128 Milyar Dolar: Bir Yağma Hikayesi
Tüm kamuoyunun şu sıralarda en çok merak ettiği soruların başında Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervlerine ne olduğu geliyor. İktidar cephesi bugüne kadar yaptığı açıklamalarla bu soruya olan ilgiyi daha da artırmaktan başka birşey yapmıyor. Merkez Bankası Başkanı’ndan AKP’nin Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli’ye kadar hemen her konuşan birbirinden farklı cevaplar verdi. Son durumda dalga geçercesine para neredeyse vatandaşın yastık altında diyecek duruma kadar geldiler.
Dahası yerel idareler tarafından birbiri ardına getirilen afiş ve pankart yasakları hükümetin soruya tutarlı bir cevap getiremeyeceğinin de göstergesi oldu.
Türkiye büyük bir ekonomik kriz içerisinde olmasaydı, milyonlarca insan yoksulluğa ve işsizliğe itilmemiş olsaydı bu mesele muhtemelen teknik bir sorun olarak gündemde çok fazla yer etmeyebilirdi. Ancak sorunun kendisi tam da AKP’nin kontrol ettiği devletin var olan kamusal zenginliği dağıtım biçimine işaret ediyor. 128 milyar dolar nerede sorusunun cevabı, muhalefet bu kadarını eşelemese de, Türkiye’de var olan bölüşüm ilişkilerine değinmeden verilemez.
Erdoğan da son yaptığı açıklamada 2019 ve 2020 yıllarında pandemiyi de işin içine katarak ekonominin geçtiği zor zamanlara işaret etti, diğer açıklamalara benzer bir şekilde gerçeklere takla attırarak rezervin aslında “yer değiştirdiğini” ifade etti.
Elbette ortada bir “yer değiştirme” söz konusu.
Ancak ifade edildiği şekliyle 84 milyonun % 99’unun böyle bir yer değiştirmeden ne şekilde yararlandığı tartışmalıdır. Türkiye’de pandeminin başlangıcından bu yana özellikle küçük işletmeler, yoksul emekçi vatandaşlar büyük bir gelir kaybına uğrarken; hükümet daha önce pek çok yazıda bahsettiğimiz üzere alt sınıflara çok kısıtlı bir maddi destek sağladı. Ücretsiz izin desteği ve kısa çalışma ödeneği adı altında verilen maddi destekler ise emekçilerden yapılan kesintilerle oluşturulan işsizlik ödeneğinden karşılandı. Yani yine iktidar emekçilere kamu kaynaklarından ekstra bir bütçe ayırmış değil.
Ancak aynı dönemde alınan önlemlerin birçoğu ekonomik krizden etkilenen sektörleri canlandırma politikası üzerine kuruluydu. Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuç” iddiasının hakkını veren ekonomi yönetimi faizleri aşağı çekerken vatandaş konut ve tatil kredilerine, esnaf destek kredilerine yönlendirildi ve toplumdaki borçluluk oranı oldukça arttı. Ucuz kredilerin önemli bir kısmı da yine iktidar tarafından rezerv sopasıyla frenlenen dolara ve altına yöneldi. Peki bu dolar ve altın gerçekten vatandaşın yastık altına mı gitti?
BDDK’nın yayınladığı verilere göre toplam hesapların binde 2’sini oluşturan milyoner hesapların 2019 Ocak ayında döviz ve altın cinsinden hesaplarının büyüklüğü 108 milyar 98 milyon dolarken, bu tutar 2020 Ocak ayında 121 milyar 77 milyon dolara, 2021 Ocak ayında ise 139 milyar 386 milyon dolara yükseldi. Yani döviz ve altın hesaplarındaki artışın % 47’si bu binde 2 tarafından yutulmuş durumda.
Bu tesadüfün ötesinde, iktidarın hemen her alanda büyük şirketleri ve patronları önceleyen ekonomi yönetiminin bir sonucu. Vergi yükü büyük oranda çalışan milyonlarca emekçinin sırtına yıkılırken; sade vatandaş bunun karşılığını almak bir yana günden güne fakirleşiyor.
Geçtiğimiz günlerde Forbes’un açıkladığı dolar milyarderleri listesine bakıldığında halkın büyük ölçüde fakirleştiği bu bir yılda Türkiye’nin yeni dolar milyarderleri ürettiği ve bunların servetinde muazzam artışlar yaşandığı görülüyor. Forbes’a göre Türkiye’de dolar milyarderi sayısı 1 yılda 23’ten 26’ya çıkarken; toplam servetleri 121 milyar TL artış gösterdi!
İktidar şu soruya yanıt veremiyor: Rezervlerin kullanılarak döviz kurunun sabitlendiği geçtiğimiz yılın yaz aylarında kamu bankaları aracılığıyla hangi şirketlere veya patronlara ne kadar döviz satışı gerçekleştirildi? Bu soru eşelendiğinde milyonların alınteri ile oluşturulan servetin kimlere transfer edildiği ortaya dökülecektir.
Sonuç olarak yoksul emekçiler AKP’nin her türlü denetimden ve sorumluluktan uzak ekonomi politikalarının ve ortadan kaybolan 128 milyar doların bedelini ödemeye devam edecek. Her an yeni krizlerle patlamaya hazır bir kur, yüksek enflasyon ve yüksek faiz… Peki iktidar ne yapıyor? Ne yaptığını dün elektrik şirketlerine pandemi gerekçesiyle verilen 3 milyar TL’lik destekle gördük. İktidarın patronlara bonkörce dağıttığı kaynaklar yeni zamlar, vergiler, kabaran faturalar olarak geri dönecek; üstelik ekonomik desteğe en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde…