2023: Azerbaycan’da Fırsatlar ve Olasılıklar – Atilla Aliyev (İnqilabın Səsi)
2022, Karabağ savaşı sonrası dönemde sistemin iç yüzünün ortaya çıkmaya başladığı bir yıldı. Savaş sırasında birbiriyle uzlaşmaz sınıflar arasında suni birlik yaratan ve tüm emekçi halkı baskı altında tutan Aliyev rejiminin demir yumruğu bu kez emekçilerin üzerine indi. Savaşın getirdiği milliyetçi sarhoşluğun ve zafer coşkusunun son sisleri de yavaş yavaş dağılıyor. 2023’te Azerbaycan’da sınıf mücadelelerinin alışılagelmiş “yokluğunun” yerini giderek artan sınıf mücadelelerine bırakacağına tanık olacağımızı söylersek yanılmış olmayız.
2022 yılında bu mücadelenin yükselişine ivme kazandıran olaylar yaşandı. Hem Azerbaycan’da hem de dünyada işçi sınıfının ayaklandığı, grevler yaptığı; emekçilerin eşitlik ve özgürlük uğrunda mücadele ettiği bir yıl yaşandı. 2022 yılının ilk günlerinde Kazakistan işçi sınıfının petrol tesislerinde başlattığı protesto dalgası kısa sürede başta Almatı olmak üzere çevre bölgelere de sıçradı. Ülkenin dört bir yanına yayılan isyan alevleri sonucunda Rusya liderliğindeki gerici Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, Kazakistan’a gönderdiği ordu sayesinde ayaklanmaları kanlı bir şekilde sonlandırdı.
2022’nin unutulmaz olaylarından biri de İran’da devam eden protestolardır. Mahsa Amini’nin öldürülmesi, İran’da 2019’da başlayan ve pandemiyle kesintiye uğrayan isyan kıvılcımının büyüyerek tüm İran’ı sarsmasına itici güç oldu. Başlangıçta kadın ve gençlerin protestolarının yaygın olmasına rağmen, bu dalga İranlı işçilerin siyasi grevler yapmasına yol açtı. Kapitalist molla rejimini ayakta tutan en büyük ekonomik olgu olan petrol ihracatı, petrol işçileri tarafından baltalanmaya devam ediyor. Etkili bir genel grev dalgası henüz örgütlenemese de işçiler iş durdurma, işyerinin önünde protesto gibi araçlarla mücadelelerini sürdürüyor. Bu da İran’daki krizin derinleşmesine neden oluyor. İşçilerin siyasi grevleri ülke çapında yaygınlaştırarak işçi şuraları kurması, sarsılan İran egemen sınıfını tarihe gömecek; eşitlik ve özgürlük özlemlerinin elle tutulur hale gelmesini sağlayacaktır. İnqilabın Sesi, İran’daki mücadelenin gidişatını heyecanla takip ediyor, protestoların gidişatından dersler çıkarıyor ve İran’daki sosyalist güçlerle somut mücadele bağlarını kurmanın yollarını arıyor.
2022 yılında sınıf mücadelesinde yeni adımlar atanlardan biri de Azerbaycan işçi sınıfıydı. Kuryelerin mobbinge, düşük fiyatlara ve iş sözleşmelerinin olmamasına karşı grev ve boykot protestolarına başlaması, sınıf mücadelelerinin kıvılcımını ateşledi. Yaklaşık 50 kurye, “Kurye Birliği” sendikasını kurdu ve örgütlendi. Bu sendikanın yaklaşık 2.500 kuryeye erişimi var. Mücadele sürecinde işçilerin sınıf bilincinde büyük sıçramalar yaşadığını gördük. Protestodan sonra kuryeler, yalnızca patronlarına, Wolt ve Bolt şirketlerinin tekil olarak CEO’larına karşı değil; bir bütün olarak kapitalist sınıfın işçi sınıfıyla uzlaşmaz bir çatışma içinde olduğunu ve devletin kapitalistlerin çıkarlarını polis, hukuk ve diğer aygıtlar aracılığıyla koruduğunu deneyimlediler.
Grev ve boykot eylemlerine katılan “Kurye Birliği” sendikası üyesi Orhan Zeynallı, sivil giyimli 5 kişi tarafından evinden alınarak tutuklandı. Bu tutuklamanın gerekçesi mahkeme tarafından İdari Suçlar Kanunu’nun 535. maddesinde “Polis veya askerin kanuni talebine kasten itaatsizlik” olarak belirtiliyordu. Devletin girişimcilik faaliyetlerinde teftiş yasağı getirmesi ve patronların işçileri sömürmelerini kolaylaştıran ve şikayet eden işçileri istedikleri zaman ve keyfi şekilde işten çıkarmalarını kolaylaştıran yasaların devreye girmesi işçilerin bu süreçte fark ettiği en keskin olaylardan biridir. Kurye işçilerinin itirazlarını dile getirdikleri andan itibaren yaşadıkları olaylar zinciri, onların sınıf bilincinde sıçramalar yaşamalarına neden oluyor.
