KHK’ler AKP Cephesini de Karıştırdı! – Güneş Gümüş
1 Eylül KHK’sı ile 50 binden fazla kamu çalışanının tasfiyesinin üzerinden bir hafta yeni geçti ama tartışmalar durulmuyor. AKP medyasında bile çatlak seslerin sayısı artıyor. Tanınmış ve dolayısıyla Feto ile ilişkilendirilme riski olmayan isimler ilk günlerden itibaren rahatlıkla uyarılarda bulunurken özellikle Erdoğan’ın “at izi it izine karıştı” sözlerinden sonra yandaş medyada “kurunun yanında yaş da yanmasın” sesleri artış gösterdi. Tabii AKP ve Erdoğan’ı aklayarak! Bütün haksızlıkların gerisinde kişiliksiz, hırslı tiplerin suçsuz insanları ihbar etmesini ya da kripto Fetocuların FETÖ ile mücadeleye halel getirmek istemesi varmış! Bu yönlü yorumlara özellikle eski Fetocu, şimdinin hızlı AKP’lisi Star gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce‘de sıklıkla rastlanıyor. 8 Eylül’de “AK Parti’ye kripto FETÖ’cü tuzakları” başlıklı yazısında FETÖ ile mücadelede “surda bir gedik açmaya” çalışıldığından bahsediyor. Erdoğan’ın açıklamalarından sonrasına denk gelen Gülerce’nin yazılarında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları ve Gülenist militanlar diye iki kitle olduğundan; hepsine aynı şekilde davranmamak gerektiğinden dem vuruyor. Samimi pişmanlık duyanlara merhametle yaklaşıp rehabilite etmek gerektiğini savunan Gülerce, böylece geniş mağdur kitlesi yaratmamanın mümkün olacağını savunuyor.
Star gazetesinden Ahmet Taşgetiren, Erdoğan’ın açıklamasından çok önce operasyonların AKP tabanını rahatsız ve mağdur ettiğiyle ilgili yazmaya başladı; geçmişine güvenle olsa gerek çekinmeden de yazıyor. Temel derdi, FETÖ mücadelesi AKP’yi yıpratmasın elbet. Şu sorusu ve ardından gelen cevap derdini anlatıyor zaten:
“Diyelim Bank Asya’da parası olan ya da falanca sendikaya bir süre üye olmuş bulunan insanlar, Anadolu’da geniş halk kesimleri nezdinde, en azından kendi geniş aile yapıları içinde tehlikeli bir örgütün üyesi olarak değerlendirilirler mi? Bunların darbecilerle işbirliği içinde oldukları iddiası yeterince karşılık bulur mu? Yoksa akrabalık, yakınlık, komşuluk vs gibi insani alakalar sebebiyle “haksızlık yapıldığı” duygusu öne mi çıkar? Bu soru, tasfiye operasyonlarının Hükümete yönelik kitlesel faturası açısından önemli.”
Taşgetiren, yönelttiği bu soru ile ilgili bir il müftüsüyle diyaloğuna da yer vermiş köşe yazılarında:
“Bir il müftüsü aradı beni. Kendisini çok eskilerden tanıyorum. Asla o yapı ile ilgisi yok.
Dedi ki: -Şu anda bir boğuşma yaşanıyor. Bu arada kavganın sıcaklığı ile mesela kolumuzun kırıldığının farkında olamıyoruz. Kavga soğuduğunda kırık kolun acısı görülecektir.
Dedi ki: -Bu süreç toplum tabanını darmadağın etmiş olmasın.
Dedi ki: -Acı ama gerçek. Birbiriyle kavgalı imam ile müezzinden birisi diğerini “FETÖcü” diye suçlayarak açığa aldırıyor.”
Taşgetiren’in “Ak Parti milletvekillerine, Ak Parti il – ilçe yönetimlerine başvuranlar var. İşin garibi onlar da mağduriyetlere muhatap olmaktan ya da onu ilgili yerlere taşımaktan korkuyorlar.” sözleri sadece tabanda değil yönetici düzeyinde de AKP içinde Fetocu olarak suçlanma ihtimalinden kaynaklı bir korku halinin varlığını gösteriyor.
