Erdoğan İçin Seçimler Miadını Doldurdu!
AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) seçimleri için yaptığı olağanüstü itiraz YSK tarafından bugün akşam saatlerinde karara bağlandı ve İBB seçimlerinin yenilenmesi kararı alındı. Böylece YSK AKP’nin hiçbir akla ve mantığa, somut kanıta dayanmayan; sadece “birşeyler oldu” teranesiyle gerekçelendirilen itirazını, dikta rejiminin uyguladığı baskıya -beklenildiği üzere- boyun eğerek neticelendirmiş oldu.
Bu karar Erdoğan diktasının mantıki sonucuna ulaşmış olduğunu göstermektedir: Erdoğan iktidarı boyunca adım adım tek adam rejimini inşa ederken emekçi halka sopa, yoksulluk ve işsizlikten başka bir şey gösteremedi. Aleviler, Kürtler ve diğer ezilen kimlikler rejimin adaletsizliğini, asimilasyon politikalarını ve baskısını geçmişi aratmayacak şekilde gördüler. AKP’nin karşısında yer alan yüzde elli her fırsatta iktidarın küfür edebiyatıyla, kendilerini kriminalize etme politikasıyla karşı karşıya buldular. Öğrenci gençlik iktidarın politikalarının sonucunu acı bir geleceksizlik ve tarihin en yüksek genç işsizliğiyle ödedi, ödemeye de devam ediyor.
Bu tabloyu seçim öncesinde emekçi halka ülkenin bekası elden gidiyor diyerek kabul ettirmek istediler, ama sökmedi. Krizin faturası derinleştikçe büyük kentlerde emekçiler kendilerine yeni alternatifler aramaya koyuldular ve karşılarına çıkan ilk seçenek olan CHP’ye 25 yıllık bir aradan sonra İstanbul’u teslim ettiler. Bugünse itiraz süreci noktalandı ve seçimler Erdoğan rejimi eliyle adeta gasp edilmiş oldu.
Bu AKP’nin bugüne kadar sıkça sırtını yasladığı milli irade masalının bir sonudur. Türkiye’de bundan sonra seçimlerin tıpkı Putin Rusya’sında olduğu gibi mevcut otokrasiyi onaylama aracı olmaktan başka işlevinin olması zor görünmektedir. AKP iktidarı 23 Haziran’da yapılacağını ilan ettiği seçimleri kazanabilmek için bugüne kadar seçim dönemlerinde sahnelediği her türlü hileye ve düzenbazlığa, uyguladığı şiddete başvurmaktan kaçınmayacaktır. Bütün siyasal gücü elinde toplayan Erdoğan, artık seçimlerin iktidarının önünde bir ayakbağı olmasına müsaade etmeyeceğini göstermiştir. Türkiye’de şimdiye kadar bir dikta rejimi inşa edildiğini söylüyorduk. Bu kararla birlikte Erdoğan emrindeki yargı rejimin niteliğini tescil etmiştir.
Bu rejim bundan önce olduğu gibi yardakçısı MHP ile birlikte her türlü emekçi mücadelesini, muhalif hareketi şiddetle ezmekten; gerektiğinde Çubuk’ta Kılıçdaroğlu’na karşı yapıldığı gibi linççi güruhları seferber etmekten çekinmeyecektir. AKP-MHP ittifakı tabiri caizse tepemize “mitili atmıştır”.
Peki emekçi sınıflar ne yapmalı? Bu baskı, bu adaletsizlik, bu zorbalık döner dolaşır herkesi vurur. Sadece Kürt halkını, mücadele eden emekçiyi, gençliği, sesini çıkaran gazeteciyi değil; bu sürecin bedelini herkes öder. Bugün seçimleri gasp ederek Saray eşrafının çıkarlarını sağlama almaya çalışan, İstanbul’da elinden giden ranta yeniden çöreklenmek isteyenler yarın faturası giderek kabaracak krizin hesabını kıdem tazminatı gaspıyla, zorunlu BESlerle, hak gasplarıyla hepimize ödetir.
Emekçiler, gençler, kadınlar ve toplumun bütün ezilen ve sömürülenleri bu sürece kendi gelecekleri için karşı durmak zorundadır. Bugün gasp edilen sadece Ekrem İmamoğlu’nun koltuğu değildir; aynı zaman bu toplumun özgürce sözünü söyleyebilme hakkı gasp edilmiştir. Erdoğan’ın göstermelik bir demokrasiyi bile tahammülünün kalmadığına ve iktidarında en ufak bir gediğin açılmasına müsaade etmeyeceğine dair bir işaret verilmiştir.
Bu zorbalığa hep birlikte dur diyeceğiz. Bu toprakların tek adam rejimine boyun eğmeyecek bir mücadele geleneğine sahip olduğunu hep birlikte göstereceğiz!