1 Mayıs 2014 Öncesi Gözden Kaçanlar

25 Nisan, 2014

1 Mayıs 2014 öncesi, geçen yıl olduğu gibi, AKP iktidarının büyük bir zorbalık ve keyfiyetle kapattığı Taksim Meydanı’nın akıbeti en önemli gündem maddesi. Ankara özelinde ise sol içerisinde tartışma Kızılay ve Sıhhiye meydanları üzerinden ilerliyor. 1 Mayıs’tan sonra da yüksek ihtimalle medyada yaşanan çatışma görüntüleri, Taksim’de yaşanan polis şiddeti, AKP’nin keyfi ve zorba tutumu vs. konuşulacak.

1 Mayıs, dünyanın birçok ülkesindeki sol hareketlere nazaran Türkiye için daha özel ve önemli bir gün. Herhalde, “dünya sosyalistlerinin 1 Mayıs günü ilk haber almak istedikleri yer Taksim oluyor” desek yanlış olmaz. Sol hareketin de 1 Mayıs’ı gündemleştirme çabasının, Türkiye’de bu günün dünyanın birçok ülkesine göre daha önemli olmasında etkisi var. İkinci olarak; Taksim Meydanı’nda verilen kavganın merkezinde olduğu Haziran İsyanı, Türkiye tarihinin en önemli halk hareketlerinden birisiydi, çokça yazılıp çizildi. Bu yüzden tüm Türkiye halkının gözünü, sadece Taksim Meydanı’na yapılan bir eylem çağrısının olduğu İstanbul’a değil, bütün Türkiye illerinde yapılacak 1 Mayıs eylemlerine dikeceği açık.

Peki ya böylesine önem arzeden 1 Mayıs 2014 için solun hazırlık süreci ne durumda ve 1 Mayıs günü için planladığı genel siyasi hava nedir? İşte bu soruları yanıtlamaya kalktığımızda solun sınıfta kaldığı ortaya çıkıyor. 1 Mayıs’a sol bir siyasal gündemle, bir kampanya ile girmiyor. Siyaseten tıkanmış oluşumlar, çatışma pratikleriyle gündeme gelmeye çalışıyor. İnsanlar basitçe AKP karşıtlığı temelinde 1 Mayıs’ta Taksim’e gelebilir. Bu nokta, polis şiddeti karşısında siyasal demokrasinin korunması bağlamında bir yere denk düşüyor. Ancak hem gençlik hareketinin hem de sınıf mücadelesinin tarihi bir süreçten geçtiği günlerde 1 Mayıs gibi önemli bir güne yönelik çalışmaların sadece meydan tartışmalarına indirgenmesi ve polisle mücadele üzerine planlanması toplumsal muhalefetin önemli bir fırsatı tepmesine neden oluyor.

Öncelikle, Haziran İsyanı’nın tıkanmasının ardından toplumsal muhalefetin yerleşik unsurlarının alternatif üretmekte atıl kalması, isyana siyasal sorumluluk taşınamaması ve içinden Türkiye siyasetinin yerleşik dengelerini sarsacak yeni bir unsur çıkartamaması nedeniyle tıkandığını söylemiştik. Ardından gelen 30 Mart yerel seçimlerinde; AKP’nin başarısının ardından 1 Mayıs’ta muhalefetin gövde gösterilerinin ve AKP’yi hedef alan kitlesel meydan eylemlerinin AKP için çok hayırlı olmayacağı ortada. İşte tam da bu noktada 1 Mayıs’a hazırlanan güçlerin 1 Mayıs 2014’teki eylemleri AKP’yi zayıflatabilmek adına planlaması ve hazırlıklarını bu yönde yapması gerektiği açık.

Öncelikle 1 Mayıs 2014’e katılan herkesin bir siyasal sorumluluğu bulunmaktadır. Bu sorumluluk AKP’yi geriletme ve buna ilişkin taleplerini, çağrılarını eylem alanlarına taşıma zorunluluğudur. Ancak sol hareket görüldüğü kadarıyla meseleyi meydan tartışmaları üzerine kitlemiş durumda. AKP’nin kendisine yönelik kitlesel bir karşı koyuş istemediği ve bu yüzden Taksim’i kapattığı açık. Gezi’den sonra kendisi adına beklenmedik bir tavır da değil. Ancak burada meseleyi alan tartışmalarına kitlemek yerine solun kafa yorması gereken mesele 1 Mayıs’ın siyasi içeriği olmalıdır. Eylemlerin siyasi içeriği çatışmanın olup olmasından bağımsız düşünülebilir. Yani çatışmalı eylemlerde de pek tabii siyasal içerik öne çıkarılabilir. Örneğin Ankara’da geçtiğimiz senelerde yapılan Eğitim-Sen’in 4+4+4 eylemi örneği konu bazlı olması itibariyle farklılıklar taşısa da belli vurguların taşındığı bir çatışmalı eylemin olabileceğinin bir örneği. Taksim Meydanı’na girmek hedefli İstanbul 1 Mayısı da pekala bu şekilde örgütlenebilir. Yani 1 Mayıs eylemlerinin AKP’ye yönelik mücadelede toplumsal muhalefeti ileriye götürecek adımlar atması gerekiyor ve bu nedenle buna ilişkin tartışmalar yürütülmeli. Örneğin 1 Mayıs’a yaklaşırken özelleştirme karşısından geçmişten günümüze uzanan bir mücadele deneyimine sahip Yatağan işçilerinin mücadelesi merkezli bir emek gündemi yaratılabilir. Yatağan işçilerinin mücadelesinden yola çıkarak AKP karşısında emekçinin-yoksulun mücadele hattını örecek, tek tek siyasi grupların boyunu aşacak ölçüde bir kampanya ile 1 Mayıs’a girilse büyük bir etki de yapabilir. Ancak siyaseten tıkanmış durumdaki solun bırakın böyle bir ortak siyasi gündem için birleşmeyi, Yatağan işçilerini bile yalnız bıraktığını söylemek hatalı olmayacaktır.

Bu yıl, Sürekli Devrim Hareketi; Ankara, İstanbul, Amasya, Trabzon, Antalya, Samsun, Kıbrıs, Mardin ve Van’da 1 Mayıs eylemlerine katılacak. SDH, tüm bu eylemlerde toplumsal muhalefetin AKP diktatörlüğüne karşı yürüttüğü mücadeleyi ileri götürebilmesi anlamında elinden gelen tüm katkıları sunacaktır.

KATEGORİLER
ETİKETLER