Yeni Akit yazarları arasında bile “kurunun yanında yaş yanmasın” sesleri duyulurken onlar bu hataların sorumluluğunu da FETÖ’nün üzerine atma peşindeler. Örneğin Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, “yanlışlık varsa da sorumlusu Feto’dur; sonuçta darbeye kalkışmasalardı bunlar olmazdı” savunusu içinde.
FETÖ operasyonlarının AKP tabanını da mağdur ettiği yorumlarıyla ilgili Yeni Şafak‘tan Hasan Öztürk ve Ömer Lekesiz ise kriptocu Fetocular ve kişisel husumet ve ihtiraslar nedeniyle yanlışlıklar olabilse de “kurunun yanında yaş da yanmasın çığırtkanlığı”nın operasyonlara şüphe düşürülmesi amacında olduğunu/olabileceğini savunuyor. Bu yazarların temel iddiası, mağdur görünenlerin de iyi takiyeci olabileceği yani ortada hata olmadığı üzerine kurulu. Hasan Öztürk‘ün “Kendilerini öyle gizlemişler ki karşımıza ulusalcı, İslamcı, Kemalist, ateist her türlü kılıkla çıkabiliyorlar.” sözlerinin bir benzerini Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç de ifade ediyor: “örgüt gizlenme/takiyye ve “mış gibi” yapma konularında oldukça mahir… Sizin Atatürkçü zannettiğiniz herkes, Atatürkçü olmayabilir… Hangilerinin “ateist” kılığına girmiş FETÖ militanı olduğunu bilmiyoruz ama (buyruk üzerine) o kılığa da girmişlerdir, hiç kuşkunuz olmasın!” Kimi kandırıyorsunuz diyesi geliyor insanın tabi! Orduya sızdığını yeni keşfettiğinizi söylediklerinizin Fetocu olduğunun bilgisi askeri savcılar tarafından yıllar önce belirlenmiş. Sizin işinize o zaman gelmiyordu; ortaktınız o zamanlar! Tabi burada asıl dert, arada kaynatılan Atatürkçü, sol-sosyalist ve Kürt tasfiyesini meşrulaştırmak ve bu kişiler için kriptocu FETÖ üyesi imasında bulunarak kitlelerde muhalif tasfiyesine yönelik “acaba” şüphesi uyandırmak.
AKP medyası benzer tartışma örnekleri ile dolu; görünen o ki FETÖ operasyonu AKP tabanını da bir şekilde vurmuş ya da en azından rahatsız etmiş durumda. Tabii AKP medyasının asıl derdi tabanda kalıcı kopuş olmasın. İkiyüzlülükleri burada da kendisini gösteriyor. Fetocu olmadığı dünya alemce bilinen KESK’liler, barış imzacısı akademisyenlerle ilgili bir çift söz yok. Hatta onların tasfiye edilmesini meşrulaştırma derdindeler. Başından beri korudukları takiyeci, fırsatçı, çifte standartçı çizgilerini bu son konuda da sürdürüyorlar.
Dikkatli olalım çağrıları yaparken Erdoğan’ı aklamak konusunda hepsi çok net. Suçlu varsa hırslarına yenik düşmüş insanlar (bunlar da AKP’li olduğunu dillendiren yok tabii) ve hala açığa çıkmamış kripto Fetocular! Ama onlar ne derse desin bu kadar ağır cezalara (sivil ölüm diyordu ya bir AKP’li) maruz kalanlar açısından sözlerin hükmü çok olmaz. Taşgetiren’den alıntıladığımız müftünün dediği gibi “kavganın sıcaklığı ile mesela kolumuzun kırıldığının farkında olamıyoruz. Kavga soğuduğunda kırık kolun acısı görülecektir.” AKP, muhafazakar kitle içinde Fetocu olanla haksızlığa uğrayanı ayırt edip onlara haklarını geri vermedikçe bu kitle açısından kopuş yaşanır. Ki AKP’nin Fetocu avında kendi tabanını da mağdur etmeden operasyon yürütme derinliğine sahip olmadığı da görülüyor.