1908’den Günümüze Türkiye’de Eğitim Emekçilerinin Örgütlülüğü II- B. Defne Erten
12 Mart Dönemi ve TÖB-DER’in Kurulması
71 darbesi sonrasında kamu emekçilerine sendika yasağı getiren kanun değişikliğinden birkaç gün önce, TÖS kadroları durumu öngörerek eğitim emekçilerinin şanlı direniş geleneğini devam ettirecek TÖB-DER‘i kurdu ve TÖS’ün bütün mal varlığı TÖB-DER’e devredildi. 12 Mart sürecinde TÖS‘ün bütün yöneticileri ve öncü öğretmenler tutuklandı, görevden alındı, en iyi ihtimalle de sürgün edildi.
TÖB-DER 1981’de kapatıldığında 700’e yakın şubesi ve 220 bin üyesi (Türkiye’deki bütün öğretmenlerin %60’ı) vardı. Dokuz yıllık örgüt tarihine sayısız eylem, grev ve direniş sığdıran TÖB-DER, her zaman işçilerle yan yana mücadele verdi, 1 Mayıs’lara “Yolumuz Sınıfın Yoludur” yazılı pankartlarla çıktı. Türkiye’nin en küçük illerinin taşralarında bile bir bürosu ve en ücra yerlerde bile en az bir tane TÖB-DER’li öğretmen vardı. Tek başına TÖB-DER’in örgütlü gücü bile aslında Türkiye’de daha 1980 öncesinde işçi sınıfının gücünün ve potansiyelinin somut örneğini bize sunar. İşte bu gücün yarattığı korku, egemen sınıflar için bir askeri darbe ile işçi sınıfıyla birlikte sosyalist hareketin ezilmesini olmazsa olmaz kılmıştı.
1980 darbesi Türkiye solunun üzerinden bir panzer gibi ezip geçtiğinde, TÖB-DER’in de 9 yıllık ömrü elbette işkencelerle, gözaltında ölümlerle birlikte sona ermiş oldu.
Sosyalist hareketin büyük ölçüde kan kaybetmesine sebep olan 80 darbesinden sonra öğretmenlerin örgütlülüğü de 1940’lı yılların başlarındaki haline geri döndü; darbe öğretmen örgütlülüğünü 40 yıl geriye götürmüştü.
1980’den Günümüze Eğitim Emekçilerinin Mücadelesi
Yazının başında bu toprakların mücadele tarihinin darbelerle, baskı dönemleriyle ve bunlara karşı verilen devrimci mücadelelerle şekillendiğini söylemiştik. Öğretmen örgütlülüğü 12 Eylül darbesinden sonra Türkiye solunun gerilemesiyle aynı seyri izledi ve 1995’te Eğitim Sen’in kuruluşuna dek derli toplu bir sendika veya dernek faaliyeti gösterilmedi. Hâlâ faal olan en büyük sol sendika olarak Eğitim Sen‘li eğitim emekçileri günümüzde de AKP ve Tayyip Erdoğan rejimine karşı eski gücü ve etkisiyle kıyaslanamasa da mücadele ediyor; bugün bu mücadele OHAL baskılarıyla, ihraç tehdidiyle engellenmek isteniyor.
OHAL dönemi ile birlikte ardı ardına gelen KHK’lar ile binlerce kamu emekçisi ihraç edildi. İhraç edilen kamu emekçilerinin büyük bir kısmını ise öğretmenler oluşturuyor. Ve elbette FETÖ bahanesiyle ihraç edilenler arasında binlerce Eğitim Sen üyesi muhalif eğitimci var. Fakat halkın muhalif insanların ihraç edildiğinden aslında çok da haberi yok. Çünkü 15 Temmuz döneminden sonra OHAL rejimi, KHK’lar ve ihraçları hedef alan kitlesel bir çalışma ne yazık ki ülke çapında örülemedi.
Oysa ki ihraçlara ve akademik özgürlüklere yapılan bütün saldırılara karşı öğretmeniyle, öğrencisiyle, işçisiyle birlikte mücadele etmekten başka çıkar yolumuz bulunmamakta. Ancak sınıf mücadelesinin yöntemleriyle birleşerek ezilen ve sömürülen bütün kesimlerin dayanışmasıyla ve omuz omuza mücadelesiyle kazanabilir; tarihimizden eksik olmayan saldırıların bu versiyonunu durdurabiliriz.
Yazının ilk bölümü:
1908’den Günümüze Türkiye’de Eğitim Emekçilerinin Örgütlülüğü 1- Bahar İmla