İşçilerin kendi patronlarıyla olan ilişkisi, kendi patronlarının diğer patronlarla ilişkileri, onların işçilerle uzlaşmaz çatışmaları ve devletin polis, hukuk ve diğer organlar aracılığıyla sermaye sahiplerinin çıkarlarını korumasına kadar uzanan sistemin daha geniş ve daha bütüncül bir işleyişine tanıklık ettik. İşte yoldaşların dikkat etmesi gereken nokta budur. Sermayedarların işlerinin tıkırında gittiği ve kapitalizmin çarklarının olağan şekilde döndüğü bir dönemde, işçilerin Marksist teoriyi dışarıdan ithal ederek sınıf bilinci kazanması pek mümkün değildir. İşçiler, Marksist teorinin içeriğini ve özünü, kapitalist çarkların eskisi gibi dönmediği bir kriz anında deneyimleyerek edinirler. Kriz zamanları bir kırılma noktası yaratarak, sınıf mücadelelerinin açık hale geldiği ve sınıf ayrımlarının somutlaştığı bir zemin yaratır. Örgütlü kuryelerin Marksist teori okumaları yapması, dışarıdan enjekte edilen eğitim veya propagandaya sayesinde değil, tam da deneyimleri yoluyla kriz koşulları ve eylemlilik bağlamında sınıf bilinci kazandılar.
Azerbaycan örneğine baktığımızda 2022 yılı kriz durumunun yüksek düzeyde yaşandığı bir yıl oldu. 2008 küresel krizini saymazsak, Azerbaycan’da 2022 yılında 21. yüzyılın en büyük enflasyon göstergeleri kaydedildi. Halkın günlük yaşamını sürdürmek için en çok tüketmek zorunda olduğu gıda alanında yüzde 22 oranında enflasyon yaşandı. 250.000’e yakın insanın gıda sıkıntısı çektiği bir yıl yaşadık. İşsizliğin arttığı bir ortamda, ailenin günlük yaşamlarını devam ettirebilmeleri ve mevcut ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için platform şirketlerine kayıt sayısı arttı. İnsanlar, iş sözleşmesi olmadan, güvensiz koşullarda çalışmaya zorlandı ve patronlar veya müdürler tarafından mobbinge maruz bırakıldı. Nüfusun ortalama gelir göstergeleri gıda enflasyonundan 4-5 kat daha düşük. Ülkede yoksulluk ve eşitsizlik her geçen gün kendini daha fazla hissettiriyor. 2023 yılında bu krizin derinleşeceğini tahmin etmek çok da zor değil. Azerbaycan’da sınıf mücadelesinin artacağına dair tahminler yapılabilir ama durum analizi yapılmadan spesifik bir şey söylemek gevezelikten başka bir şey olmaz.
Kriz durumları sınıf mücadelesini derinleştirme eğiliminde olsa da bunlar otomatik ve mekanik olarak gerçekleşmezler. Krizler sadece bir potansiyel durum yaratır. İşçiler ve kitleler arasındaki memnuniyetsizlik ortamı artıyor. Örneğin ATEF; Prime Brick; Yay Enerjisi; Shafa Broyler; Domino’s Pizza; Optimal Elektronik ve sayabileceğimiz başka diğer işletmelerde çalışan işçilerin itirazları ve memnuniyetsizlikleri buna bir örnektir. Ancak bu itirazların uygulamaya yansıması kendiliğinden gerçekleşmez. İşçiler nadiren kendiliğinden ayaklanmalar düzenlerler. Esas olarak örgütlü bir grubun etkisi ve müdahalesi sonucunda eylemler baş gösterir. Özellikle Azerbaycan gibi otoriter siyasetin baskısının hissedildiği ülkelerde örgütlü mücadelenin önemi burada ortaya çıkıyor. Çünkü örgütsüzlüğün yüksek olduğu ve otoriter iktidarın demir yumruğunun darbelerinin güçlü olduğu bir durumda memnuniyetsizlik giderek kayıtsızlığa dönüşebilir. Kitlelerin itirazlarını ifade edecekleri bir kanalın yokluğunda, sistemin değişmez olduğu ve öznelerin değiştirici rolünün olmadığı inancı gelişebilir. Örgütsüzlüğün olduğu bir ortamda düşman sınıfın kitleler üzerindeki aldatıcı manevraları etkili rol oynar. Düşman sınıf, ideolojik hegemonyasını artırmak için her gün, örgütlü şekilde ve yorulmadan çalışıyor. Rusya Barış Gücü Kuvvetlerine karşı organize edilen eylemler düzenlemek, Azerbaycan egemen sınıfının İran hükümetine karşı sağcı açıklamaları, Ermenistan’a karşı savaş “tehditleri”, rejimin milliyetçi ideolojiyi yaymak için kullandığı taktikler vb. örnekler verilebilir. Düşmanın tüm manevralarının gerçek yüzünü ortaya çıkarmak, kriz durumunun yarattığı potansiyel durumu kullanmak, işçileri ve emekçileri sadece ekonomik meselelerle değil, daha bütüncül anlayış yaratacak olan iktidar ve aygıtlarıyla da ilişkilendirmek gerekiyor. Bunu dikkatsizce ve keyfi şekilde değil, Azerbaycan’ın baskıcı ve otoriter doğası dikkate alınarak yapmak doğru olacaktır.
Azerbaycan’ın özel koşulları sosyalistlerin çok sık örgütlenmiş şekilde hareket etmesini zorunlu kılıyor. Bunun birkaç nedeni vardır. Birincisi, örgütlülük kitlelere güven ve umut verir. Demir yumruğun korku atmosferi yaydığı bir ortamda, ne yaptığını bilen, azimli ve birlikte hareket eden bir örgütlülük durumu, korku ve kayıtsızlık atmosferini kıracaktır. Düşman sınıf, piyasanın ve burjuva devletin rutini ve disiplini altında örgütlü şekilde çalışır. İşçi sınıfının devrimci özneleri olarak bizler de yorulmadan ve örgütlü bir şekilde çalışmalıyız. Disiplin, disiplinle karşılanmalıdır.
Sonuç ve Ne Yapmalı?
Kısaca söylemek gerekirse Azerbaycan’daki kriz durumundan faydalanmalıyız. Savaşın yarattığı sarhoşluk halinin yavaş yavaş ortadan kalktığı bir ortamda, kapitalizmin vahşetini ve Aliyev rejiminin ortaya çıkardığı tüm iğrençlikleri teşhir ederek, egemen sınıfın kitleler üzerindeki hegemonyasını kırmaya çalışmalıyız. Bunun için örgütlü mücadeleyi büyütmek ve yaygınlaştırmak zorundayız. Çünkü bireysel mücadeleler bir ölçüde etkili olsa da belirleyici güce sahip değildir. Sosyalistlerin, ezilenlerin ve sömürülenlerin, özgürlük ve eşitlik özlemi çekenlerin şu anki durumda uykuda olmaları düşmana yalnızca yeniden kendine gelmesi için ihtiyaç duyduğu zamanı verir. Kapitalizm dinamik bir yapıya sahiptir ve krizlerden çıkış zemini yaratma yeteneğine sahiptir. Ama onu devirecek güç bizim elimizde mevcut: Devrimci proletarya. Ne zaman ki oturduğu yerden söyleyen değil, elini taşın altına sokan yüzler, binler yaratırız; o zaman işte bir şeyleri değiştiririz. Şimdi elinizi taşın altına koyma zamanı. İşçileri ağır istismar koşullarında çalışmaya mecbur bırakan; kadınları, LGBTİQ+’ları, başka milletleri demir yumruğu altında ezen bu sistemden kurtulmanın yolu örgütlü mücadeleden geçiyor! Şu anda önümüzde duran görev örgütlü mücadeleyi büyütmektir. Bunun için yılmadan çalışmalı ve insanları devrimci saflarımıza kazanmalıyız.
Aliyev rejimi doğası gereği uluslararası ilişkiler ağının bir parçasıdır ve diğer ülkelerdeki siyasi ve ekonomik koşullardan bağımsız değildir. Bunun en net örneğini son dönemde Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde gözlemledik. Azerbaycan burjuvazisi ve burjuva iktidarı, iki emperyalist güç – NATO/ABD ve Rusya- arasındaki çatışmada önemli bir rol oynadı. Rusya ambargosu karşısında Avrupa’nın doğal gaz ve petrol ihtiyacının büyük bir bölümünü Azerbaycan’ın doğal kaynakları karşıladı ve karşılamaya devam ediyor. Karabağ savaşında Türk burjuvazisi ve burjuva iktidarı AKP’nin belirleyici rolü; İsrail’in silah satışları ve diğer birçok örnek gösterilebilir. Sonuç olarak Azerbaycan burjuvazisi dünya burjuvazisi ile sık ilişkilerle göbekten bağlıdır. Bu nedenle de, Azerbaycan işçi sınıfı dünya işçi sınıfıyla yakın ilişkiler içinde olması gerekmektedir. Yani Azerbaycan’ın sosyalist örgütleri dünyadan bağımsız olarak sadece Azerbaycan’ın özel meselelerini gündeme almamalıdır. Uluslararası mücadele gereklidir. İnqilabın Sesi, Orta Doğu, Avrupa ve Latin Amerika’dan birçok yoldaş örgütle ilişki halinde ve enternasyonal bir yapılanma için çalışmaktadır.
İnqilabın Sesi Azerbaycan sosyalistlerine, özgürlük ve eşitlik özlemi çeken ezilen ve sömürülenlere sesleniyor: Uyuma zamanı değil! Uyanın ve örgütlü mücadeleye katılın. Sınıf mücadelesini yükseltmek için yılmadan çalışma zamanıdır.