com.tr/haber/iste-turkiyeden-suriyeye-giden-silahin-belgesi/246117)

Savaşın şiddetlendiği her ay Türkiye’den Suriye’ye silah geçişinin de arttığı dikkat çekiyor.

Peki bunun Türkiye’de yaşanan iç çatışmayla ilgisi nedir?

Özellikle Batı’nın uzunca bir süredir Türkiye’nin El Kaide’ye verdiği destekten hoşnut olmadığı bilinmektedir. Şimdiye kadar bariz bilinen bir gerçeğin bugün özellikle bir “skandala” dönüştürülmesi Tayyip’in sıkça kullandığı kalıpla söyleyecek olursak tek kelimeyle manidar. Bu çatışmada ilerleyen süreçte AKP’nin sadece Türkiye içerisindeki yolsuzluklarının değil, uluslararası alanda sürdürdüğü kirli işlerin de ortaya serilmeye başlanması muhtemel görünüyor.

Çatışma kızışıyor ve bizler şimdilik bu durumu izleyici sıralarından takip edebiliyoruz. Bizim sıramız toplumsal muhalefetin ve emekçilerin sokaklara döküldüğü anda gelecektir ve o gün hem iktidardan hem de devlet içerisindeki tüm egemen güçlerden yarattıkları pislik deryasının hesabını sormamız gerekecektir.

KATEGORİLER
ETİKETLER